Mülk Sûresi 30. Ayet

قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَصْبَحَ مَٓاؤُ۬كُمْ غَوْراً فَمَنْ يَأْت۪يكُمْ بِمَٓاءٍ مَع۪ينٍ  ...

De ki: “Söyleyin bakalım: Suyunuz çekiliverse, size kim temiz bir akar su getirir?”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قُلْ de ki ق و ل
2 أَرَأَيْتُمْ baksanıza ر ا ي
3 إِنْ eğer
4 أَصْبَحَ olsa ص ب ح
5 مَاؤُكُمْ suyunuz م و ه
6 غَوْرًا çekilmiş غ و ر
7 فَمَنْ kim
8 يَأْتِيكُمْ size getirebilir? ا ت ي
9 بِمَاءٍ bir su م و ه
10 مَعِينٍ akar ع ي ن
 

Allah’ın kudretini, lutufkârlığını yeniden hatırlatan bu âyet 15 ve 21. âyetlerle bağlantılı olup kuvvetli ihtimalle Hz. Peygamber ile müşrikler arasında geçen bir tartışmanın sonucu olarak onlara yöneltilmiş eleştiri ve uyarı amaçlı bir sorudur. 15. âyette Allah’ın yeryüzünü kullanışlı hale getirdiği ifade edildikten sonra insanlardan O’nun yarattığı rızıklardan yararlanmaları istenmiş; 21. âyette de rızkın Allah’a ait olduğu, O verdiği rızkı kestiği takdirde rızık verecek birinin asla bulunmayacağı bildirilmişti. Burada da rızıkların en önemlisi ve hayatın ana unsuru olan suyun yerin derinliklerine çekilmesi halinde Allah’tan başka yeryüzünde su yaratacak bir gücün bulunmadığına işaret edilerek, böylesine eşsiz kudretin sahibi yüce Allah’ı bırakıp da bâtıl tanrılara tapanlar, ne kadar yanlış bir yolda oldukları üzerinde düşünmeye çağrılmaktadır.


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 425-426
 

قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَصْبَحَ مَٓاؤُ۬كُمْ غَوْراً 

 

Fiil cümlesidir.  قُلْ , sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ‘dir.

Mekulü’l-kavli  اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَصْبَحَ ‘dir.  قُلْ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. Hemze istifham harfidir.  رَاَيْتُمْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُمْ  fail olarak mahallen merfûdur.  اِنْ اَصْبَحَ  cümlesi amili  رَاَيْتُمْ ‘un iki mef’ûlu yerinde olup mahallen mansubdur.  رَاَيْتُمْ  bilmek anlamında kalp fiillerindendir.

Kalp fiilleri (iki mef’ûl alan fiiller); bir mef’ûl ile manası tamamlanamayıp ikinci mef’ûle ihtiyaç duyan fiillerdir. Bu fiiller isim cümlesinin önüne gelirler, mübteda ve haberi iki mef’ûl yaparak nasb ederler. 3 gruba ayrılırlar:

1. Bilmek manasında olanlar.

2. Sanmak manası ifade edenler, kesine yakın bilgi ifade ederler. “Sanmak, zannetmek, saymak, kendisine öyle gelmek” gibi manalara gelir.

3. Değiştirme manası ifade edenler. Aynı anlama gelmedikleri halde görevleri itibariyle onlara benzerliklerinden kalp fiilleri adı altına girmişlerdir.

Değiştirme manasına gelen fiiller ‘etti, yaptı, kıldı, edindi, dönüştürdü, değişik bir hale getirdi’ gibi manalara gelir.

