Kalem Sûresi 38. Ayet

اِنَّ لَـكُمْ ف۪يهِ لَمَا تَخَيَّرُونَۚ  ...

Onda, “Seçip beğendiğiniz her şey mutlaka sizindir” (diye mi yazılı?)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّ şüphesiz
2 لَكُمْ sizin için var
3 فِيهِ onda
4 لَمَا her şey
5 تَخَيَّرُونَ istediğiniz خ ي ر
 

Kur’an âhirette müminlere büyük ödüller, (nimetlerle dolu cennetler) müjdeledikçe müşrikler dünyadaki sosyal konumlarına aldanarak böyle bir şey olduğu takdirde kendilerinin daha büyük nimetlere mazhar olmaları gerektiğini savunmuşlardı; âyetler onlara cevap vermektedir. Cevapların soru tarzında sıralanması onların tutumlarının hayret verici ve kabul edilemez olduğuna işaret etmektedir. 37-38. âyetlere göre âhiretteki mutluluk dünyadaki güç ve zenginliğe değil, iman ve iyi amele bağlıdır; bu mutluluğu kimlerin hak ettiğini de en iyi Allah bilir; çünkü hak etme şartlarını ve ölçülerini koyan yalnız O’dur. Bu husustaki rehber de O’nun kitabıdır.

Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri  Cilt: 5 Sayfa: 435-436
 

اِنَّ لَـكُمْ ف۪يهِ لَمَا تَخَيَّرُونَۚ


İsim cümlesidir. Önceki ayetteki   تَدْرُسُونَ  fiilinin ikinci mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur. 

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.  لَكُمْ  car mecruru  اِنَّ ‘nin mahzuf mukaddem haberine mütealliktir. 

ف۪يهِ  car mecruru  اِنَّ ‘nin mahzuf haberine mütealliktir.

لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.  مَا  müşterek ism-i mevsûl  اِنَّ ‘ nin muahhar ismi olup mahallen mansubdur. İsmi mevsulun sılası  تَخَيَّرُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. 

تَخَيَّرُونَ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındandır. Sülâsîsi  خير ’dir.

Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

 

اِنَّ لَـكُمْ ف۪يهِ لَمَا تَخَيَّرُونَۚ


Ayet önceki ayetteki  تَدْرُسُونَ  fiilinin mef’ûlü konumundadır.  اِنَّ  ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler,  اِنّ , isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem cümlelerdir.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.  لَـكُمْ , mahzuf mukaddem habere mütealliktir. İhtimam için mübtedaya takdim edilen car-mecrur  ف۪يهِ  mahzuf habere mütealliktir.

ف۪يهِ , önceki ayetteki  ف۪يهِ  için lafzî tekiddir. (Âşûr)

اِنَّ ’nin muahhar ismi olan müşterek ism-i mevsûl  مَا ’ya dahil olan  لَ , tekid ifade eden lam-ı muzahlakadır. Sılası olan  تَخَيَّرُونَ  cümlesi,  müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

اِنَّ  ve tekid lamı, cümlede beraberce bulunursa bu cümle, üç kez tekrar edilen cümle gibi olur. Çünkü اِنَّ , cümlede iki kez tekrar gücünü taşır, buna tekid lamı da ilave edilince, üçüncü tekrar sağlanmış olur. Tekid edilen,  اِنَّ ’nin ismi ve haberinden ziyade cümlenin taşıdığı hükümdür. (Suyûtî, İtkan, c. 2 s.176)