Rahmân Sûresi 2. Ayet

عَلَّمَ الْقُرْاٰنَۜ  ...

Rahmân, Kur’an’ı öğretti.  (1 - 2. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 عَلَّمَ öğretti ع ل م
2 الْقُرْانَ Kur’an’ı ق ر ا
 
Sûreye Cenâb-ı Allah’ın rahmetinin enginliğini, kulluk görevini yapsın yapmasın bütün kullarına nimet vermesini ifade eden Rahmân ismiyle ve O’nun Kur’an’ı öğretmesiyle başlanmakta, böylece dinin irade sahibi varlıklar için nimetlerin en büyüğü olduğuna, din konusunda insanlığa bahşettikleri arasında da Kur’an’ın zirvede bulunduğuna dikkat çekilmektedir (Zemahşerî, IV, 49; Rahmân ismi hakkında ayrıca bk. Fâtiha 1/1). “Öğretti” anlamına gelen fiile “alâmet kıldı” mânası da verilebildiğinden bazı müfessirler bu âyetler için şöyle bir yorum yapmışlardır: Allah, Kur’an’ı Hz. Muhammed’in peygamberliğini gösteren, ibretle okuyacaklar için işaretler içeren bir mûcize kıldı (Râzî, XXIX, 84).
 

عَلَّمَ الْقُرْاٰنَۜ

 

عَلَّمَ الْقُرْاٰنَ  önceki ayetteki mübteda olan   اَلرَّحْمٰنُ ‘ nun haberi olup mahallen merfûdur. 

Fiil cümlesidir. عَلَّمَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Birinci         mef’ûlün bih mahzuftur. Takdiri, من شاء (Dilediği kimseye) şeklindedir. الْقُرْاٰنَ  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

عَلَّمَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi  علم ’dir.

Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

 

عَلَّمَ الْقُرْاٰنَۜ


Fasılla gelen ayetin fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. 

Cümle, önceki ayetteki  اَلرَّحْمٰنُ ‘nın haberidir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Mazi fiil sebat, temekkün ve istikrar ifade eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 107)

Cümlede müsnedin mazi fiil sıygasında cümle olarak gelmesi, hükmü takviye, hudûs, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.

İki mef’ûle müteaddi  عَلَّمَ  fiilinin ikinci mef’ûlünün hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

Müteaddî fiilin mef’ûlünün zikredilmemesi yalnız failden sudûrunu gösterir. (Tefsîr-i Kebîr s.

Allah Teâlâ nimetlerini sıralamakta ve nimetlerinin türleri, lütuflarının çeşitleri içinde en önde geleni en başta zikretmeyi murad etmektedir ki o da din nimetidir. Din nimeti içinde de mertebe bakımından en yüce ve amaç yönünden en üstün olanını öne almıştır ki o da Kur’an ile, onun indirilmesi ve öğretilmesi yoluyla olan nimetidir; çünkü o, mertebece Allah’ın vahyinin en büyüğü, değer itibariyle en yücesi, etkisi bakımından da en güzelidir, semavî kitapların zirvesidir, onların doğrulayıcısı ve mihengidir. (Keşşâf)

Kur’an'ın öğretilmesinin, Allah'ın Rahmân ismine isnad edilmesi, onun, Allah'ın geniş rahmetinin eserlerinden ve hükümlerinden olduğunu bildirmek içindir.

Burada yalnız Kur’an'ın zikredilmesi ile yetinilmesi, Kur’an’ın asaletine ve yüce kadrine dikkat çekmek içindir. (Ebüssuûd)

İlimden, öğretmek manasını ifade eden  عَلَّمَ  fiili, iki mef'ûl alacağı için bu anlamda burada birinci mef'ûl hazf edilmiş, böylece maksat, şuna veya buna öğretmek değil, bizzat öğretimin kendisinin ifade edildiği anlatılmıştır. Böylece bu kelime, gerek Cibril'e, gerek Peygamber'e, gerek ümmete olan öğretimin kısımlarından hepsini içine almaktadır. Bazıları da demişlerdir ki, burada alamet manasınadır. Buna göre ayetin anlamı, Kur'an'ı alamet kıldı, yani ibret alacak olanlara bir ayet, yahut nübüvvet için bir delil ve mucize kıldı demektir. Bu durumda diğer bir mef'ûlun hazfini gözetmeye gerek kalmaz ve önceki surenin başında yer alan وَانْشَقَّ الْقَمَرُ [Ay yarıldı.] (Kamer/1) ayeti ile mütenasip olur. Yani o sure heybet kapısından, bu sure de rahmet kapısından bir mucize ile başlamış bulunur. (Elmalılı)