اَلرَّحْمٰنُۙ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | الرَّحْمَٰنُ | Çok merhametli (Allah) |
|
اَلرَّحْمٰنُۙ
İsim cümlesidir. اَلرَّحْمٰنُ mübteda olup lafzen merfûdur.
اَلرَّحْمٰنُۙ
Sure, beraat-i istihlâl sanatına uygun olarak, surenin konusuyla alakalı bir cümleyle başlamıştır. Böylece kelamın maksadına işaret edilmiştir. Ayrıca cümle, hüsn-i ibtidâ sanatının güzel bir örneğidir.
Kelama en güzel giriş şekillerinden biri de kelamın konusuyla alakalı bir şeyle başlamaktır. Böylece kelamın maksadına işaret edilmiş olur. Surenin bu ilk ayeti berâat-i istihlâl sanatının güzel bir örneğidir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)
Surenin ilk ayeti ibtidaiyye olarak fasılla gelmiştir. Mübteda ve haberden müteşekkil, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. اَلرَّحْمٰنُۙ mübtedadır. Mübtedanın haberi sonraki ayette geçmiştir.
İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
اَلرَّحْمٰنُ mübtedadır; arkadan gelen fiiller (aid) zamirleriyle birlikte peş peşe gelen haberlerdir. Aralarında atıf harfinin olmaması, birer birer sayma şeklinde zikredilmiş olmalarındandır. Tıpkı “Zeyd ki seni yoksul iken zengin kıldı, hor hakir iken saygın kıldı, azken çok etti, senin yararına hiç kimsenin bir başkasına yapmayacağı şeyi yaptı… Hal böyle iken onun sana olan bu iyiliğini nasıl inkâr edebilirsin!?” demen gibi. (Keşşâf)
Allah Teâlâ'nın, biri önceden, biri de sonradan olmak üzere iki rahmeti vardır. Önce olanı, sayesinde mahlukatı, yaratma rahmeti, sonra olanı ise, yarattıktan sonra mahlukata, rızık, akıl, zeka gibi şeyleri verdiği rahmetidir... Binaenaleyh Allah Teâlâ, önceki rahmeti nazar-ı dikkate alınınca, Rahmân; sonraki rahmeti nazar-ı dikkate alınınca, Rahîm’dir. (Fahreddin er-Râzî)
Surenin اَلرَّحْمٰنُ ismiyle başlamış olması, müşriklerin bu isme aşina olmaması nedeniyle arkasından gelecek haberi dinlemeye teşvik etmek içindir. (Âşûr)
Allah’ın, başka bir ismini tercih etmek yerine Rahmân ismini tercih edilmesi, müşriklerin onu zikretmeyi reddetmesindendir. Bu cümlede, isim cümlesinin haberin istikrarına işaret etmesiyle birlikte bunlara reddiye bir aradadır. Bu surede genel olarak nimetler ve ihsanlar sayılmıştır. Bu nedenle Rahmân ismiyle başlaması Bedî’ İlmindeki berâat-i istihlâl sanatıdır. (Âşûr)
Gerçekte rahmet; meyil ve şefkat demektir. Meyilden maksat ruhani meyildir. İçindeki şeyin üzerine maddi tarzda eğilip onu bürüdüğü için الرحم kelimesi de Rahmân’dan gelmektedir. Allah'a Rahmet nispet edilmesinden maksat, O'nun hayır veya ikram murad etmesidir.
İmam Gazâlî (ra) şöyle dedi:" Rahmân, ilk olarak yoktan var etmesiyle; ikinci olarak onları imana ve saadet yollarına yöneltmesiyle; üçüncü olarak ahirette onları mesud etmesiyle; dördüncü olarak da, yüce cemâlini onlara göstermesiyle kullarına çok ikram edici ve şefkatlidir." (Rûhu’l Beyân)
Surenin ilk ayetleri, mütekellimin söze başlarken güzel lafızları seçmesi, ağır lafızlardan ve tenafürden uzak durması, en güzel nazmı tercîh etmesi, ta’kîdden kaçınması, sahih bir mana ifade etmesi, muktezâ-i hali gözetmesi şeklinde tarif edilen hüsn-i ibtidâ sanatının en güzel örneklerindendir. Bu, muhatabı sözün devamını dinlemeye, önemsemeye ve kabullenmeye sevk eder, merakını celbeder. Aksi halde muhatap sözün devamını dinlemez. İsterse dünyanın en güzel kelamı olsun boşa gider. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)