Bilgi ve zan fiillerinden sonra bazen  اَنَّ ’li ve  اَنْ ’li cümleler gelir, bu cümleler iki mef’ûl kabul edilir. Bilmek, sanmak ve değiştirme manasına gelen bu fiiller 3 şekilde gelebilir: 1) İki mef’ûl alanlar, 2) İki mef’ûlünü masdar-ı müevvel cümlesi olarak alanlar, 3) İki mef’ûlü hazif olanlar. Kalp fiilleri iki mamûlü arasında olduğunda amel etmeleri de etmemeleri de caizdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اِنْ  iki muzari fiili cezm eden şart harfidir.  اَصْبَحَ  ile başlayan isim cümlesi şart cümlesidir. اَصْبَحَ  nakıs, mebni mazi fiildir.  كان  gibi isim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. 

مَٓاؤُ۬كُمْ  izafeti  اَصْبَحَ ‘nın ismi olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  غَوْراً  kelimesi  اَصْبَحَ ‘nın haberi olup lafzen mansubdur.


 فَمَنْ يَأْت۪يكُمْ بِمَٓاءٍ مَع۪ينٍ

 

فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir.  مَنْ  istifham ismi mübteda olarak mahallen merfûdur.  يَأْت۪يكُمْ  fiili  مَنْ  haberi olarak mahallen merfûdur. 

يَأْت۪يكُمْ  fiili  ي  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

بِمَٓاءٍ  car mecruru  يَأْت۪يكُمْ  fiiline mütealliktir. مَع۪ينٍ  kelimesi  مَٓاءٍ ‘nin sıfatı olup kesra ile mecrurdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata “hakiki sıfat”, dolaylı olarak niteleyen sıfata da “sebebi sıfat” denir.

1- Hakiki sıfat ; 1. Müfred olan sıfatlar  2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَصْبَحَ مَٓاؤُ۬كُمْ غَوْراً فَمَنْ يَأْت۪يكُمْ بِمَٓاءٍ مَع۪ينٍ

 

Ayet istînâfiyye olarak, önceki istînaf cümlesini tekit mahiyetinde, fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi kemâl-i ittisâl olan cümle, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Emir ve Nehiylerin Aciliyet İfade Edip Etmeme Durumları: 

- Emirler aciliyet veya tehir ifade etmezler. Sadece bir şeyin yapılmasını isterler.

- Nehiyler aciliyet ifade ederler. Yasaklanan şeyden hemen uzaklaşılmasını isterler. (Hasan Karakaya, Fıkıh usulü, s. 558-559)

قُلْ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَصْبَحَ مَٓاؤُ۬كُمْ غَوْراً , istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Cümle istifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen tevbih, kınama ve takrir manasında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. İstifhamda tecâhül-i ârif sanatı vardır.

Şart üslubunda gelen  اِنْ اَصْبَحَ مَٓاؤُ۬كُمْ غَوْراً  cümlesi,  رَاَيْتُمْ  fiilinin ikinci mef’ûlüdür. 

İki mef’ûle müteaddi  اَرَاَيْتُمْ  fiilinin, takdiri  شأنكم (Sizin durumunuz) olan ilk mefûlünün hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

اَصْبَحَ مَٓاؤُ۬كُمْ غَوْراً  cümlesi şarttır. Nakıs fiil  اَصْبَحُ ’nun dahil olduğu isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.  مَٓاؤُ۬كُمْ , nakıs fiil  اَصْبَحَ ’nın ismi,  غَوْراً  haberidir.

فَ  karînesiyle gelen  فَمَنْ يَأْت۪يكُمْ بِمَٓاءٍ مَع۪ينٍ  cümlesi şartın cevabıdır. İstifham üslubunda talebî inşâî isnad olup, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi formundadır.

فَمَنْ يَأْت۪يكُمْ بِمَٓاءٍ  cümlesindeki istifham, istifhami inkârîdir. (Âşûr)

İstifham ismi  مَنْ , mübteda konumundadır. Haber olan  يَأْت۪يكُمْ بِمَٓاءٍ مَع۪ينٍ  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Fiile müteallik olan  بِمَٓاءٍ ‘in nekreliği, kesret ve tazim içindir.

