En'âm Sûresi 69. Ayet

وَمَا عَلَى الَّذ۪ينَ يَتَّقُونَ مِنْ حِسَابِهِمْ مِنْ شَيْءٍ وَلٰكِنْ ذِكْرٰى لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ  ...

Allah’a karşı gelmekten sakınanlara, onların hesabından bir şey (sorumluluk) yoktur. Fakat üzerlerine düşen bir hatırlatmadır. Belki sakınırlar.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَمَا ve yoktur
2 عَلَى üzerine
3 الَّذِينَ kimseler
4 يَتَّقُونَ korunanlar و ق ي
5 مِنْ
6 حِسَابِهِمْ onların hesabından ح س ب
7 مِنْ bir
8 شَيْءٍ şey (sorumluluk) ش ي ا
9 وَلَٰكِنْ ama
10 ذِكْرَىٰ bir hatırlatmak lazımdır ذ ك ر
11 لَعَلَّهُمْ belki
12 يَتَّقُونَ korunurlar diye و ق ي
 

Takvâ sahibi müminler yani Allah’a ve O’nun kanunlarına saygı duyup bunları ihlâl etmekten sakınan müslümanlar, şayet Allah’ın âyetlerine dil uzatan zalimlerin yanında bulunmak zorunda kalırlarsa, belki sakınırlar ve vazgeçerler diye onları uyarmalıdırlar. Bu durumda kendileri de sorumluluktan kurtulurlar. Abdullah b. Abbas’ın belirttiğine göre bazı sahâbîler, inkârcıların her tarafta Kur’an’a dil uzattıklarını söyleyerek, bu durum karşısında onlardan uzaklaşmaları mecbur kılınırsa Harem-i şerif’te bulunmalarının bile imkânsız hale geleceğinden endişe ettiklerini belirtmişler, bunun üzerine ruhsat mahiyetindeki 69. âyet nâzil olmuştur (Begavî, Meâlimü’t-Tenzîl, II, 105).

 Âyette herkesin hesabının (sorumluluk) kendisine ait olduğu belirtilerek, bir bakıma, müslümanların görevinin, ne pahasına olursa olsun, diğerlerinden gelen saçma itirazlara, haksız tenkitlere cevap yetiştirmek, böylece faydasız, hatta daha da inatlaşmaya yol açabilecek polemiklere girmek olmadığı, sadece işin doğrusunu beyan edip uyarmanın yeterli bulunduğu anlatılmak istenmiştir. Nitekim 70. âyetin başlangıcı da bunu göstermektedir.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 424-425

 

وَمَا عَلَى الَّذ۪ينَ يَتَّقُونَ مِنْ حِسَابِهِمْ مِنْ شَيْءٍ وَلٰكِنْ ذِكْرٰى لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ

 

وَ  atıf harfidir.  مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  الَّذ۪ينَ  şeklindeki cemi müzekker has ism-i mevsûlu,  عَلَى  harf-i ceriyle birlikte mahzuf mukaddem habere müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası  يَتَّقُونَ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.

يَتَّقُونَ   fiili  نْ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

Fiilin mef’ûlu mahzuftur. Takdiri;  الله  şeklindedir.  مِنْ حِسَابِهِمْ  car mecruru  مِنْ شَيْءٍ ’in mahzuf haline müteallıktır.

Muttasıl zamir  هِمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  

مِنْ  harf-i ceri zaiddir.  شَيْءٍ  lafzen mecrur, muahhar mübteda olarak mahallen merfûdur.

وَ  atııf harfidir.  لٰكِنْ  istidrak harfidir.

ذِكْرٰى  kelimesi mahzuf fiilin mef’ûlu mutlakıdır. Takdiri,  يذكرونهم ذكرى (Onlara bir zikir hatırlatırlar.) şeklindedir.

لَعَلَّ  terecci harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. İsim cümlesinin önüne gelir.  إنّ  gibi ismini nasb haberini ref eder. 

هُمْ  muttasıl zamiri  لَعَلَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur.  يَتَّقُونَ  fiili  لَعَلَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.

يَتَّقُونَ  fiili  نْ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

يَتَّقُونَ  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil, iftiâl babındadır. Sülâsîsi,  وقي ’dır. Bu bab fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek anlamları katar.
 

