Meâric Sûresi 3. Ayet

مِنَ اللّٰهِ ذِي الْمَعَارِجِۜ  ...

Soran birisi, yükselme yollarının sahibi Allah tarafından kâfirlere kesinlikle inecek olan ve hiç kimsenin uzaklaştıramayacağı azabı sordu.  (1 - 3. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 مِنَ -tan
2 اللَّهِ Allah-
3 ذِي sahibi
4 الْمَعَارِجِ yüksek makamların ع ر ج
 

Huzuruna yükselmenin birçok yolu” diye çevirdiğimiz meâric (tekili: mi‘rec, mi‘râc) “yükselme vasıtaları” demektir. Bazı müfessirler bu kelimeye, “meleklerin yükseldiği gökler, Allah’ın mahlûkata lutfettiği nimetlerin mertebeleri, cennetteki dereceler, mânevî ve ruhanî mertebeler” gibi açıklamalar getirmişlerdir (Elmalılı, XIII, 5352). Bir kısım müfessirler ise meârici mecaz olarak insanı Allah’ın varlığını kavramaya ve O’nunla mânevî yakınlık kurmaya götüren yollar olarak yorumlamışlardır (bk. Âlûsî, Rûhu’l-me‘ânî, XXIX, 56; Esed, III, 1186). Bizim “istedi” diye çevirdiğimiz sûrenin ilk kelimesi “sormak” mânasına da geldiği için bunu “Birisi ... sordu”şeklinde çeviren ve anlayanlar da olmuştur. Rivayete göre müşriklerin ileri gelenleri, Hz. Peygamber’e, alaylı bir üslûpla, haber verdiği azabın gelip gelmeyeceğini, gelecekse bunun ne zaman gerçekleşeceğini soruyorlardı. Bir rivayete göre bu soruları soran Nadr b. Hâris idi (bk. İbn Âşûr, XXIX, 153). 2. âyet bizim tercih ettiğimiz mânayı desteklemektedir. Buna göre inkârcılar Hz. Peygamber’in getirdiği kitap doğru ise Allah tarafından başlarına taş yağdırılmasını veya büyük bir ceza ile cezalandırılmalarını istemişlerdi. Müşriklerin, aslında alay ve inkâr yollu ortaya koydukları bu tür sorularına ve isteklerine cevap olmak üzere 2. âyette, onlar ihtimal vermese de, vakti geldiğinde Hz. Peygamber’in haber verdiği azabın mutlaka gerçekleşeceği, bunu hiç kimsenin önleyemeyeceği bildirilmiştir. 

Müfessirlere göre 4. âyette geçen “ruh”tan maksat Cebrâil’dir. “Miktarı elli bin yıl olan gün”den ne kastedildiği konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bazı müfessirler buradaki elli bin yılı dünyanın ömrü, bazıları kıyametin oluş süresi, kimileri de âhirette kulların hesap vereceği süre olarak açıklamışlardır. Bir görüşe göre kıyametin müddeti inkârcılar için elli bin sene, müminler için sadece bir günün muayyen bölümü kadar sürecektir. Elli bin senenin, âhiret hayatının toplam süresi olduğunu ileri sürenler de vardır. Ancak bize göre bu yorumların hiçbirinin kabul edilebilir bir mesnedi ve gerçekliği yoktur. Bir önceki âyette geçen “huzuruna yükselmenin birçok yolu bulunan” şeklindeki ifadenin ardından burada da “Melekler, miktarı elli bin sene olan bir gün içinde O’na yükselmektedirler” buyurulmuştur. Görüldüğü gibi bu ifadenin kıyamet ve uhrevî hesapla, dünya veya âhiretin süresiyle bir ilgisi yoktur; sadece meleklerin Allah’a yükselmesinden söz edilmektedir. Şevkânî’nin naklettiği bir yorumda da belirtildiği gibi bu âyetteki elli bin sayısı bu mertebelerin ne kadar yüce olduğunu zihinlerde canlandırmayı amaçlayan temsilî bir anlatımdır (V, 332; krş. Hac 22/47). 

Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 453-454
 

مِنَ اللّٰهِ ذِي الْمَعَارِجِۜ


مِنَ اللّٰهِ  car mecrur önceki ayetteki  وَاقِعٍ ‘e mütealliktir. ذِي  harfle îrab olan beş isimden biri olup lafza-i celâlin sıfatı olarak cer alameti  ي ‘dir. Aynı zamanda muzâftır.  الْمَعَارِجِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

 

مِنَ اللّٰهِ ذِي الْمَعَارِجِۜ


Önceki ayetin devamı olan terkipte  مِنَ اللّٰهِ  car mecruru, önceki ayetteki  دَافِعٌ ’a mütealliktir.  مَعَارِجِ ’e muzaf olan  ذِي , lafza-i celâl için sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

(O), derecelerin, yüceliklerin sahibi olan Allah'tandır. Vakti geldiği zaman, onun tarafından gönderilir. Râğıbın dediğine göre ”dereceler" den maksat, feleklerdir ki, onlar da yedi kat gök, kürsî ve arştır. (Rûhu’l Beyân) 

الْمَعَارِجِۜ  yükseklikler, meleklerin emir ve yasakları almak için çıktıkları yüce makamlardır. Yahut üst üste olan göklerdir. (Ebüssuûd)  

مِنَ اللّٰهِ ذِي الْمَعَارِجِۜ [Merdivenlerin sahibi Allah'tan], Allah'tan onun tarafından demektir, çünkü iradesi gerçekleşmiştir. Merdivenler sahibi basamaklar demektir ki, onlar da güzel sözün ve iyi amelin göğe çıktığı basamaklardır. Ya da mü'minlerin sülüklerinde veya sevap yurdunda terakki ettikleri derecelerdir ya da merdivenler meleklerin mertebeleridir ya da göklerdir, çünkü melekler onlara çıkarlar. (Beyzâvî)