Meâric Sûresi 8. Ayet

يَوْمَ تَكُونُ السَّمَٓاءُ كَالْمُهْلِۙ  ...

Göğün, erimiş maden gibi ve dağların atılmış renkli yün gibi olacağı günü hatırla.  (8 - 9. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 يَوْمَ o gün ي و م
2 تَكُونُ olur ك و ن
3 السَّمَاءُ gök س م و
4 كَالْمُهْلِ erimiş maden gibi م ه ل
 

Kıyamet olayının; inkârcı ve mücrimlerin mahşer ve hesap ortamında yaşadıkları derin bunalımın, onları bu âkıbete sürükleyen başlıca kötülüklerin ve cehennem azabının kısa fakat kuşatıcı ve oldukça etkileyici bir anlatımı olan bu âyetlerde, ilâhî kudret ve hikmetin verdiği düzen içinde varlığını sürdüren gök cisimlerinin vakti gelince yine Allah’ın iradesiyle erimiş madenlere, dağların atılmış yüne, pamuğa dönüşeceği bildirilmekte; bu tasvirin ardından da insanın âkıbetinden sarsıcı bir kesit verilmektedir. Buna rağmen o gün suçlu kişinin, en değerli varlıkları olan eşini, çocuklarını ve diğer yakınlarını, sevdiklerini, dahası bütün yeryüzündekileri gözden çıkaracak ölçüde dehşetli bir psikolojik bunalım, kaygı ve korkuya kapılacağı anlatılmaktadır. Müfessirler, burada ruh hali tasvir edilen “mücrim”in (suçlu) inkârcıları veya daha genel olarak günahkârları ifade ettiğini belirtirler.

15 ve 16. âyetler cehennemin şiddetli azabını hatırlatmakta, 17 ve 18. âyetler ise oraya girenlerin bu sonuçla karşılaşmalarının başlıca sebeplerine dikkat çekmektedir ki bunlar, a) Peygamberin getirdiği hak dine, tevhid inancına sırt çevirmek, b) Servetinden muhtaçları faydalandırmamak, yani toplumda geçim sıkıntısının hafifletilmesi için üzerine düşeni yapmamaktır. Bu iki günah, yani putperestlerin tevhid davetine sırt çevirmeleri ve maddî konularda bencillik edip insanların geçim sıkıntılarını hafifletecek harcamalar yapmaktan kaçınmaları Kur’an-ı Kerîm’in bütününde, özellikle de Mekke’de inen sûrelerde onların en fazla eleştirilen kötülükleri olmuştur. Bu tesbite göre Kur’an-ı Kerîm’in insanlığa yüklediği görevlerin en önemlisi ve en kuşatıcı olanı, a) Allah’ın varlık ve birliğini tanımak, b) İnsanlara yardım ve iyilik etmektir. İslâm âlimleri bu iki büyük görevi kısaca “Allah’ın buyruğuna saygı, Allah’ın yarattıklarına şefkat” şeklinde özetlemişlerdir.

 

يَوْمَ تَكُونُ السَّمَٓاءُ كَالْمُهْلِۙ


يَوْمَ  zaman zarfı, önceki ayetteki  قَر۪يباً ‘den bedel olup fetha ile mansubdur. 

Bedel: Metbuundaki kapalılığı açıklamak ve pekiştirmek gibi sebeplerle getirilen ve irab bakımından metbuuna uyan tabidir. Bedelden önce gelen ve bedelin îrabını almış olduğu kelimeye “mübdelün minh” denir. 

Bedel 3 gruba ayrılır: 1. Bedel-i kül, 2. Bedel-i ba’z, 3. Bedel-i iştimal. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

تَكُونُ  ile başlayan isim cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  تَكُونُ  nakıs damme ile merfû muzari fiildir.  السَّمَٓاءُ  kelimesi  تَكُونُ ‘nün ismi olup lafzen merfûdur. كَالْمُهْلِ  car mecruru  تَكُونُ ‘nün mahzuf haberine mütealliktir.
 

يَوْمَ تَكُونُ السَّمَٓاءُ كَالْمُهْلِۙ


يَوْمَ  zaman zarfı, önceki ayetteki  قَر۪يباً ‘den bedeldir. Bedel ıtnâb sanatı babındandır.  

Muzâfun ileyh olarak mahallen mecrur olan  تَكُونُ السَّمَٓاءُ كَالْمُهْلِ  cümlesi, muzari sıygadaki nakıs fiil  كَان ’nin dahil olduğu, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.

السَّمَٓاءُ  kelimesi  كَان ’nin ismidir. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Teşbih harfi  كَ ‘nin dahil olduğu  كَالْمُهْلِ  car mecruru  كَانَ ’nin mahzuf haberine mütealliktir. 

Müfredin müfrede benzetildiği teşbih, teşbih edatı zikredildiği için mürsel, vech-i şebeh zikredilmediği için mücmeldir. Müşebbeh  السَّمَٓاءُ , müşebbehün bih  الْمُهْلِۙ ‘dir. 

يَوْمَ تَكُونُ السَّمَٓاءُ كَالْمُهْلِۙ [O gün gökyüzü erimiş maden gibi olacak.] Erimiş maden diye ifade ettiğimiz,  الْمُهْلِۙ  kelimesi, zeytinyağının tortusudur. Katı cisimler gibi yavaş aktığı için bu adı almıştır. İbn Mesud'dan gelen rivayete göre bu kelime, ”renklilikte erimiş gümüş gibi veya siyahlıkta zift ve katran gibidir" diye açıklanmıştır. Yani o gün gökyüzü  مُهْلِۙ  gibi olur. Korkunçlukta ve şekilde vasfedilemeyecek bir vaziyettedir. (Rûhu’l Beyân)