A'râf Sûresi 166. Ayet

فَلَمَّا عَتَوْا عَنْ مَا نُهُوا عَنْهُ قُلْنَا لَهُمْ كُونُوا قِرَدَةً خَاسِـ۪ٔينَ  ...

Yasaklandıkları şeylerden vazgeçmeye yanaşmayınca da onlara “aşağılık maymunlar olun” dedik.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَلَمَّا ne zaman ki
2 عَتَوْا vazgeçmediler ع ت و
3 عَنْ -den
4 مَا şeyler-
5 نُهُوا yasak kılınan ن ه ي
6 عَنْهُ kendilerine
7 قُلْنَا dedik ق و ل
8 لَهُمْ onlara
9 كُونُوا olun ك و ن
10 قِرَدَةً maymunlar ق ر د
11 خَاسِئِينَ aşağılık خ س ا
 

Burada da kötülerin çarptırıldıkları cezaya sebep olarak onların kendi günahları gösterilmektedir. Buna göre onlar, uyarılara rağmen kötülüklerinde küstahça direnmişler, Allah da onlara “Aşağılık maymunlar olun!” buyurmuştur. Allah, bir şey için “Şöyle olsun!” buyurmuşsa o şey kaçınılmaz olarak öyle olur. Bu şekilde Allah’ın söz konusu zümreyi maymuna vb. şeylere dönüştürmesine mesh denir. Kur’ân-ı Kerîm’de bu dönüşümün mahiyeti hususunda açıklama yoktur. Müfessirler ise, burada Allah’ın bu buyruğunun, söz konusu isyancı yahudi topluluğunu hem bedenen hem de ruhen gerçek maymun yapan bir buyruk mu, yoksa sadece karakterlerini (tab‘) ve huylarını maymununkine benzeten bir buyruk mu olduğu hususunda değişik görüşler ileri sürmüşlerdir. Yaygın görüşe göre bu tam bir meshtir. Yani Allah, isyanda direnen bu yahudi topluluğunu en sonunda tamamen maymunlar haline getirmek suretiyle cezalandırmıştır. Ancak bu yorumu, ilmî olmaktan ziyade eski dönemlerin sosyal psikolojisinin bir yansıması şeklinde değerlendirmek ve âyeti bir ‘tür’ değişmesi olarak değil, bir ahlâk ve karakter dejenerasyonu olarak anlamak daha uygun görünmektedir. Mâide sûresinin 60. âyetinde aynı kavmin Allah tarafından maymun ve domuzlara çevrildiği bildirilirken de böyle bir anlam kastedilmiş olmalıdır. Buna göre âyet İsrâiloğulları’nın ahlâkî ve mânevî dejenerasyonuna işaret etmekte olup Kur’ân-ı Kerîm, hâkim üslûbu uyarınca, diğer bütün olgular gibi onlardaki bu değişikliği de ilâhî iradeye bağlamaktadır. Tâbiîn âlimlerinden Mücâhid’e kadar götürülen bir yorumda da “Onların kalpleri değişti; (yoksa bedenî olarak) maymunlara dönüşmediler” denmiş; Bakara sûresinin 65. âyetinde geçen “Aşağılık maymunlar olun!” ifadesinin de temsilî bir ifade olduğu belirtilmiştir (Taberî, I, 332; ayrıca bk. Bakara 2/65).

 Bize öyle geliyor ki, burada olmayan bir şeyin ilâhî emirle oluvermesinden ziyade, saygın ve erdemli insanlık yolunu seçmek yerine, kendilerini maymunlar gibi aşağılık ve gülünç duruma düşürecek, maskara yapacak davranışları seçmiş ve bunda ısrar etmiş bulunanlara, “Madem böyle olmak istiyorsunuz o halde böyle olun ve böyle kalın!” denmiş olmalıdır.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 615-616
 

فَلَمَّا عَتَوْا عَنْ مَا نُهُوا عَنْهُ قُلْنَا لَهُمْ كُونُوا قِرَدَةً خَاسِـ۪ٔينَ

 

فَ  atıf harfidir.  لَمَّٓا  kelimesi  حين (...dığı zaman) manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur.

عَتَوْا  şart fiili olup mahzuf elif üzere mukadder damme ile mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

مَا  müşterek ism-i mevsûlu,  عَنْ  harf-i ceriyle birlikte  عَتَوْا  fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası  نُهُوا عَنْهُ’dur. Îrabtan mahali yoktur.

نُهُوا  damme üzere mebni, meçhul, mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı  naib-i fail olup mahallen merfûdur.

عَنْهُ  car mecruru  نُهُوا  fiiline müteallıktır.

Şartın cevabı  قُلْنَا لَهُمْ  ‘dur.  قُلْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.  لَهُمْ  car mecruru  قُلْنَا  fiiline müteallıktır.

Mekulü’l-kavli, كُونُوا قِرَدَةً خَاسِـ۪ٔينَ’dir.  قُلْنَا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.

كُونُوا  fiili  نَ ’un hazfiyle nakıs mebni emir fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. 

كُونُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan  و  muttasıl zamir olarak mahallen merfûdur.

قِرَدَةً  kelimesi  كُونُوا ‘nun haberi olup fetha ile mansubtur.

خَاسِـ۪ٔينَ  kelimesi ikinci haber olup nasb alameti  ي ’dır. Cemi müzekker salim kelimeler  ي  ile nasb olurlar.

خَاسِـ۪ٔينَ  kelimesi sülâsî mücerred olan  خسأ  fiilinin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

فَلَمَّا عَتَوْا عَنْ مَا نُهُوا عَنْهُ قُلْنَا لَهُمْ كُونُوا قِرَدَةً خَاسِـ۪ٔينَ

 

Ayet şart üslubunda haberî isnaddır. Şart cümlesi aynı zamanda muzâfun ileyh olan  عَتَوْا عَنْ مَا نُهُوا عَنْهُ  cümlesidir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mef’ûl  konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَا ’nın sılası  نُهُوا عَنْهُ  mazi fiil sıygasında gelerek sebata, istikrar ve temekküne işaret etmiştir.

Cevap cümlesi olan  …قُلْنَا لَهُمْ,  müspet mazi fiil sıygasında  faide-i haber ibtidaî kelamdır.  قُلْنَا  fiilinin mekulü’l-kavli,  كُونُوا قِرَدَةً خَاسِـ۪ٔينَ  emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

كَان ’nin  haberi, isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan, s. 124)

نَسُوا  [Unuttular) fiilinde istiare vardır. ‘Terkettiler’ anlamında kullanılmıştır. Sebebiyet alakasıyla mecâz-ı mürsel olduğu da söylenebilir. (Mahmut Sâfî)

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قِرَدَةً ,خَاسِـ۪ٔينَ  için sıfattır. Sıfatlar tetmim ıtnâbı babındandır.

Burada emirden murad, sözlü emir değil yaratmak anlamındaki emirdir. Burada meshin (maymun suretine dönmenin), onların yasaklandıkları işlere son vermemekte ısrar etmelerine bağlanması, azabın asıl sebebi, emir ve nehiylere muhalefetleri ve Allah Teâlâ’ya karşı gelmeleridir. (Ebüssuûd) 

‘’Geniş bilgi için bkz. https://islamansiklopedisi.org.tr/mesh--ilahi-ceza

Bakara Suresi, 65 ve Maide Suresi, 60 ayetleriyle iktibas vardır.

Mücahid ve Muhsin Demirci, bu dönüşümün fiziksel ya da bedensel değil, ahlaken ve kalben bir değişim olduğu görüşündedir.