A'râf Sûresi 128. Ayet

قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِهِ اسْتَع۪ينُوا بِاللّٰهِ وَاصْبِرُواۚ اِنَّ الْاَرْضَ لِلّٰهِۚ يُورِثُهَا مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ۜ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّق۪ينَ  ...

Mûsâ, kavmine, “Allah’tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz yeryüzü Allah’ındır. Ona, kullarından dilediğini mirasçı kılar. Sonuç Allah’a karşı gelmekten sakınanlarındır” dedi.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالَ dedi ق و ل
2 مُوسَىٰ Musa
3 لِقَوْمِهِ kavmine ق و م
4 اسْتَعِينُوا yardım isteyin ع و ن
5 بِاللَّهِ Allah’tan
6 وَاصْبِرُوا ve sabredin ص ب ر
7 إِنَّ şüphesiz
8 الْأَرْضَ yeryüzü ا ر ض
9 لِلَّهِ Allah’ındır
10 يُورِثُهَا onu verir و ر ث
11 مَنْ kimseye
12 يَشَاءُ dilediği ش ي ا
13 مِنْ -ndan
14 عِبَادِهِ kulları- ع ب د
15 وَالْعَاقِبَةُ ve sonuç ع ق ب
16 لِلْمُتَّقِينَ korunanlarındır و ق ي
 

Hz. Mûsâ, kendisine inananlara bir yandan Allah’a sığınıp dinleri ve özgürlükleri uğrunda sabırlı ve metanetli olmalarını emrederken bir yandan da dünyanın gerçek sahibinin Allah olduğunu, bütün zulümler gibi Firavun’un zulmünün de mutlaka son bulacağını, sonunda üstünlük ve başarıyı, dünya ve âhiret saadetini ancak takvâ sahiplerinin, yani Allah’a samimiyetle inanıp emirlerine karşı gelmekten sakınanların hak edeceğini anlatıyor; ümitlerini yitirmemeleri gerektiğini telkin ediyordu.

 

Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 573-574

 

قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِهِ اسْتَع۪ينُوا بِاللّٰهِ وَاصْبِرُواۚ

 

Fiil cümlesidir.  قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  مُوسٰى  fail olup elif üzere mukadder damme ile merfûdur.

لِقَوْمِهِ  car mecruru  قَالَ  fiiline müteallıkır. Muttasıl zamir  ه۪  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

Mekulü’l-kavl cümlesi  اسْتَع۪ينُوا بِاللّٰهِ’dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.

اسْتَع۪ينُوا  fiili  نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

بِاللّٰهِ  car mecruru  اسْتَع۪ينُوا  fiiline müteallıktır.  اصْبِرُوا  fiili atıf harfi  وَ ’la  اسْتَع۪ينُوا  fiiline matuftur.

اسْتَع۪ينُوا  fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil, istif’âl babındadır. Sülâsîsi  عون’dir.

Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar. 


اِنَّ الْاَرْضَ لِلّٰهِۚ يُورِثُهَا مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ۜ

 

İsim cümlesidir.  إِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.

الْاَرْضَ  kelimesi  اِنَّ ’nin ismi olup lafzen mansubtur.  لِلّٰهِ  car mecruru  اِنَّ ’nin  mahzuf haberine müteallıktır. 

Cümle lafza-i celâlin hali olarak mahallen mansubtur.  يُورِثُهَا  merfû muzari fiildir. Faili, müstetir olup takdiri  هُو ’dir.

Muttasıl zamir  هَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.

Müşterek ism-i mevsûl  مَنْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası,  يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.

يَشَٓاءُ  merfû muzari fiildir. Faili, müstetir olup takdiri  هُو ’dir.  مِنْ عِبَادِه۪  car mecruru mahzuf aid zamirin mahzuf haline müteallıktır.

Muttasıl zamir  ه۪  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

يُورِثُ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’al babındadır. Sülâsîsi  ورث ’dır.

İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder. 


وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّق۪ينَ

 

İsim cümlesidir.  وَ  atıf harfidir.  الْعَاقِبَةُ  mübteda olup lafzen merfûdur.  لِلْمُتَّق۪ينَ  car mecruru mübtedanın mahzuf haberine müteallıktır.

الْمُتَّق۪ينَ ’nin cer alameti  ى  harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.

الْمُتَّق۪ينَ  sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan iftial babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
 

قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِهِ اسْتَع۪ينُوا بِاللّٰهِ وَاصْبِرُواۚ

 

Fasılla gelen ayet, istînâfiyyedir. Cümle mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidâi kelamdır.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  اسْتَع۪ينُوا بِاللّٰهِ  cümlesi emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

Aynı üslupla gelen  وَاصْبِرُواۚ  cümlesi mekulü’l-kavle matuftur. Atıf sebebi tezâyüftür.


 اِنَّ الْاَرْضَ لِلّٰهِۚ يُورِثُهَا مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ۜ 

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlede fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Cümle sübut ifade eden isim cümlesi formunda gelmiştir.  اِنَّ  ile tekid edilmiş, faide-i haber inkârî kelamdır. 

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)

Lafza-i celâlden hal olan يُورِثُهَا مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

يُورِثُهَا  fiilinin mef’ûlü konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَنْ’in sılası  يَشَٓاءُ, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mevsûlde müphem yapısı nedeniyle tevcih sanatı vardır.

Genel olarak  شَٓاءُ  fiilinin mef'ûlü bu cümlede olduğu gibi hazfedilir. Çünkü ibham; ilgi uyandırır, muhatabı dinlemeye teşvik eder. Ancak mef'ûl alışılmadık, garip birşey olursa bu kuralın dışına çıkılarak zikredilir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)

عِبَادِه۪  izafetinde Allah Teâlâ’ya ait olan zamire muzâf olması  عِبَادِ ’ye şan ve şeref kazandırmıştır.


 وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّق۪ينَ

 

Ayetin,  اِنَّ الْاَرْضَ لِلّٰهِۚ  cümlesine atfedilen fasılası, mübteda ve haberden müteşekkil isim cümlesidir. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Car mecrur  لِلْمُتَّق۪ينَ, mahzuf habere müteallıktır.

Ayette Allah lafzı iki kez zikredilmiştir. Nefis O’nun vaadiyle mutmain olduğu için verilen haberin kesinliğine işaret eden bu tekrarda ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

“Yardım etme” manasında bir kaç kelime vardır: 

نصر  نصرة; sonu zaferle biten yardım demektir. 

عون  ساعد  ve ظاهر  fiilleri de yardım etmek manasındadır.

Zahîr (ظهير) (59); insanın sırtında vuku bulmayı ifade eder.

Müsâade (مساعدة) (2); hayır ve fazileti ifade eder.

Nasr (نصر) (158); düşman veya muhaliflere karşı gücü ifade eder.

Avn (عون) (11); nefisteki kuvveti ifade eder.

استعان  fiili  ب  ile kullanılır.  ب  harfinin ilsak yani yapışma manası vardır.