وَمَا عَلَى الَّذ۪ينَ يَتَّقُونَ مِنْ حِسَابِهِمْ مِنْ شَيْءٍ وَلٰكِنْ ذِكْرٰى

 

Önceki ayetteki istînafa matuf ayet menfi isim cümlesi formunda gelmiş, faide-i haber inkârî kelamdır. Cümlede îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır.

عَلَى الَّذ۪ينَ  mahzuf mukaddem habere müteallıktır. Müspet muzari fiil sıygasındaki  يَتَّقُونَ  cümlesi has ism-i mevsûlün sılasıdır.  

Lafzen mecrur mahallen merfû olan  شَيْءٍ  muahhar mübtedadır.  شَيْءٍ, tenvin ve zaid  مِنْ  harfi nedeniyle “hiçbir” manasındadır. Olumsuz siyakta bu durum selbin umumuna delalettir.

وَ  atıftır. İstidrak harfi  لٰكِنْ  amel etmemiştirذِكْرٰى  takdiri  يذكرونهم  (onlara hatırlatırlar) olan mahzuf fiilin mef’ûlü mutlakıdır. Amilin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.

ذِكْرٰى  kelimesinin îrabda mahalli,  (ولكن يذكرونهم ذكرى (تذكيرا  şeklinde takdir edilerek mansub ve  ولكن عليهم ذكرى  şeklinde takdir edilerek merfû olması mümkündür.  ٍمِنْ شَيْءٍ  ifadesinin mahalline atfedilmesi doğru değildir. Çünkü  مِنْ شَيْءٍ  ifadesini kayıtlayan  مِنْ حِسَابِهِمْ  sözü bunu engellemektedir. (Keşşâf)

يَتَّقُونَ   kelimesinde irsâd vardır.

وَلٰكِنْ ذِكْرٰى Bu kelam, geçen olumsuz cümledeki ibhamı gidermek içindir. Yani müminler, onların içinde bulundukları çirkinlikleri mümkün olan öğüt ve uyarılarla kendilerine hatırlatmalı ve onlara nefret ve inkârlarını göstermek suretiyle kötülüklerine engel olmaya çalışmalıdır. (Ebüssuud)


 لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ

 

Ayetin son cümlesi ta’lîliye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Gayrı talebî inşâ cümlesidir.

Ta’lîl cümleleri anlamı açıklamak, zenginleştirmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

لَعَلَّ, vukuu mümkün durumlarda kullanılan terecci harfidir.

لَعَلَّ ‘nin haberi olan  يَتَّقُونَ , muzari sıygada faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade etmektedir. Ayrıca muzari fiil olayı zihinde canlandırmayı sağlayarak muhatabı etkiler. Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. 

“Umulur ki” anlamında olan bu harf, Allah Teâlâ’ya isnad edildiğinde “...olsun diye, ...olması için” şeklinde tercüme edilir. Dolayısıyla cümle vaz edildiği inşâ formundan çıkıp haberî anlama geldiği için, mecaz-ı mürsel mürekkebtir.

Ta’lîl cümleleri anlamı açıklamak, zenginleştirmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

لَعَلَّ  edatı, terecci içindir yani “ümitvar olma” manasını ifade eder ve bir de beklenti içinde olmak demektir ki her ikisi de aynı manaya gelir. Fakat bu beklenti Kerîm olan bir zattan olmalı, kişi O’ndan beklemelidir. İşte bu, yerine getirmesi kesin olan vaadinin yerine olan bir ifadedir. İmam Sibeveyhi de bu görüştedir. Ancak Kutrub; لَعَلَّ kelimesi ‘için’ manasındadır, yani ‘sakınıp korunmanız için’’ demektir, der. (Nesefî, Medariku’t Tenzîl ve Hakaiku’t Te’vîl)

Kur’an’da Allah’a isnad edilen لَعَلَّ sözleri “muhakkak ki” anlamına gelir. (M. Ebu Musa; bunlar sebep bildirir, lam-ı ta’lîl manasındadır). 

Umulur ki onlar, ayetler hakkında o sözlere dalmaktan utanarak veya nefret ederek sakınırlar.

Diğer bir görüşe göre  هُمْ  zamiri takva sahiplerine racidir. Yani takva sahibi müminler, takvalarında sabit kalsınlar yahut takvaları artsın diye diğer müminler tarafından uyarılmalıdırlar. (Ebüssuûd)    

يَتَّقُونَ  kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır. Ayet bu kelimeyle başlayıp bittiği için ayette teşâbüh-i etrâf sanatı vardır.