فَعَتَوْا عَنْ اَمْرِ رَبِّهِمْ فَاَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ وَهُمْ يَنْظُرُونَ
Âd Hûd peygamberin, Semûd da Sâlih peygamberin kavminin adı olup Kur’an-ı Kerîm’de bu toplumların ve Nûh kavminin yapılan bütün ilâhî uyarıları hafife almaları ve inkârcılıkta direnmeleri sebebiyle helâk edilmelerine değişik vesilelerle dikkat çekilmiştir (Âd hakkında bk. A‘râf 7/65-72; Hûd 11/50-60; Semûd hakkında bk. A‘râf 7/73-79; Hûd 11/61-68; Nûh kavmi hakkında bk. A‘râf 7/59-64; Yûnus 10/71-74; Hûd 11/25-49).
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 132فَعَتَوْا عَنْ اَمْرِ رَبِّهِمْ فَاَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ وَهُمْ يَنْظُرُونَ
Fiil cümlesidir. فَ atıf harfidir. عَتَوْا mahzuf elif üzere mukadder damme ile mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
عَنْ اَمْرِ car mecruru عَتَوْا fiiline mütealliktir. رَبِّهِمْ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Muttasıl zamir هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
Fiil cümlesidir. فَ atıf harfidir. اَخَذَتْهُمُ fetha üzere mebni mazi fiildir. تْ te’nis alametidir. Muttasıl zamir هُمُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. الصَّيْحَةُ fail olup lafzen merfûdur.
فَعَتَوْا عَنْ اَمْرِ رَبِّهِمْ فَاَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ
Ayetteki فَ atıf harfidir. Olaylarla ilgili tertip ifade eder. İlk cümle hükümde ortaklık nedeniyle önceki ayetteki mekulü’l-kavl cümlesine atfedilmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)
اَمْرِ رَبِّهِمْ izafetinde Rabb ismine muzâf olması اَمْرِ ’ye şan ve şeref kazandırmıştır.
رَبِّهِمْۚ izafetinde Rabb isminin inanmayanlara ait zamire muzâf olmasında, Rablerinin onlar üzerindeki ihsan ve faziletleri konusundaki rububiyetini hatırlatmak manası vardır.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde رَبَّ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Önceki ayetlerdeki azamet zamirinden bu ayette Rabb ismine iltifat edilmiştir.
Allah Teâlâ, Kur'an'da ne zaman kendisinden azamet zamiriyle bahsetse hemen öncesinde veya sonrasında vahdaniyetinin bilinmesi için kendisine ait tekil bir zamir gelir. (Fâdıl Sâlih Samerrâî, Beyânî Tefsîr Yolu, c. 2, s. 467)
فَ tertip ifade eden atıf harfidir. فَاَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ cümlesinin makabline atfının sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
اَخَذَ fiilinin الصَّيْحَةُ kelimesine isnadı mecaz-ı aklîdir. Fiilde gerçek fail yıldırım değil, Allah Teâlâ’dır.
الصَّاعِقَةُ , (çarpıp yıkan azap) kelimesi صَعَقَتْهُمْ اَلصَّاعَقَةُ (yıldırım onları yakaladı) masdarından alınarak ‘bir kerelik çarpmayı’ ifade eden اَلصعْقَةُ kalıbıyla da okunmuştur. الصَّاعِقَةُ ise bizzat tepelerine inen şeydir. (Keşşâf)
وَهُمْ يَنْظُرُونَ
Hal وَ ’ıyla gelen وَهُمْ يَنْظُرُونَ cümlesi, فَاَخَذَتْهُمُ fiilindeki mansub zamirden haldir. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Hal cümleleri anlamı açıklayan ıtnâb sanatıdır.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Bu isim cümlesinde haberin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder.
Muzari fiilin tercih edilmesi tecessüm özelliği sayesinde olayın zihinde daha kolay canlandırılması için de olabilir. Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler.(Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Bir başka izaha göre يَنْظُرُونَ (bakmak) tan maksat, beklemektir. Yani onlar, vadolundukları azabı bekliyorlardı. Çünkü o günlerde renklerinin değişmesinden dolayı onun ineceğinin işaretlerini gördüler. Bu ifade: ”Onlar bakıp dururken yani hayret içerisinde iken sesi duydular," şeklinde de izah edilmiştir. (Rûhu’l Beyân, Âşûr)
Bu ifadeler herhangi bir suretle batmakta olan bir kavmin bütün dehşeti ile manzarayı gözler önüne sermektedir. (Elmalı, Âşûr)