مَع۪ينٍ  kelimesi  مَٓاءٍ  için sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

قُلْ  kelimesi çok önemlidir. Aslında bütün ayetlerin başında bir  قُلْ  lafzı vardır ama önemli olan hususlarda  قُلْ  lafzı açık olarak söylenmiştir. (Yunus /50)

اَرَاَيْتَكُمْ , dikkat çekme tabirlerinden biridir.  اَرَاَيْتَ  ve benzerlerindeki  تَ  zamiri faildir.  ك  ise Basra ekolüne göre  ت ’nin anlamını tekid eden bir hitap harfidir ve îrabdan mahalli yoktur. Tekidin sebebi, muhatabın gafletinin derinliğini vurgulamaktır. Aynı uyuyan kimseyi sarsmak gibi. Çünkü derin uykuya dalmış olan kişi hem elle hem de dille uyandırılır. 

Bu ayette  رَاَيْتُمْ  kelimesinin sonuna eklenen  ك  zamiri hazf edilmiştir. Zira kendisinden önce hitabın tekidini gerektirecek herhangi bir gafletle ilgili bir söz geçmemiştir. Böylece onların sarsılması ve tenbih (uyarılması) sadece azabın hatırlatılmasıyla gerçekleşmiştir. (Dr. Mustafa Kayapınar, Belâgatta Talebî İnşâ)

قُلْ  kelimesi her zaman Resulullah'a (sav) tebliğ etmesi emredilen şeyi ve bunun Allah katında bir mekanı olduğunu ima eder.

اَرَاَيْتُمْ  sözündeki fiil ister ‘görmek’, ister ‘bilmek’ manasında olsun,  رَاَى  fiilinin başına istifham hemzesi gelmiştir. Çünkü ilmen görmekte, kalple görülen şeyin neredeyse gözle görülür gibi zuhur ve inkişaf ettiği manası vardır. Burada soru rü’yetin üzerinde gerçekleştiği şeyin hakikati hakkındadır. بصائر 'in (idrakin) gördüğü şey, بصار 'ın (gözün) gördüğü şeye ilave olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 7, s.72)

İbn ‘Abbas’tan gelen bir rivayette  بِمَٓاءٍ مَع۪ينٍ  ifadesiyle, بِمَٓاءٍ عَذْبٍ  yani “tatlı su” kastedildiği bildirilmiştir. Bazı tefsirlerde ise  مَع۪ينٍ  kelimesinin كَثُرَ  (çok oldu) manasındaki  معن  fiilinden türediği belirtilmiştir. Bu durumda ise kelime كَثيرٌ  gibi  فعيل  veznindedir ve “çok su” manasındadır. (Tahir Taşdelen, Mülk Suresi’nin Edebî Tahlili Ve Türkçe Kur’an Mealine Yansıması)

Kur’an surelerinin bitişi de girişi gibi beliğdir. Sureler o kadar güzel bir şekilde sona ermiştir ki muhatap artık başka bir şey duymak istemez. Sureler; dua-vasiyet, farzlar, tahmîd ve tehlîl, öğüt, vaat ve vaîd gibi sûrede işlenen konuya uygun bir sözle sona erer. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)

Surenin sonunda konuyu en güzel şekilde bağlayarak mükemmel bir sonuç teşkil eden bu ayet, sözün makama ve girişe uygun güzel bir şekilde tamamlanması olan hüsn-i intihâ sanatının güzel bir örneğidir.

Hüsn-i intihâ, mütekellimin sözünü makama ve girişe uygun güzel bir şekilde tamamlamasıdır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)

Surenin fasılalarında ي - رَ  ve و - رَ  son bölümde  ي - نٍ  ve  وْ- نْ  harfleriyle oluşan ahenk, muhatabı cezbeden güzelliktedir. Bu fasılalar arasında lüzum ma la yelzem sanatı vardır.

Peygamberimizden rivayet olunduğuna göre şöyle, buyurmuştur:

"Bir kimse Mülk Suresini okursa, Kadir gecesini ihya etmiş gibi olur" (Ebüssuûd)