A'râf Sûresi 130. Ayet

وَلَقَدْ اَخَذْنَٓا اٰلَ فِرْعَوْنَ بِالسِّن۪ينَ وَنَقْصٍ مِنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ  ...

Andolsun biz, Firavun ailesini, öğüt alsınlar diye yıllarca süren kıtlık ve ürün eksikliği ile cezalandırdık.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلَقَدْ ve andolsun
2 أَخَذْنَا biz tuttuk ا خ ذ
3 الَ ailesini ا و ل
4 فِرْعَوْنَ Fir’avn
5 بِالسِّنِينَ yıllarca س ن و
6 وَنَقْصٍ ve darlığıyla ن ق ص
7 مِنَ
8 الثَّمَرَاتِ ürünlerin ث م ر
9 لَعَلَّهُمْ belki (diye)
10 يَذَّكَّرُونَ öğüt alırlar ذ ك ر
 

Metinde geçen sene kelimesi, başında belirlilik (el-) takısı bulunduğunda, “kuraklık” anlamına da gelir. Bu âyette de İsrâiloğulları’nın, peygamberleriyle birlikte eski yurtlarına dönmelerine izin vermeyen Firavun ve halkının –bu inatlarından vazgeçirmek üzere– şiddetli bir kuraklık ve ürün düşüklüğüyle cezalandırıldığından söz edilmekte olup senenin çoğulu olan sinîn kelimesi kuraklıkla ilişkili bir anlamda kullanılmıştır (Zemahşerî, II, 144; İbn Atıyye, VII, 140; Râzî, XIV, 214); bu sebeple anılan kelime, meâlinde “kuraklık yılları” şeklinde çevrilmiştir.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 576

 

نقص Nekasa : Nasip, pay ya da hissede meydana gelen eksilme, zarar veya azalma (noksanlık) demektir. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 10 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri noksan, nâkıs ve tenkıstır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)

 

وَلَقَدْ اَخَذْنَٓا اٰلَ فِرْعَوْنَ بِالسِّن۪ينَ وَنَقْصٍ مِنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ

 

لَ  harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir.  قَدْ  tahkik harfidir. Tekid ifade eder.

اَخَذْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.

اٰلَ  mef‘ûlun bih olup fetha ile mansubtur.  فِرْعَوْنَ  kelimesi muzâfun ileyh olup gayri munsarif olduğu için cer alameti fethadır. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır.

Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.

Gayri munsarife “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir.

Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsarif kısma girer. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

بِالسِّن۪ينَ  car mecruru  اَخَذْنَا  fiiline müteallıktır.  السِّن۪ينَ  kelimesi cemi müzekker salim kelimelere mülhak olduğu için cer alameti  ى dir.  نَقْصٍ  kelimesi atıf harfi  وَ ’la  السِّن۪ينَ ‘ye matuftur.

مِنَ الثَّمَرَاتِ  car mecruru  نَقْصٍ ‘e müteallıktır. Cemi müennes salim olduğu için cer alameti kesradır.

لَعَلَّ  terecci harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. İsim cümlesinin önüne gelir.  إنّ  gibi ismini nasb haberini ref eder. 

هُمْ  muttasıl zamiri  لَعَلَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur.  يَذَّكَّرُونَ  fiili  لَعَلَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.

يَذَّكَّرُونَ  fiili  نْ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

يَذَّكَّرُونَ  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.  تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi  ذكر’dir. Aslı  يَتَذَكَّرُونَ  şeklindedir.  ت  harfi  ذ’ye dönüşmüştür.
 

وَلَقَدْ اَخَذْنَٓا اٰلَ فِرْعَوْنَ بِالسِّن۪ينَ وَنَقْصٍ مِنَ الثَّمَرَاتِ

 

و  istînâfiyyedir.  لَ  ise mukadder kasemin cevabına gelen muvattie harfidir.

Mukadder kasem sebebiyle ayette îcâz-ı hazif sanatı vardır.

Mahzufla birlikte cümle kasem üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır.

