Meâric Sûresi 30. Ayet

اِلَّا عَلٰٓى اَزْوَاجِهِمْ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَاِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُوم۪ينَۚ  ...

Ancak eşleri, yahut sahip oldukları cariyeleri başka. Çünkü onlar (eşleri ve cariyeleri ile olan ilişkileri konusunda) kınanmazlar.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِلَّا dışındadır
2 عَلَىٰ
3 أَزْوَاجِهِمْ eşleri ز و ج
4 أَوْ ya da
5 مَا
6 مَلَكَتْ altında bulunanlar م ل ك
7 أَيْمَانُهُمْ ellerinin ي م ن
8 فَإِنَّهُمْ şüphesiz onlar
9 غَيْرُ غ ي ر
10 مَلُومِينَ kınanmazlar ل و م
 

Bu âyetler, insanın ahlâkını yukarıda sıralanan olumsuz eğilimlerden temizlemenin veya onların etkisini kırmanın yolunu göstermektedir. Bu yol, kısaca âhiret inancıyla desteklenen güçlü bir sorumluluk duygusu geliştirmek, ibadet ve ahlâk alanında olumlu ve yapıcı davranışlar sergilemektir. Burada sıralanan davranışlar düzenli namaz kılmak, malında yoksulların hakkı bulunduğunu bilip onu ehline ödemek, âhiret kaygısı taşımak, namuslu ve iffetli olmak, emanete sadakat göstermek, şahitlikte yalan söylemekten sakınmaktır. Âyetlerin üslûbundan anlaşıldığına göre bu güzel işlerle ilgili ifade tahdîdî değil tâdâdîdir, yani bunlar örneklerdir; duruma, zamana, mekâna, imkân ve şartlara göre bu ödevlerin sayısı değişebilir. Önemli olan, kişinin 19. âyetteki deyimiyle tabiatının tahammülsüzlüğünü, nankörlük ve bencilliğini yenme iradesi gösterebilmesi, ibadetler ve ahlâkî davranışlarla ilkel kusurlarını giderip kişiliğini zenginleştirmesidir. 

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 458
 

اِلَّا عَلٰٓى اَزْوَاجِهِمْ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ 


اِلَّا  istisna harfidir. İstisna; bir nesneyi, kişiyi veya hükmü istisna edatlarından biriyle cümledeki hükmün dışında tutmaktır. İstisnanın 3 unsuru vardır:

1. İstisna edatı: Cümlede kullanılan edatlardır.

2. Müstesna: İstisna edatından sonra gelen kelimedir. İstisna edilen, hariç tutulan kelimedir.

3. Müstesna minh: İstisna edatından önce gelen kelimedir. Kendisinden bir şeyin hariç tutulduğu, genellikle çoğul olan bir kelimedir.

Müstesna minh; a) Ya birden fazla olmalı, b) Ya umumi manalı bir kelime olmalı,

(Bir ismin umumi manalı olması için nefy, nehiy veya istifhamdan sonra nekre olarak gelmesi gerekir.) c) Ya kısımları bulunan müfred bir lafız olmalı.

(Kısımları bulunan müfred: Mesela sahifeleri olan kitap, saatleri olan gün, günleri olan hafta, ay, mevsim, mevsimleri olan sene, seneleri olan ömür… gibi isimlerdir.)

Müstesna istisna edatından hemen sonra gelen kelimedir. Ancak müstesna minh hemen önce gelen kelime olmayabilir. Müstesna mansubtur. Bununla birlikte istisna edatlarının türlerine göre farklı şekillerde îrablanabilir. Türkçeye “ama, ancak, -den başka, -sız, fakat, hariç, müstesna, yalnız, sadece” gibi kelimelerle tercüme edilir. İstisnanın kısımları 3’e ayrılır: 1. Muttasıl istisna 2. Munkatı’ istisna 3. Müferrağ istisna. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

عَلٰٓى اَزْوَاجِهِمْ  car mecruru mahzuf müstesnaya mütealliktir. Muttasıl zamir  هِمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

اَوْ  atıf harfi tahyir/tercih ifade eder. Türkçedeki karşılığı “veya, yahut, yoksa” olan bu edat, iki unsur arasında (matuf-matufun aleyh) tahyir yani tercih (iki şeyden birini seçme) söz konusu olması durumlarında kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Müşterek ism-i mevsûl  مَا  atıf harfi  اَوْ  ile makabline matuftur. İsm-i mevsûlun sılası  مَلَكَتْ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

مَلَكَتْ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  تْ  te’nis alametidir.  اَيْمَانُهُمْ  fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.


 فَاِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُوم۪ينَۚ


İsim cümlesidir.  فَ  atıf harfi olup ta’liliyyedir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  هُمْ  muttasıl zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. 

غَيْرُ  kelimesi  اِنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur. Aynı zamanda muzâftır.  مَلُوم۪ينَ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

مَلُوم۪ينَ  kelimesi, sülâsi mücerredi  لوم  olan fiilin ism-i mef’ûlüdür.

 

اِلَّا عَلٰٓى اَزْوَاجِهِمْ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ


Bu ayet, önceki ayetten istisna edilenlerdir. İstisna, muttasıldır. Car mecrur  عَلٰٓى اَزْوَاجِهِمْ ‘in müteallakı olan müstesna mahzuftur. Müstesnanın hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

عَلٰٓى اَزْوَاجِهِمْ ‘ye matuf olan mecrur mahaldeki  مَا  müşterek ism-i mevsûlünün sılası olan مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafât, S.107)


 فَاِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُوم۪ينَۚ


فَ , ta’liliyyedir. Cümle ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Ta’lil cümleleri; bir şeyin doğruluğunu, fayda ya da zararını ortaya koymak maksadıyla onun sebebini açıklamak için yapılan ıtnâb çeşitlerindendir. 

اِنَّ  ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden,  اِنَّ  ve isim cümlesi olmak üzere iki tekid içeren bu ve benzeri cümleler çok muhkem/sağlam cümlelerdir.

İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

مَلُوم۪ينَ , ism-i mef’ûl vezninde gelmiştir. 

22. ayetten itibaren devam eden cümlede, namaz kılanların özelliklerinin sayılması taksim sanatıdır. Cümlede tekrarlanan  هِمْ  kelimesinde reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

Onlar ferclerini koruyanlar, eşlerine ve cariyelerine karşı korumadıklarından dolayı, şer'an kınanmazlar. Dolayısıyla bundan dolayı dünyada da âhirette de cezalandırılmazlar. (Rûhu-l Beyân)