خَلَقَ الْاِنْسَانَۙ
İnsanı da yaratanın Allah olduğu belirtilip ona verilen özelliklerin en önemlisinin, duygu ve düşüncelerini açıklayabilme, konuşma ve anlatma yetisi olduğuna işaret edilmektedir. Anlamak, anlatabilmenin ön şartı olduğuna göre burada altı çizilen nimetin idrak ve ifade yetisi olduğu söylenebilir. Böylece bu âyetlerde insanı insan yapan akıl nimeti ve muhâkeme gücünün pratiğe yansıyan yüzü ön plana çıkarılmaktadır. İnsanın, her şeyden önce Allah’a olan kulluğunu idrak ve ifade etmesi, başka insanlarla ilişkilerinde hak ve vecîbelerini kavrayıp bunların gereğini yerine getirmesi, kısaca akıl nimetinin semere verebilmesi hep anlama ve anlatma yetisine bağlıdır; dolayısıyla kültür ve medeniyetleri oluşturan temel faktör de budur. Gülme, ağlama, sevgi veya nefretle bakma, anlamlı söz söyleme, düşündüklerini eyleme dönüştürme, bir sanat eserine şekil verme ... hep anlama ve anlatma faaliyetinin sonuçlarıdır ve birer anlatım biçimidir. Güzel, düzgün ve etkili söz söylemeyi, bir anlamı belli yöntem ve kurallara göre değişik yollarla ifade etmeyi, anlatım fenomenini kendisine konu edinen belâgat, hitabet, beyân, narratoloji gibi teorik incelemeler; en güçlü örneklerine görsel sanatlarda rastlanmakla beraber esasen herhangi bir alanda anlatım imkânlarını zorlayan sanat akımı ekspresyonizm (dışavurumculuk) ve bu konudaki fikrî çekişmeler, hep insanın bu yetisinin önemini somut biçimde ortaya koyan ürünler ve göstergelerdir.
خَلَقَ الْاِنْسَانَۙ
اَلرَّحْمٰنُ ‘ nun ikinci haberi olarak mahallen merfûdur.
Fiil cümlesidir. خَلَقَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. الْاِنْسَانَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
خَلَقَ الْاِنْسَانَۙ
Fasılla gelen ayetin fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir.
Surenin ilk cümlesine ait اَلرَّحْمٰنُ ‘nın ikinci haberidir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebat, temekkün ve istikrar ifade eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 107)
Cümlede müsnedin mazi fiil sıygasında cümle olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.
الْاِنْسَانَۙ fiilin mef’ûldür.
الْاِنْسَانَ ‘deki marifelik insan cinsini ifade eder. (Âşûr) Bu konuda farklı görüşler de vardır.
خَلَقَ الْاِنْسَانَ [İnsanı yarattı.] ayeti hakkında İbn Abbâs, Katade ve el-Hasen: Âdem (as)'ı kastetmektedir, demişlerdir. (Kurtubî)
[O Rahmân insanı yarattı.] Bazı alimler burada insanla kastedilen Hz Âdem, bazıları da Kur'an'ın işaretiyle Muhammed Aleyhisselâtü ve's-selâmın olduğunu söylemişlerse de, hepsini içine almak üzere insan cinsi olması daha doğru olabilir. Mamafih Kur'an'ın öğretimine konu alan kâmil insanın kastedilmiş olması da düşünülebilir. Yani Kur'an'ı öğretmek üzere insanı yarattı. (Elmalılı)
Müsnedün ileyhten sonra müsnedin fiil olarak gelmesi hükmü takviye ifade eder. (Âşûr)
İnsanın yaratılmasını Kur’an’ın zikrinden sonraya bıraktı ve onun peşinden andı. Böylece Allah’ın insanı din için yaratmış olduğunun bilinmesini, onun vahyi, kitaplarını ve insanın yaratılış amacı olan şeyi ihatalı biçimde kavramasını istedi. Adeta insanın yaratılış amacı, var oluşuna öncelenmiş ve onun önüne geçmişçesine... Sonra insanın diğer canlılardan ayrıştığı özelliğini zikretti ki o da içindeki düşünceyi ifade edebilme, açıkça ortaya koyabilme imkânı veren dile sahip olmasıdır.(Keşşâf)
Ayette geçen الْاِنْسَانَۙ ile kim kastedilmiştir? Deriz ki: Bununla bütün insanlar (cinsi) kastedilmiştir. Bununla Hazret-i Muhammed (sav)'in kastedildiği ileri sürüldüğü gibi, Hazret-i Adem'in kastedildiği de söylenmiştir. Fakat ayetteki, [Onu (Allah) yarattı] lafzını nazar-ı dikkate aldığımızda, ilk mana daha doğru olur. Çünkü "yarattı" ifadesine, Hz Muhammed (sav) de, Hz Âdem (as) de, diğer peygamberler (ve insanlar) da girer. (Fahreddin er-Râzî)