Kasemin cevabı olan  …وَلَقَدْ اَخَذْنَٓا اٰلَ فِرْعَوْنَ  cümlesi  لَ  ve  قَدْ  ile tekid edilmiş müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber inkârî kelamdır. 

Azamet zamiriyle gelen mazi fiil  اَخَذْنَٓا , hudûs ve temekkün ifade eder.

نَقْصٍ ’deki tenvin nev ve kesret ifade eder.

وَلَقَدْ ifadesi bu cümlenin anlamına ziyadesiyle ehemmiyet verildiğini ortaya koymak içindir. (Ebüssuûd)

السِّن۪ينَ  azlık çoğuludur. 3-10 seneyi ifade eder.  السنوات  ise çokluk çoğulu olup 11’den fazla seneyi ifade eder. Aynı anlamdaki bol ve evrimli seneler için kullanılan  العام  kelimesine mukabil kuraklık ve kıtlık seneleri için kullanılır. (Ebüssuûd)

Sene; yıl anlamında olduğu gibi, bilhassa şiddetli kuraklık ve kıtlık yılı manasına da gelir ki burada böyle tefsir edilmiştir. (Elmalılı Hamdi Yazır)

Allah Teâlâ, Firavun kavmini birdenbire helak etmemiş, kıtlıkla ve semerelerin azlığıyla uyarmak ve düşündürmek istemiştir. (Ebüssuûd) 


لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ

 

Ayetin son cümlesi ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Gayrı talebî inşâ cümlesidir.

لَعَلَّ, vukuu mümkün durumlarda kullanılan terecci harfidir. 

لَعَلَّ ’nin haberinin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade etmektedir. Ayrıca muzari fiil, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

“Umulur ki” anlamında olan bu harf, Allah Teâlâ’ya isnad edildiğinde “...olsun diye, ...olması için” şeklinde tercüme edilir. Dolayısıyla cümle vaz edildiği inşâ formundan çıkıp haberî anlama geldiği için mecaz-ı mürsel mürekkebtir.

Ta’lil cümleleri anlamı açıklamak, zenginleştirmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

لَعَلَّ  edatı, terecci içindir yani “ümitvar olma” manasını ifade eder ve bir de beklenti içinde olmak demektir ki her ikisi de aynı manaya gelir demektir. Fakat bu beklenti Kerîm olan bir zattan olmalı, kişi O’ndan beklemelidir. İşte bu, yerine getirmesi kesin olan vaadinin yerine olan bir ifadedir. İmam Sîbeveyhi de bu görüştedir. Kutrub ise:  لَعَلَّ  kelimesinin “için” manasında olduğunu söylemiştir. 

Kur’an’daki fasılaların en önemli meselelerinden birini de pek çok dil bilimci ve müfessirin üzerinde konuştuğu akılla direkt bağlantılı olan  تَعَقُّل ,تَفَكُّر ,تَدَبُّر ,تَذَكُّر  ve  تَفَقُّه  kavramları oluşturmaktadır. Kimi zaman kevnî ayetler üzerinden örnekler verilerek, kimi zaman ahiretin kalıcılığına vurgu yapılarak kimi zaman kâfirlerin Allah’ın dışında ilâhlar edinme konusundaki mantıksızlıkları geçmişle gelecek arasında bağ kurulmak suretiyle geçmişin tecrübesini geleceğe aktarma anlamındaki bir düşünmeyi kapsayan  تَعَقُّل  kelimesi ve “Hiç aklınızı kullanmıyor musunuz?”, “Hiç düşünmüyor musunuz?” gibi ifadelerle bitirilirken, geçmişe yönelik düşünmeyi gerektiren ve hassaten önceki milletlerin tecrübeleriyle ilgili olaylar anlatılırken  لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَۙ  gibi tezekküre çağıran fasılalarla bitirilmiştir. (Kur’an-ı Kerim’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Hasan Uçar Doktora Tezi)

Ayetin zahiri, Allah Teâlâ’nın, diretme ve inattan boyun eğmeye ve kulluğa dönmeleri için onlara bu belaları verdiğine delalet eder. Çünkü şiddetli haller, kalplere rikkat verir ve onları Allah katında olan şeye yöneltir. (Fahreddin er-Râzî)