Rahmân Sûresi 16. Ayet

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ  ...

O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَبِأَيِّ şimdi hangi?
2 الَاءِ ni’metlerini ا ل و
3 رَبِّكُمَا Rabbinizin ر ب ب
4 تُكَذِّبَانِ yalanlıyorsunuz ك ذ ب
 

İnsanı ve cinleri kimin yarattığı ve bu varlıkların mahiyeti üzerinde düşünülürse, Allah’ı inkâr etme veya O’ndan başka varlıklara da tanrılık yakıştırmanın yahut O’nun nimetlerini görmezden gelmenin ne büyük nankörlük olacağı kolayca anlaşılır. İşte 14 ve 15. âyetlerde insanların ve cinlerin ilk yaratılışlarındaki ana unsurlara dair bilgi verilerek, bir taraftan onların mahiyetlerini böylesine bilen ve bildiren Cenâb-ı Allah’ın yegâne yaratıcı olduğuna diğer taraftan da bunların tek başına bir değer ifade etmeyip yüce yaratıcının onlara yüklediği görev sayesinde değer kazanmış olduklarına dikkat çekilmektedir. İnsanın yaratılışı hakkında Kur’an’ın değişik yerlerinde bilgiler verilmiş olup bunların özü şudur: Çamura şekil verilmiş, ateşte pişmiş toprak kaplar gibi tınlayacak kadar kurutulmuş bir çamura yani hayatiyetten çok uzak bir nesneye can verilmiş, bu canlı akıl nimetiyle ve onu iyi kullanmayı sağlayacak yeti ve yeteneklerle donatılmış, bu donanımlara paralel bir sorumluluğa muhatap kılınmıştır. 15. âyetin “yalın ateşten” diye çevrilen kısmında geçen mâric kelimesi sözlükte “çalkalanan, yerinde durmayan” ve “karışan, karıştırıcı” anlamlarına gelmektedir. Birinci mânaya göre bu kısım “dumansız saf alev”, ikinci mânaya göre ise “karışan, nüfuz eden dumanlı ateş” şeklinde açıklanmıştır (insan ve cinlerin yaratılması hakkında bilgi ve değerlendirme için bk. Hicr 15/26-29; Elmalılı, VII, 4669-4670).

Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 202-203
 

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

 

فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, إذا كان الأمر كما فصّل فبأي آلاء.( Durum açıklandığı gibi olduğunda Rabbinizin hangi nimetlerini  yalanlarsınız?) şeklindedir.

اَيِّ  istifham harfi  بِ  haf-i ceriyle  تُكَذِّبَانِ  fiiline mütealliktir. اٰلَٓاءِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.  رَبِّكُمَا  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Muttasıl zamir  كُمَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

تُكَذِّبَانِ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan tesniye elifi fail olarak mahallen merfûdur.

تُكَذِّبَانِ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi  كذب ’dir.

Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

 

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ


فَ  rabıta harfi, mahzuf şartın cevabının başına gelmiştir. Cevap cümlesi olan  فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ , istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا  için muzâf konumundaki istifham harfi  اَيِّ , mecrur mahalde  تُكَذِّبَانِ  fiiline mütealliktir. Takdimin sebebi, istifham isimlerinin sadaret hakkıdır.

İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen cümle takrir, tevbih ve tariz amacı taşıdığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca istifhamda, tecahül-i ârif sanatı vardır.

Takdiri  إذا كان الأمر كما فصّل (Durum açıklandığı gibi olduğunda ) olan şart cümlesinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.

Mahzuf şart ve mezkur cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Bilinen ve tahmini kolay olan hususları zikrederek ibareyi uzatmamak, dikkati asıl önemli yere yönlendirmek, karineye dayanarak terkedilen şeyleri muhatabın düşünce ve hayal gücüne bırakarak anlam zenginliği kazanmak gibi sebeplerle hazfe başvurulur. (TDV İslam Ansiklopedisi Îcâz Bah.)  

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

رَبِّكُمَا  izafetinde  كُمَا  zamirinin Rabb ismine izafe edilmesi ile zamirin ait olduğu insan ve cin, şan ve şeref kazanmıştır. 

