Kaf Sûresi 15. Ayet

اَفَعَي۪ينَا بِالْخَلْقِ الْاَوَّلِۜ بَلْ هُمْ ف۪ي لَبْسٍ مِنْ خَلْقٍ جَد۪يدٍ۟  ...

İlk yaratmada âcizlik mi gösterdik ki (yeniden yaratamayalım)? Doğrusu onlar, yeniden yaratılış konusunda şüphe içindedirler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 أَفَعَيِينَا aciz mi kaldık? ع ي ي
2 بِالْخَلْقِ yaratışta خ ل ق
3 الْأَوَّلِ ilk ا و ل
4 بَلْ doğrusu
5 هُمْ onlar
6 فِي içindedirler
7 لَبْسٍ kuşku ل ب س
8 مِنْ -dan
9 خَلْقٍ bir yaratma- خ ل ق
10 جَدِيدٍ yeni ج د د
 

“İlk yaratışta acze düştük mü?” şeklinde çevirdiğimiz cümleyi, “İlk yaratma sebebiyle yorgun mu düştük?” diye çevirmek de mümkündür. Bu takdirde, Allah’ın evreni altı günde yarattığı ve yorulduğu için yedinci gün dinlenmeye çekildiği” şeklindeki yahudi inancı, ileride 38. âyette gelecek olan açık ifadeden önce burada da üstü kapalı olarak reddedilmektedir. 

Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 107
 

اَفَعَي۪ينَا بِالْخَلْقِ الْاَوَّلِۜ

 

Hemze istifham harfidir. Ayet, atıf harfi  فَ  ile mukadder istînâfa matuftur. Takdiri, أبدأنا الخلق الأول فعيينا به؟ (İlk yaratılışı biz yaptık da yorulduk mu?) şeklindedir.

عَي۪ينَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. بِالْخَلْقِ  car mecruru عَي۪ينَا  fiiline mütealliktir. الْاَوَّلِ  kelimesi  خَلْقِ ‘ın sıfatı olup kesra ile mecrurdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere “sıfat” denir. Arapça’da sıfatın asıl adı “na’t” (النَّعَت) dır. Sıfatın nitelediği isme de “men’ut” (المَنْعُوتُ) denir.Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya “sıfat tamlaması” denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsufuna dört açıdan uyar:Cinsiyet, Adet, Marifelik - nekirelik, İrab.

Sıfat iki kısma ayrılır:1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat.Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata “hakiki sıfat”, dolaylı olarak niteleyen sıfata da “sebebi sıfat” denir.

Hakiki sıfat ; 1. Müfred olan sıfatlar  2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ismi fail, ismi meful, mübalağalı ismi fail, sıfatı müşebbehe, ismi tafdil, masdar, ismi mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir. Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsuf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. Cümle olan sıfatlar: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)


بَلْ هُمْ ف۪ي لَبْسٍ مِنْ خَلْقٍ جَد۪يدٍ۟

 

بَلْ , idrâb ve atıf harfidir.Önce söylenen bir şeyden vazgeçmeyi belirtir. Buna idrâb denir.  "Öyle değil, böyle, fakat, bilakis, belki" anlamlarını ifade eder. 

Kendisinden sonra gelen cümle ile iki anlam ifade eder:

1. Kendisinden önceki cümlenin ifade ettiği anlamın doğru olmadığını, doğrusunun sonraki olduğunu ifade etmeye yarar. Bu durumda edata karşılık olarak “oysa, oysaki, halbuki, bilakis, aksine” manaları verilir. 

2. Bir maksattan başka bir maksada veya bir konudan diğer bir konuya geçiş için kullanılır. Burada yukarıda olduğu gibi, bir iddiayı çürütmek ve doğrusunu belirtmek için değil de bir konudan başka bir konuya geçiş içindir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

İsim cümlesidir. Munfasıl zamir  هُمْ  mübteda olarak mahallen merfûdur. ف۪ي لَبْسٍ  car mecruru mahzuf habere mütealliktir. 

مِنْ خَلْقٍ  car mecruru  لَبْسٍ ‘e mütealliktir.  جَد۪يدٍ۟  kelimesi  خَلْقٍ ‘nın sıfatı olup kesra ile mecrurdur.

 

اَفَعَي۪ينَا بِالْخَلْقِ الْاَوَّلِۜ 

 

Hemze inkârî istifham harfidir. لَمْ يَنْظُرُٓوا اِلَى السَّمَٓاءِ  cümlesi  فَ  atıf harf ile mukadder istînâfa matuftur. Takdiri, أبدأنا الخلق الأول  (İlk yaratılışı biz yaptık da…) şeklindedir.

İstifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Hemze inkari istifham,  فَ  atıf harfidir. İstinafiyye olması da caizdir.

İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen, taaccüb ve takrir amacı taşıyan cümle mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca mütekellim Allah Teâlâ olduğu için ifadede tecâhül-i ârif sanatı vardır.

بِالْخَلْقِ  car mecruru  عَي۪ينَا  fiiline mütealliktir.  الْاَوَّلِ  kelimesiخَلْقِ için sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

Fiilin azamet zamirine isnadı, tazim ifade eder. 

 

بَلْ هُمْ ف۪ي لَبْسٍ مِنْ خَلْقٍ جَد۪يدٍ۟

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. بَلْ  idrâb harfidir. İntikal için gelmiştir.

Mübteda ve haberden müteşekkil, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

بَلْ  idrab harfidir. Atıf edatlarındandır. Ancak diğer atıf edatları gibi hüküm bakımından atıf görevi görmez. Bu edat, sadece matufu îrab yani hareke bakımından matufun aleyhe atfeder. Anlamsal açıdan ise tersinelik ilişkisi kurar. (Abdullah Hacıbekiroğlu, Arap Dilinde Edatların Metinde Kurduğu Anlamsal İlişkiler, Doktora Tezi)

Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. ف۪ي لَبْسٍ  car mecruru, mahzuf habere mütealliktir. 

مِنْ خَلْقٍ  car mecruru  لَبْسٍ ’in mahzuf sıfatına mütealliktir. Sıfatın hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.

لَبْسٍ  ve خَلْقٍ ’deki tenvin nev ifade eder.  مِنْ خَلْقٍ جَد۪يدٍ۟ ’deki  مِنْ  harfi ibtidaiyye içindir. (Âşûr) 

جَد۪يدٍ  kelimesi  خَلْقٍ  için sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır. Önemine binaen yapılan tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

خَلْقٍ جَد۪يدٍ۟  ifadesi, baas gününden kinayedir.

ف۪ي لَبْسٍ  ibaresinde istiare vardır. Burada zarfiyye olan  ف۪ي  harfi, kendi manasında kullanılmamıştır. لَبْسٍ  içine girilmeye müsait bir şey değildir. Fakat şüphe içinde olduklarını mübalağalı bir şekilde belirtmek üzere bu harf  عَلَيْ  yerine kullanılmıştır. Şek içinde olmak, adeta bir şeyin bir kabın içinde muhafaza edilmeye benzetilmiştir. İnkarcılarla, şüphe arasındaki mutlak irtibat, zarf ve mazruf arasındaki mutlak irtibata benzetilmiştir. Câmi’; temekkün (yerleşme, sabit olma)’dür. 

خَلْقٍ جَد۪يدٍ  ifadesinde istiare vardır. Çünkü onun aslı “kesmek” anlamındaki  جد ’nin masdarından türetilmiştir. Nitekim bez/kumaş, dokunduğu tezgahtan kesildiği vakit veya giyecek kişinin giymesi için biçildiği zaman  قَدْ  جُدَّ اَلْثَوْبُ فهوجَدِيدٌ (Kumaş yeni biçilmiştir, o yeni biçilendir) denir. Allahu a’lem, burada  ءَاِنَّا لَف۪ي خَلْقٍ جَد۪يدٍۜ  (ayeti) ile kastedilen, yeniden yaratılıp mükâfat ve ceza göreceği yere iade edilmesi haliyle insanın, dokuma işlemi bittikten sonra dokuma tezgahından kesilen bez/kumaş gibi olacağının anlatılmasıdır. (Şerîf er-Râdî, Kur'an Mecazları, Rad Suresi 5)

Şayet  مِنْ خَلْقٍ جَد۪يدٍ۟ (yeniden yaratılış) ifadesi neden nekire getirildi? الْخَلْقِ الْاَوَّلِ (birinci yaratma) gibi o da marife getirilmeli değil miydi?” dersen şöyle derim: Nekre getirilmesiyle bu yeni yaratılışın büyük bir öneme sahip ve çetin bir durum olduğunu, her duyanın onu önemsemesi ve endişe duyması, onu araştırması ve o konuda kafası karışık olarak oturmaması gerektiğini ifade etmek amaçlanmıştır. (Keşşâf)