Meâric Sûresi 17. Ayet

تَدْعُوا مَنْ اَدْبَرَ وَتَوَلّٰىۙ  ...

O, (hakka) arka döneni ve (imandan) yüz çevireni; servet toplayıp yığanı kendine çağırır.  (17 - 18. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 تَدْعُو çağırır د ع و
2 مَنْ kimseyi
3 أَدْبَرَ sırtını dönen د ب ر
4 وَتَوَلَّىٰ ve yüz çevireni و ل ي
 

Kıyamet olayının; inkârcı ve mücrimlerin mahşer ve hesap ortamında yaşadıkları derin bunalımın, onları bu âkıbete sürükleyen başlıca kötülüklerin ve cehennem azabının kısa fakat kuşatıcı ve oldukça etkileyici bir anlatımı olan bu âyetlerde, ilâhî kudret ve hikmetin verdiği düzen içinde varlığını sürdüren gök cisimlerinin vakti gelince yine Allah’ın iradesiyle erimiş madenlere, dağların atılmış yüne, pamuğa dönüşeceği bildirilmekte; bu tasvirin ardından da insanın âkıbetinden sarsıcı bir kesit verilmektedir. Buna rağmen o gün suçlu kişinin, en değerli varlıkları olan eşini, çocuklarını ve diğer yakınlarını, sevdiklerini, dahası bütün yeryüzündekileri gözden çıkaracak ölçüde dehşetli bir psikolojik bunalım, kaygı ve korkuya kapılacağı anlatılmaktadır. Müfessirler, burada ruh hali tasvir edilen “mücrim”in (suçlu) inkârcıları veya daha genel olarak günahkârları ifade ettiğini belirtirler.

15 ve 16. âyetler cehennemin şiddetli azabını hatırlatmakta, 17 ve 18. âyetler ise oraya girenlerin bu sonuçla karşılaşmalarının başlıca sebeplerine dikkat çekmektedir ki bunlar, a) Peygamberin getirdiği hak dine, tevhid inancına sırt çevirmek, b) Servetinden muhtaçları faydalandırmamak, yani toplumda geçim sıkıntısının hafifletilmesi için üzerine düşeni yapmamaktır. Bu iki günah, yani putperestlerin tevhid davetine sırt çevirmeleri ve maddî konularda bencillik edip insanların geçim sıkıntılarını hafifletecek harcamalar yapmaktan kaçınmaları Kur’an-ı Kerîm’in bütününde, özellikle de Mekke’de inen sûrelerde onların en fazla eleştirilen kötülükleri olmuştur. Bu tesbite göre Kur’an-ı Kerîm’in insanlığa yüklediği görevlerin en önemlisi ve en kuşatıcı olanı, a) Allah’ın varlık ve birliğini tanımak, b) İnsanlara yardım ve iyilik etmektir. İslâm âlimleri bu iki büyük görevi kısaca “Allah’ın buyruğuna saygı, Allah’ın yarattıklarına şefkat” şeklinde özetlemişlerdir.

 

تَدْعُوا مَنْ اَدْبَرَ وَتَوَلّٰىۙ


تَدْعُوا  fiili 15. ayetteki  اِنَّ ‘nin ikinci haberi olarak mahallen mansubdur.  تَدْعُوا  mahzuf elif üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هي ‘dir.   

مَنْ  müşterek ism-i mevsûl mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  اَدْبَرَ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

اَدْبَرَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ‘dir.  تَوَلّٰى  atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur.  

تَوَلّٰىۙ  elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.  

اَدْبَرَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi دبر ’dir.

إِفْعَال  babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder. 

تَوَلّٰى  fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir  تَفَعَّلَ  babındadır. Sülâsîsi  وليًّ ‘dir. 

Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüp (sakınma) ve talep anlamları katar.

 

تَدْعُوا مَنْ اَدْبَرَ وَتَوَلّٰىۙ


15. ayetteki  اِنَّ ’nin ikinci haberi olan ayet, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Mef’ûl konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَنْ ‘in sılası olan  اَدْبَرَ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)

Aynı üsluptaki  وَتَوَلّٰى  cümlesi atıf harfi  وَ ‘la sıla cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

تَدْعُوا  fiili, cehennem ateşine isnad edilmiştir. Bu ifadede istiare vardır. Canlılara mahsus olan çağırma fiili ateşe nispet edilmiş, böylece bir canlı yerine konmuştur. Aynı zamanda cümlede tecessüm sanatı vardır. 

تَدْعُوا  kelimesindeki davet, hakiki manada olmadığı için tehekküm (alay) yoluyla istiare-i mekniyyedir. İnsanların  لَظٰىۙ ‘ya akın etme şekli bir ziyafetteki bir misafire benzetilmiştir. تَدْعُوا  kelimesi ima edilmiştir. (Âşûr)

Arkasını dönmek ve yüz çevirmek ibareleri haktan uzaklaşmak ve itaatten kaçınmak anlamlarında cüz-kül alakasıyla mecaz-ı mürsel sanatıdır.

تَوَلّٰىۙ - اَدْبَرَ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Arkasını dönüp yüz çevireni çağırır. Çeker ve hazır eder.  تَدْعُوا  helak eder manasınadır da denilmiştir ki,  دعاه الله  deyiminden gelir, Allah onu helak etti demektir. Arkasını döneni  haktan döneni ve yüz çevireni taattan kaçanı helak etti. (Beyzâvî)