Zâriyât Sûresi 45. Ayet

فَمَا اسْتَطَاعُوا مِنْ قِيَامٍ وَمَا كَانُوا مُنْتَصِر۪ينَۙ  ...

Artık, ne yerlerinden kalkmaya güçleri yetti, ne de başkasından yardım görebildiler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَمَا
2 اسْتَطَاعُوا güçleri yetmedi ط و ع
3 مِنْ
4 قِيَامٍ ayağa kalkmaya ق و م
5 وَمَا ve
6 كَانُوا olmadılar ك و ن
7 مُنْتَصِرِينَ yardım edilen ن ص ر
 

Âd Hûd peygamberin, Semûd da Sâlih peygamberin kavminin adı olup Kur’an-ı Kerîm’de bu toplumların ve Nûh kavminin yapılan bütün ilâhî uyarıları hafife almaları ve inkârcılıkta direnmeleri sebebiyle helâk edilmelerine değişik vesilelerle dikkat çekilmiştir (Âd hakkında bk. A‘râf 7/65-72; Hûd 11/50-60; Semûd hakkında bk. A‘râf 7/73-79; Hûd 11/61-68; Nûh kavmi hakkında bk. A‘râf 7/59-64; Yûnus 10/71-74; Hûd 11/25-49).

Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 132
 

   Nesara نصر :

  نَصْرٌ ve نُصْرَةٌ kavramları yardım ya da destek manası taşırlar. إنْتِصارٌ kişinin kendisine zulmedene karşı kendini savunması ya da intikam almak, إسْتِنْصارٌ  kavramı ise yardım talep etmek demektir. تَناصُرٌ 'a gelince o da yardımlaşmadır.

  Âyeti Kerimelerde de Allah (cc)'ın kula yardımı ve desteği aşikardır. Kulun Allah'a yardımı veya desteği ise O'nun hudutlarını muhafaza etme, yardıma muhtaç kullarına yardım etme, ahitlerine ve emirlerine riayet etme, hükümlerini kucaklama ve nehiylerden kaçınma şeklinde olur. 

  Son olarak Hristiyanlar demek olan نَصارَى sözcüğüne gelince; bir görüşe Saff, 61/14 ayeti sebebiyle, diğer görüşe göre ise kendisine Nasrâne denilen bir kasabaya nisbeten böyle adlandırılmışlardır. (Müfredat)  Kuran’ı Kerim’de pekçok formda 158 defa geçmiştir. (Mu'cemu-l Mufehres) Türkçede kullanılan şekilleri nâsır, ensar, nasrâni, Nusret, mansur ve Nusayriliktir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi) 

 

فَمَا اسْتَطَاعُوا مِنْ قِيَامٍ 

 

فَ  atıf harfidir.  مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. اسْتَطَاعُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

مِنْ  harf-i ceri zaiddir. قِيَامٍ  lafzen mecrur, mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur.   

اسْتَطَاعُوا  fiili, sülâsi mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındandır. Sülâsisi  طوع ‘dır. 

Bu bab fiile talep, tahavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.


وَمَا كَانُوا مُنْتَصِر۪ينَۙ

 

وَ  atıf harfidir.  مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  كَانُوا  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.  كَانُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan  و  muttasıl zamirdir, mahallen merfûdur. 

مُنْتَصِر۪ينَ  kelimesi  كَانُوا ’nun haberi olup nasb alameti  ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.   

مُنْتَصِر۪ينَ  sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan iftial babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

فَمَا اسْتَطَاعُوا مِنْ قِيَامٍ 

 

Ayet, önceki ayetteki فَاَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ  cümlesine  فَ  ile atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. 

Menfî mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107) 

قِيَامٍ  ‘e dahil olan  مِنْ  harfi zaiddir. Tekid ifade eder.

قِيَامٍ ‘deki nekrelik nev ve kıllet ifade eder. Zaid  مِنْ  harfi sebebiyle kelime “hiçbir yardım” anlamı kazanmıştır. Olumsuz siyakta nekre, umum ve şümule işaret eder.

Cins isme dahil olan  مِنْ , umum ifade eder. (Halidî, Vakafât, s. 78)

Ayetteki "kıyâm"ın başına harf-i ceri ziyade olarak getirilmiştir. Bu, tekid için getirilmiştir.(Fahreddin er-Râzî)

هرب (kaçma) yerine, kıyamın (ayağa kalkma)nın getirilmesi, daha önce de bahsettiğimiz gibi, kıyamdan aciz olanın kaçmaktan haydi haydi aciz olduğunu gösterir.

Ayetteki, "Ayakta durma" ifadesiyle, ilgili işin yerine getirilmesi kastedilmiş olup, takdiri, "O işi yerine getirmeye güç yetiremediler" şeklindedir. (Fahreddin er-Râzî)


وَمَا كَانُوا مُنْتَصِر۪ينَۙ

 

 

Ayetin bu son cümlesi 44. ayetteki  فَاَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ  cümlesine atfedilmiştir. Menfî  كان ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümleler arasındaki anlam bütünlüğü barizdir. Vaslda, atfedilen cümlelerin her ikisinin de aynı tür olması vaslın güzelliklerinden kabul edilmiştir. Fakat burada isim cümlesi, fiil cümlesine atfedilmiştir. 

İsim cümlesinin anlamında sabitlik ve devamlılık, fiil cümlesinin anlamında ise yenilenme ve tekrarlanma vardır. Hem devamlılık hem fiilin tekrarı ve yenilenmesi kastediliyorsa, isim cümlesi fiil cümlesine atfedilebilir. Bunun aksi de mümkündür. Mesela, fiil cümlesinden fiilin zaman zaman yenilendiğini, isim cümlesinden ise başlayıp halen devam ettiği kastediliyorsa aralarında atıf yapılabilir (Rıfat Resul Sevinç, Arapçada Cümle Yapısı, 2010, S. 190-191) 

مَا كَان ‘li olumsuz sıygalar, gerçekleşmesi aklen caiz olmayan umumi olumsuzluk için kullanılır. (Sâbûnî Tefsir 3/79) 

كان ’nin haberi olan  مُنْتَصِر۪ينَ , ism-i fail kalıbında gelerek durumun sübutuna ve devamlılığına işaret etmiştir.

İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir.  İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu (sabit olması) veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Cenab-ı Hakk'ın  مَا كَانُوا مُنْتَصِر۪ينَۙ  [Yardım edenleri de olmadı] ifadesi, "Onlar bozulup kaçmaya da güç yetiremediler. Bunu yapamayan kılıçtan geçirilir ve onlardan her türlü imkân ile intikam alınır" demektir. Çünkü bu, canı kurtarmaktır. Onlar bunu da yapamamış, canlarını kurtaramamışlardır. (Fahreddin er-Râzî)