Ayet surede 31 kez tekrarlanarak Rabbin nimetlerine dikkat çekilmiştir. Zahiren birbirinin aynı olan bu ayetler, hemen öncesinde zikredilen nimetlerin farklılığıyla, tekrar olmayan bir vurguya sahip olurlar. 

Tekrarlanan cümleler arasında tekrir, ıtnâb ve reddü'l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır Böyle tekrarlar, kelamdaki cüzleri birbirine bağlar, aralarında bir ilişki kurar ve dokuyu bütünleştirir. Bunlar çok tekrarlanır ki iman ve yakîn sabitleşsin. Eğer murad sadece bilmek olsaydı, bir kere söylenmesi yeterli olurdu.

Tekrarlanan cümlelerin manasının nefiste yerleşmesi arzu edilir, hatta zatın bir cüzü haline gelinceye kadar tekid edilir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, Ahkaf/28, C. 7, S. 314)

Bu tekrarların; manayı muhatabın nefsinde pekiştirmek, bir şeyin azametini muhataba hissettirmek, fasılanın uzaması sebebiyle hatırlatma gibi faydası vardır. Ayrıca nefsi rahatlatmak amacıyla sevinç, pişmanlık, hüzün vs. ifade eden ibareler de tekrarlanır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)

[O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?] ayetinde hitap, سقلين  -yani ins ve cinne-dir; (8. ayette)  لْاَنَامِ ’ın (mahlukatın) zikredilmesi ve [Ey insanlar ve cinler! Yakında sadece sizinle ilgileneceğiz!] ayeti de buna delalet etmektedir. (Keşşâf)

Bu surede Allah Teâlâ pek çok nimetini zikretmiştir. Zikredilen her nimetten sonra da bu istifhâm tekrar edilmiştir. Bu tekrarda nimetlerin ne kadar çok olduğuna ve üzerinde düşünmek gerektiğine tenbih vardır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)

Allah, bu surede, nimetlerini inkâr edenleri azarlamak için [Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?] ayetini tekrar etmiştir.

Ayetteki soru takrir, yani bu nimetleri kabule ve onlara şükrün gerekli olduğunu itirafa zorlamak içindir. (Rûhu’l Beyân)  

Rahmân Suresi’nin bu ayetinde ve diğer ayetlerinde  فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ  ifadesinin tekrar edilmesi en güzel tarîz örneklerindendir. (Dr. Mustafa Aydın, Arap Dili Belâgatında Bedî’ İlmi ve Sanatları)

Herhangi bir muhatap geçmediği halde, ayetteki böylesi hitabın hikmeti, iltifat sanatı türünden olmasıdır.

Önceki surede, fiiller bizzat Allah'ın zatına isnat edilince, bu surede, rahmetinden bahsedilirken, korku ve dehşeti bertaraf edecek bir lafız kullanılmıştır ki, bu da "Rabb" lafzıdır. Buna göre Cenab-ı Hak sanki, "O sizin Rabbiniz olduğu halde, siz onun hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?.." buyurmuştur.

Bu ayetin tekrarlanmasının ve bu tekrarın 31 kere olmasının hikmeti nedir? Tekrarın faydası, iyice anlatmak, zihinlere yerleştirmektir. Ama, bu hususi sayının 31 şeklinde oluşuna gelince, biz deriz ki: Bu manadaki sayılar tevkifidir. Bunların niçin bu şekilde takdir edildiğine, insanın aklı ermez, buna muttali olamaz. (Fahreddin er-Râzî)

Keşfu'l-Esrar adlı eserde şöyle dendi: ”Bil ki, bu surenin bir kısmında zorluklar, azap ve ateşten bahsedildi. Burada iki türlü nimet vardır. Birisi bu azapların müminlerden kâfirlere çevrilmesidir ki, bu, şükrü gerektirecek büyük bir nimettir. İkincisi ise, cehennemden korkutup sakındırmaktır ki, bu da büyük bir nimettir. Zira kişinin kendisini üzecek şeyden sakınma gayreti, ferahlatacak şeye ulaşma gayretinden fazladır." (Rûhu’l Beyân)