Meâric Sûresi 21. Ayet

وَاِذَا مَسَّهُ الْخَيْرُ مَنُوعاًۙ  ...

Ona bir hayır dokunduğunda da eli sıkıdır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَإِذَا zaman
2 مَسَّهُ dokunduğu م س س
3 الْخَيْرُ hayır خ ي ر
4 مَنُوعًا eli sıkıdır م ن ع
 
 

“Tahammülsüz” diye çevirdiğimiz helû‘ kelimesi sözlükte “sabır­sız ve bir şeye aşırı derecede düşkün” anlamlarına gelen bir sıfat olup tamahkârlık, tatminsizlik, acelecilik, sabırsızlık, tahammülsüzlük, yılgınlık ve sızlanma gibi insanların tabiatında var olan bazı olumsuz özellikleri ifade eder. 20 ve 21. âyetler bu zaafı şöyle açıklamaktadır: Başına yoksulluk, hastalık, korku vb. bir sıkıntı geldiğinde sızlanır, feryat eder ve ümitsizliğe kapılır; zenginlik, sağlık, güvenlik gibi nimet ve imkânlara kavuştuğunda ise bencilleşir, cimrileşir, eriştiği nimetleri Allah’ın bir lutfu olarak değil, kendi kudret ve gayretiyle elde ettiği varlık olarak değerlendirir; ne Allah yolunda harcamada bulunur ne de insanlara yardım eder.

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 458
 

وَاِذَا مَسَّهُ الْخَيْرُ مَنُوعاًۙ


Ayet atıf harfi وَ ‘la önceki ayete matuftur.  اِذَا  şart manalı, cümleye muzâf olan,  cezmetmeyen zaman zarfıdır. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir. Mukadder cevaba müteallik olup mahallen mansubdur.  مَسَّهُ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

إِذَا  şart manası taşıyan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.

إِذَا : Cümleye muzâf olan zarflardandır. Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir. 

إِذَا ‘dan sonraki şart cümlesinin fiili, mazi veya muzari manalı olur. Cevabı ise umumiyetle muzari olur, mazi de olsa muzari manası verilir: 

a)  إِذَا  fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.

b)  إِذَا ‘nın cevap cümlesi, iki muzari fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzari, emir, istikbal, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına  ف ‘nın gelip gelmeme durumu, iki muzari fiili cezm edenlerle aynıdır.

c)  Sükun üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مَسَّهُ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. الْخَيْرُ  fail olup lafzen merfûdur.  مَنُوعاً  kelimesi mukadder  كان  veya صار ‘nin haberi olup lafzen mansubdur. İsmi mahzuftur. 

مَنُوعاً  mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın, mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَاِذَا مَسَّهُ الْخَيْرُ مَنُوعاًۙ


Ayette önceki ayetteki şart cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi tezattır. Cümle şart üslubunda haberî isnaddır.

Muzâfun ileyh olan  مَسَّهُ الْخَيْرُ  şart cümlesi, mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Zaman zarfı  اِذَٓا , cevap cümlesine mütealliktir.

Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih Samerrâî Tefsir, c. 2, s. 88)

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 107) 

Cevap cümlesinde îcâz-ı hazif sanatı vardır.  مَنُوعاًۙ , mukadder  كان  veya صار ‘nin haberidir. İsmi mahzuftur.

Şart ve cevap cümlelerinden meydana gelen terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.

مَنُوعاًۙ , mübalağalı ism-i fail kalıbı olan sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

مسّ  fiili  الْخَيْرُ ‘ya nispet edilmiştir. Bu ifadede istiâre vardır. Canlılara mahsus olan dokunma fiili hayra nispet edilerek, cansız olan bir şey iradeye sahip canlı yerinde kullanılmıştır.

Son üç ayetin fasılaları olan  هَلُوعاًۙ  -  مَنُوعاًۙ  جَزُوعاًۙ  kelimeleri arasında cinas, muvazene ve mürâât-ı nazîr sanatları vardır.

اِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ جَزُوعاًۙ  cümlesiyle  اِذَا مَسَّهُ الْخَيْرُ مَنُوعاًۙ  cümleleri arasında mukabele sanatı vardır. الشَّرُّ  -  الْخَيْرُ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

اِذَا  kelimesi, gelecek zaman için şart manası taşır. Arkasından muzari manasında gelen mazi fiil, bu fiilin kesinlikle vuku bulacağına işaret etmek içindir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri 7, Ahkaf Suresi 15, s. 171)

Kendisine hayır dokunduğu zaman, bolluk nasip olduğu zaman çok cimri elini haddinden fazla sıkı tutar. Bu üç sıfat ( هَلُوعاًۙ , مَنُوعاًۙ ve جَزُوعاًۙ) mukadder (sonradan olma) ya da şimdi gerçek hallerdir; çünkü insanın yaratılıştaki karakterinde vardır. Birinci  اِذَا  harfi  جَزُوعاًۙ 'nın, ötekisi de  مَنُوعاًۙ 'nın zarfıdır. (Beyzâvî)  

Bu üç ayette zikredilen üç vasıf, mukadder (farazî) veya gerçek hallerdir. Çünkü bu vasıflar, insanın yaratılışında bulunan huylardır. (Ebüssuûd)