وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ
Nice nesiller vadelerini tamamlayıp bu dünyayı terkedip gitmişlerdir; ama bu hayatın sona ermesi yaptıklarının da silinip gittiği, olanların olmamış gibi kabul edileceği anlamına gelmez. Küçük büyük her eylem tek tek kayda geçirilmiştir, belgeler halinde korunmaktadır. Âyette somut bir anlatım içinde hatırlatılan bu gerçeğe iman eden bir kimsenin artık bile bile sicilini kirletici bir iş yapması akıl kârı değildir; fakat rasyonel düşünme anlamıyla akıl bütün davranışları disipline etmeye yetmemekte, bunun yanında aklı doğru kullanıp sonuçlar çıkardıktan sonra buna uygun davranma iradesini ortaya koymak, bu gerçeklerle ters düşen kişisel istek ve arzulara gem vurmak gerekmektedir. 17, 22, 32, 40. âyetlerde geçen “Düşünecek yok mu?” tarzındaki ilâhî çağrıya, bu defa 51. âyette hemen herkesin kolayca kavrayabileceği bir gerçeğe, daha önce nice nesillerin helâk edilmiş olduğuna dikkat çekildikten sonra bir kez daha yer verilmektedir.
وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ
Ayet, atıf harfi وَ ‘ la mukadder istînâfa matuftur. كُلُّ mübteda olup lafzen merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. شَيْءٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. فَعَلُوهُ cümlesi شَيْءٍ’ nin sıfatı olarak mahallen mecrurdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere “sıfat” denir. Arapça’da sıfatın asıl adı “na’t” (النَّعَت) dır. Sıfatın nitelediği isme de “men’ut” (المَنْعُوتُ) denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya “sıfat tamlaması” denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir.Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat mevsufuna dört açıdan uyar: Cinsiyet, Adet, Marifelik - nekirelik, İrab.
Sıfat iki kısma ayrılır:1. Hakiki sıfat 2. Sebebi sıfat.
Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata “hakiki sıfat”, dolaylı olarak niteleyen sıfata da “sebebi sıfat” denir.
1- Hakiki sıfat ; 1. Müfred olan sıfatlar 2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1- Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ismi fail, ismi meful, mübalağalı ismi fail, sıfatı müşebbehe, ismi tafdil, masdar, ismi mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsuf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2- Cümle olan sıfatlar: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibhi cümle olan sıfatlar.
Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibhi cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibhi cümle hal olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
فَعَلُوهُ damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. فِي الزُّبُرِ car mecruru mübtedanın mahzuf haberine mütealliktir.وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ
Ayet, atıf harfi وَ ile mukadder istinaf cümlesine atfedilmiştir.
Mübteda ve haberden müteşekkil, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
كُلُّ شَيْءٍ mübtedadır. Cümlede, îcâz-ı hazif sanatı vardır. فِي الزُّبُرِ car mecruru, mübtedanın mahzuf haberine mütealliktir.
Müsnedün ileyh olan كُلَّ شَيْءٍ , izafetle marife olmuş, az sözle çok anlam ifade etmiştir. شَيْءٍ ‘deki nekrelik, kesret ve nev ifade eder.
Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelam olan فَعَلُوهُ cümlesi, كُلُّ شَيْءٍ için sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)
فِي الزُّبُرِۚ ibaresindeki ف۪ي harfinde istiare-i tebeiyye vardır. ف۪ي harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla الزُّبُرِۚ , içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada ف۪ي harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü sayfalar , hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Mübalağa için bu üslup kullanılmıştır.
Ayet metninde geçen الزُّبُرِ kelimesi, kitap manasınadır. Yani الزُّبُرِ kelimesi مزبور demektir ki manası, kitabın mektup anlamına gelmesi gibidir. (Rûhu’l Beyân)