اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَاَنْفِقُوا مِمَّا جَعَلَكُمْ مُسْتَخْلَف۪ينَ ف۪يهِۜ فَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَاَنْفَقُوا لَهُمْ اَجْرٌ كَب۪يرٌ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | امِنُوا | inanın |
|
2 | بِاللَّهِ | Allah’a |
|
3 | وَرَسُولِهِ | ve Elçisine |
|
4 | وَأَنْفِقُوا | ve infak edin |
|
5 | مِمَّا | şeylerden |
|
6 | جَعَلَكُمْ | sizi kıldığı |
|
7 | مُسْتَخْلَفِينَ | hakim |
|
8 | فِيهِ | onda |
|
9 | فَالَّذِينَ | kimselere |
|
10 | امَنُوا | inanan(lara) |
|
11 | مِنْكُمْ | sizden |
|
12 | وَأَنْفَقُوا | ve infak edenlere |
|
13 | لَهُمْ | onlar için vardır |
|
14 | أَجْرٌ | mükafat |
|
15 | كَبِيرٌ | büyük |
|
Buradaki hitapla ilgili farklı açıklamalar yapılmış olmakla beraber, hitabın genel olduğu dikkate alındığında, henüz iman etmemiş muhatapların inanmaya çağırıldığı, müminlerin ise imanlarını pekiştirmelerinin istendiği söylenebilir (İbn Atıyye, V, 258; Şevkânî, V, 193; başka yorumlar için bk. Râzî, XXIX, 215; Ateş, IX, 259). “Allah’a iman” buyruğunun hemen ardından gelen iki unsur âyetin asıl mesajının şu iki noktada odaklandığını göstermektedir: a) Yukarıda sıfatlarından söz edilen Allah’a imanla birlikte O’nun resulüne de inanmak şarttır, b) İnfak yani kişinin sahip olduğu imkânları paylaşmaya, başkaları için ve özellikle Allah ve resulünün hoşnut olacağı biçimde harcamalar yapmaya razı olması bu imanın gereklerindendir.
Harcamaya (infak) ilişkin buyrukta kullanılan ifade, dünyada elde ettiğimiz imkânların asıl sahibini hatırlatan ve bulunduğumuz konumun bilincinde olmamız gerektiğine dikkat çeken bir incelik taşımaktadır. Hak tasniflerinde “mülkiyet”, eşya üzerindeki en güçlü hak olarak nitelenir; zira mâlik, mülkiyetinde bulunan eşyayı kullanma, semerelerinden yararlanma ve gerektiğinde onu tüketme yahut başkalarına temlik etme hususunda –istisnaî bazı sınırlamalar bir yana– mutlak bir yetkiye sahiptir. Fakat bu, insanların birbiriyle ilişkileri açısından böyledir. Mülkün asıl sahibinin insanı ve bütün evreni yaratan olduğu dikkate alındığında ise başka insanlara nisbetle mâlik konumunda olan kişi, Yüce Allah’a nisbetle emanetçi konumundadır. Şu var ki bu, –“vedia”da olduğu gibi– kendisine bırakılan şeyi korumakla yükümlü olmaktan ibaret bir emanetçilik değildir; kişi kendisine verilen imkânları belli ölçüler içinde kullanmakla da görevlidir. Âyette bu durumu anlatmak üzere kullanılan müstahlefîn kelimesi, hem Allah tarafından bu imkânları kullanmaya yetkilendirilmiş olma hem de mal, mülk ve başkalarına aktarılabilir birikimlerin önceki nesillerden devralınmış olması mânasıyla açıklanmıştır (Zemahşerî, IV, 64). İnfakın konusu olarak ilk hatıra gelen şey servet olmakla beraber bunu, başkalarıyla paylaşılabilecek her türlü imkân olarak düşünmek gerekir. Meselâ insanın sahip olduğu bilgi birikimi de bu kapsamdadır.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 238اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَاَنْفِقُوا مِمَّا جَعَلَكُمْ مُسْتَخْلَف۪ينَ ف۪يهِۜ
Fiil cümlesidir. اٰمِنُوا fiili نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. بِاللّٰهِ car mecruru اٰمِنُوا fiiline mütealliktir.
رَسُولِه۪ atıf harfi وَ ‘ la makabline matuftur. Muttasıl zamir ه۪ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. اَنْفِقُوا atıf harfi وَ ‘la اٰمِنُوا ‘ya matuftur.
اَنْفِقُوا fiili نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. مَّا müşterek ism-i mevsûl مِنْ harf-i ceriyle اَنْفِقُوا fiiline mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası جَعَلَكُمْ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur.
جَعَلَكُمْ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
جَعَلَ değiştirme manasında kalp fiillerindendir. Değiştirme manasına gelen جَعَلَ kelimesi 3 şekilde gelir:
1. Bir şeyden başka bir şey meydana getirmek 2. Bir halden başka bir hale geçmek
3. Bir şeyle başka bir şeye hükmetmek. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مُسْتَخْلَف۪ينَ ikinci mef’ûlun bih olup nasb alameti ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. ف۪يهِ car mecruru مُسْتَخْلَف۪ينَ ‘ye mütealliktir.
اٰمِنُوا fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi أمن ’dir.
اَنْفِقُوا fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi نفق ‘dır.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
مُسْتَخْلَف۪ينَ kelimesi; sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan istif’al babının ism-i mef’ûlüdür.
فَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَاَنْفَقُوا لَهُمْ اَجْرٌ كَب۪يرٌ
İsim cümlesidir. فَ taliliyyedir. Cemi müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ mübteda olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası اٰمَنُوا ‘dur. Îrabdan mahalli yoktur.
اٰمَنُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. مِنْكُمْ car mecruru اٰمَنُوا fiiline mütealliktir. اَنْفَقُوا atıf harfi وَ ‘la اٰمَنُوا ‘ya matuftur.
لَهُمْ اَجْرٌ كَب۪يرٌ cümlesi mübteda الَّذ۪ينَ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur.
لَهُمْ car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir. اَجْرٌ mübteda muahhar olup lafzen merfûdur. كَب۪يرٌ kelimesi اَجْرٌ ‘nun sıfatı olup damme ile merfûdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat 2. Sebebi sıfat
Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar 2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. Müfred olan sıfatlar: Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَاَنْفِقُوا مِمَّا جَعَلَكُمْ مُسْتَخْلَف۪ينَ ف۪يهِۜ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayetin ilk cümlesi, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. بِاللّٰهِ car mecruru, اٰمِنُوا fiiline mütealliktir.
رَسُولِه۪ izafeti بِاللّٰهِ ‘ye matuftur. Bu atıf hususun, umuma atfı babında ıtnâb sanatıdır.
اللّٰهُ - رَسُولَهُ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
وَرَسُولَهُ izafetinde Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olması Resul için tazim ve teşrif ifade eder.
Aynı üslupta gelen وَاَنْفِقُوا مِمَّا جَعَلَكُمْ مُسْتَخْلَف۪ينَ ف۪يهِ cümlesi atıf harfi وَ ‘la makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.
Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl مَا , başındaki مِنْ harf-i cerle birlikte اَنْفِقُوا fiiline mütealliktir. Sılası olan جَعَلَكُمْ مُسْتَخْلَف۪ينَ ف۪يهِ cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)
مِن teb'iziyyedir. Yani; iman edenler kavimden bazılarıdır. (Âşûr)
ف۪يهِ car mecruru, جَعَلَ fiilinin ikinci mef’ûlü olan مُسْتَخْلَف۪ينَ ’ye mütealliktir.
مِمَّا جَعَلَكُمْ مُسْتَخْلَف۪ينَ ف۪يهِۜ [Sizi başlarına halife kıldığı] sizden öncekilerden miras almanız suretiyle (halife kıldığı) demektir. (Kurtubî)
Allah'a ve Peygamberine iman edin ve size vekalet verilen şeylerden harcayın, Allah'ın size tasarruf etme (kullanma yetkisi) verdiği şeylerden Allah yolunda harcayın. Onlar aslında kendisinindir, sizin değildir. Ya da sizden öncekilerden size devrettiği, mülkiyet ve tasarrufunuza geçirdiği şeylerden demektir. Bunda Allah yolunda harcamaya teşvik ve bunun nefse kolay geldiğine işaret vardır. (Beyzâvî-Ebüssuûd)
فَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَاَنْفَقُوا لَهُمْ اَجْرٌ كَب۪يرٌ
فَ , ta’liliyyedir. Mübteda ve haberden oluşmuş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Müsnedin ileyh konumunda olan اَلَّذ۪ينَ ’nin sılası olan اٰمَنُوا مِنْكُمْ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)
Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle marife olması, bahsi geçenlerin bilinen kişiler olmasının yanında tazim ifade eder.
Aynı üslupta gelen وَاَنْفَقُوا cümlesi atıf harfi وَ ‘la sıla cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.
الَّذ۪ينَ ‘nin haberi olan لَهُمْ اَجْرٌ كَب۪يرٌ cümlesi, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede, takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.
لَهُمْ , mahzuf mukaddem habere mütealliktir. اَجْرٌ كَب۪يرٌ muahhar mübtedadır.
Müsnedün ileyh olan اَجْرٌ kelimesinin nekre gelmesi tazim, kesret ve nev içindir.
Cümlede müsnedin isim cümlesi formunda gelmesiyle zamirin tekrarı hükmü takviye etmiştir.
لَهُمْ اَجْرٌ كَب۪يرٌ ifadesinde istiare vardır. İman edip infak edenlerin mükafatı, işçiye ödenen ücrete benzetilmiştir.
كَب۪يرٌ kelimesi اَجْرٌ için sıfattır. Sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliği ifade etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
اَنْفَقُوا - اَنْفِقُوا ve اٰمَنُوا - اٰمِنُوا gruplarındaki kelimeler arasında cinası iştikak ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
فَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَاَنْفَقُوا kavlindeki iki mazi fiilin manayı vurgulamak için muzari fiil manasında gelmiş olması caizdir. (Âşûr)
Alimler, ayette bahsedilen infakın ne tür bir harcama olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bu sebeple kimileri, "Bu, farz olan zekattır" derken, kimileri, "Hayır, bunun içine nafile olanlar da girer" demişlerdir. Ve, bunun, bütün iyilik türlerini içine alan genel bir ifade olması imkansız değildir. Daha sonra Cenab-ı Hak, böyle yapan kimselere büyük bir ücret vereceğini tekeffül ederek, İçinizden iman edip de harcayanlar (yok mu?) onlar için büyük mükafatlar vardır buyurmuştur. Bu vaatte birkaç mübalağa vardır: İsim cümlesinin tercih edilmesi, iman ve infakın zikredilmesi, hükmün zamire isnat edilmesi, ücretin nekire kılınması ve onun büyük sıfatı ile nitelenmesi gibi. (Fahreddin er-Râzî)