وَاَنَّهُ لَمَّا قَامَ عَبْدُ اللّٰهِ يَدْعُوهُ كَادُوا يَكُونُونَ عَلَيْهِ لِبَداًۜ۟
“Allah’ın kulu”ndan maksat Hz. Peygamber’dir. Allah Teâlâ resulünü onurlandırmak için onu yüce zâtına izâfe ederek anmıştır. Âyette Hz. Peygamber Nahle denilen yerde ashabına namaz kıldırırken cinlerin ondan Kur’an dinlemek için neredeyse birbirlerini çiğneyecek şekilde etrafını kuşattıkları ifade edilmektedir. “Üstüne çıkarcasına” diye tercüme ettiğimiz libed kelimesinin farklı kıraatlerine göre âyete şöyle de mâna verilmiştir: “Peygamber Allah’a kulluk etmeye ve O’na çağırmaya başlayınca cinler ve insanlar onun getirdiği dini yok etmek için birbirlerini destekliyorlardı, ancak Allah onlara fırsat vermedi.” Taberî bu anlamı tercih etmiştir (XXIX, 75; Şevkânî, V, 356-357).
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 480وَاَنَّهُ لَمَّا قَامَ عَبْدُ اللّٰهِ يَدْعُوهُ كَادُوا يَكُونُونَ عَلَيْهِ لِبَداًۜ۟
اَنَّ ve masdar-ı müevvel atıf harfi وَ ‘la önceki ayetteki masdar-ı müevvele veya birinci ayetteki masdar-ı müevvele matuftur.
Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
İsim cümlesidir. اَنَّ masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur. İsmini nasb haberini ref yapar, cümleye masdar anlamı verir. هُ muttasıl zamiri اَنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.
Şart ve cevap cümlesi اَنَّ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur.
لَمَّا kelimesi حين (...dığı zaman) manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur.
لَمَّا ; muzarinin başında cezm, kalb ve nefî harfi, mazinin başında ise zaman zarfıdır.
لَمَّا ; maziden önce vakta ki,...dığı zaman, manalarına gelen, cezmetmeyen, şart manalı zaman zarfıdır. Şart fiili de, cevap fiili de mazi veya mazi manalı olmalıdır. (Meral Çörtü, Cümle Kuruluşu ve Tercüme Tekniği)
قَامَ ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. قَامَ fetha üzere mebni mazi fiildir. عَبْدُ اللّٰهِ fail olup lafzen merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. اللّٰهِ lafza-i celâl muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. يَدْعُوهُ fiili قَامَ ‘deki failin hali olarak mahallen mansubdur.
Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harfi cerli veya zarflı isim). (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَدْعُوهُ mahzuf elif üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
كَادُوا mukarebe fiillerinden olup nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.
كَادُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan و muttasıl zamirdir, mahallen merfûdur. يَكُونُونَ ile başlayan isim cümlesi كَادُوا ‘nun haberi olup mahallen mansubdur.
يَكُونُونَ fiili نَ ‘un sübutuyla nakıs merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı يَكُونُونَ ‘nin ismi olarak mahallen merfûdur. عَلَيْهِ car mecruru لِبَداً ‘e mütealliktir. لِبَداً haber olup lafzen mansubdur.
وَاَنَّهُ لَمَّا قَامَ عَبْدُ اللّٰهِ يَدْعُوهُ كَادُوا يَكُونُونَ عَلَيْهِ لِبَداًۜ۟
وَ , atıf harfidir. Tekid ve masdar harfi اَنَّ ’nin dahil olduğu cümle, masdar tevilinde olup 1. ayetteki masdar-ı müevvele matuftur. Masdar-ı müevvel, sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
اَنَّ ‘nin haberi olan لَمَّا قَامَ عَبْدُ اللّٰهِ يَدْعُوهُ كَادُوا يَكُونُونَ عَلَيْهِ لِبَداًۜ۟ cümlesi, şart üslubunda gelmiştir.
لَمَّا kelimesi حين (...dığı zaman) manasında şart anlamı da taşıyan zaman zarfıdır. Cevap cümlesine mütealliktir.
Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan قَامَ عَبْدُ اللّٰهِ يَدْعُوهُ şart cümlesi, لَمَّا ’nın muzâfun ileyhidir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
قَامَ fiilinin faili olan عَبْدُ اللّٰهِ izafetinde Hz. Peygambere işaret eden عَبْدُ , Allah ismine muzâf olmasıyla şan ve şeref kazanmıştır.
عَبْدُ اللّٰهِ olarak Resulullah’ın ‘’kul’’ olarak ifade edilmesi, onun bulunuşunun ve ibadetinin gereğinin kulluk olduğunu yani onun Allah'a kul olduğunu bildirmek içindir. (Rûhu’l Beyân)
يَدْعُوهُ cümlesi عَبْدُ اللّٰهِ ‘nin halidir. Hal cümleleri anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. İstimrar, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir.
Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
فَ , karinesi olmadan gelen cevap cümlesi كَادُوا يَكُونُونَ عَلَيْهِ لِبَداً , nakıs fiil كَاد ’nin dahil olduğu isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır. كَاد ’nin haberi olan يَكُونُونَ عَلَيْهِ لِبَداً cümlesi, nakıs fiil كان ’nin dahil olduğu sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, Duhan/36, C. 5, s.124)
Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.
Haynûne manasındaki لَمَّا aslında şartının bilindiği durumlarda gelir ve şartla cevap arasındaki kuvvetli irtibatı ve tertipteki sürati ifade eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, Ahkâf/29, s. 424)
لَمَّا ; maziden önce vakta ki,...dığı zaman, manalarına gelen, cezmetmeyen, şart manalı zaman zarfıdır. Şart fiili de, cevap fiili de mazi veya mazi manalı olmalıdır. (Meral Çörtü, Cümle Kuruluşu ve Tercüme Tekniği)
عَبْدُ - يَدْعُوهُ kelimeleri arasında cinas-ı nakıs ve mürâât-ı nazîr sanatları vardır.
[Şüphe yok ki, Allah'ın kulu kalktığı zaman] yani Peygamber (sav) demektir. Ona عَبْدُ (kul) denilmesi tevazu içindir. Çünkü orada kendinden bahsetmektedir, bir de kalkmasını gerektiren şeyi bildirmek içindir. يَدْعُوهُ ona ibadet etmek için neredeyse cinler üzerinde keçeler gibi olacaklardı, yani gördükleri ibadetinden ve işittikleri okumasından şaştıkları için üzerine üşüşeceklerdi ya da insanlar ve cinler onun işini bozmak için tepesine çullanacaklardı. لِبَداًۜ۟ kelimesi لِبْدَ 'nin çoğuludur, o da aslan yelesi gibi üst üste yığılan şeydir. (Beyzâvî)
Bu ifadeyi, Hazret-i Peygamber (sav) 'e vahyedilenler cümlesinden kabul edenler, başındaki elif edatının hemzesini meftuh; cinlerin sözü cümlesinden kabul edenler ise, onu kesreli okumuşlardır. Allah Teâlâ niçin, Hazret-i Muhammed (sav)'i Allah'ın kulu diye isimlendirdi de, onu, Allah'ın Resulü veya Allah'ın nebisi diye zikretmedi?" denilirse, biz deriz ki: Bu böyledir, çünkü bu söz, eğer Hazret-i Muhammed (sav)'e vahyolunanlar cümlesinden ise, Peygamber (sav)’in tevazuuna yakışan, kendisini kulluk vasfıyla zikretmesidir. Eğer cinlerin kelamından ise, o zaman mana şöyle olur: Allah'ın kulu, Allah'a ibadet ile meşgul olduğunda, yaptığı bu iş akla uygun olmasına rağmen, bu kâfirler niye onu bundan men etmek için bir araya toplanıp bu hususta çaba sarfediyorlar? (Fahreddin er-Râzî)
يَكُونُونَ عَلَيْهِ لِبَداًۜ۟ ayeti, topluluklar halinde (bir araya geldiler), demektir. Bu ise ‘bir şeyin, bir şeyin üstüne keçe gibi toplanmasını anlatmak üzere kullanılan’ tabirinden gelmektedir. (Kurtubî)