Cin Sûresi 7. Ayet

وَاَنَّهُمْ ظَنُّوا كَمَا ظَنَنْتُمْ اَنْ لَنْ يَبْعَثَ اللّٰهُ اَحَداًۙ  ...

“Gerçekten onlar da, sizin sandığınız gibi, Allah’ın hiç kimseyi öldükten sonra tekrar diriltmeyeceğini sanmışlardı.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَأَنَّهُمْ ve onlar da
2 ظَنُّوا sanmışlardı ظ ن ن
3 كَمَا gibi
4 ظَنَنْتُمْ sizin sandığınız ظ ن ن
5 أَنْ
6 لَنْ asla
7 يَبْعَثَ diriltmeyeceğini ب ع ث
8 اللَّهُ Allah’ın
9 أَحَدًا hiç kimseyi ا ح د
 

İnsanlardan âhireti inkâr edenler olduğu gibi cinlerin de Kur’an dinlemeden önce âhireti inkâr ettikleri, öldükten sonra tekrar dirilme olacağına inanmadıkları anlaşılmaktadır. Zira İblîs onlara da menfi telkinlerde bulunmaktadır. “Allah’ın hiç kimseyi tekrar diriltmeyeceğini sanırlardı” diye çevirdiğimiz kısım “Allah’ın hiç kimseyi göndermeyeceğini sanırlardı” şeklinde de tercüme edilebilir. Bu takdirde insanların da cinler gibi Allah’ın hiçbir peygamber göndermeyeceğine inandıklarını söylemiş olurlar.

Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 475
 

وَاَنَّهُمْ ظَنُّوا كَمَا ظَنَنْتُمْ اَنْ لَنْ يَبْعَثَ اللّٰهُ اَحَداًۙ


İsim cümlesidir. اَنَّ  ve masdar-ı müevvel atıf harfi وَ ‘la önceki ayetteki  اَنَّهُ كَانَ  masdar-ı müevvele matuftur.

اَنَّ  masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur. İsmini nasb haberini ref yapar. هُمْ  muttasıl zamir  اَنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.  ظَنُّوا  fiili,  اَنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. 

ظَنُّوا  damme üzere mebni, mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.  ظَنُّوا  sanmak anlamında kalp fiillerindendir.

Kalp fiilleri (iki mef’ûl alan fiiller); bir mef’ûl ile manası tamamlanamayıp ikinci mef’ûle ihtiyaç duyan fiillerdir. Bu fiiller isim cümlesinin önüne gelirler, mübteda ve haberi iki mef’ûl yaparak nasb ederler. 3 gruba ayrılırlar:

1. Bilmek manasında olanlar.

2. Sanmak manası ifade edenler, kesine yakın bilgi ifade ederler. “Sanmak, zannetmek, saymak, kendisine öyle gelmek” gibi manalara gelir.

3. Değiştirme manası ifade edenler. Aynı anlama gelmedikleri halde görevleri itibariyle onlara benzerliklerinden kalp fiilleri adı altına girmişlerdir.

Değiştirme manasına gelen fiiller ‘etti, yaptı, kıldı, edindi, dönüştürdü, değişik bir hale getirdi’ gibi manalara gelir.

Bilgi ve zan fiillerinden sonra bazen  اَنَّ ’li ve  اَنْ ’li cümleler gelir, bu cümleler iki mef’ûl kabul edilir. Bilmek, sanmak ve değiştirme manasına gelen bu fiiller 3 şekilde gelebilir: 1) İki mef’ûl alanlar, 2) İki mef’ûlünü masdarı müevvel cümlesi olarak alanlar, 3) İki mef’ûlü hazif olanlar. Kalp fiilleri iki mamûlü arasında olduğunda amel etmeleri de etmemeleri de caizdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مَا  ve masdar-ı müevvel  كَ  harf-i ceriyle birlikte mahzuf mef’ûlu mutlaka mütealliktir. Takdiri,  ظنّا كظنّكم (Sizin zannınız gibi bir zanla) şeklindedir. 

ظَنَنْتُمْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُمْ  fail olarak mahallen merfûdur.  

اَنْ ve masdar-ı müevvel  ظَنَنْتُمْ  fiilinin iki mef’ûlu yerinde olarak mahallen mansubdur. 

اَنْ  tekid ifade eden muhaffefe  اَنَّ ’dir. İsmi olan şan zamiri mahzuftur. Takdiri;  أنه  şeklindedir.  لَنْ يَبْعَثَ اللّٰهُ  cümlesi muhaffefe  اَنْ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur.

لَنْ  muzariyi nasb ederek manasını olumsuz istikbale çeviren tekid harfidir.  

يَبْعَثَ   fetha ile mansub muzari fiildir.  اللّٰهُ  lafza-i celâl fail olarak lafzen merfûdur.  اَحَداًۙ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

 

وَاَنَّهُمْ ظَنُّوا كَمَا ظَنَنْتُمْ اَنْ لَنْ يَبْعَثَ اللّٰهُ اَحَداًۙ


وَ , atıf harfidir. Tekid ve masdar harfi  اَنَّ ’nin dahil olduğu cümle, masdar tevilinde olup önceki ayetteki masdar-ı müevvele matuftur. Masdar-ı müevvel, sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.  

اَنَّ ‘nin haberi olan  ظَنُّوا كَمَا ظَنَنْتُمْ اَنْ لَنْ يَبْعَثَ اللّٰهُ اَحَداًۙ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)

Teşbih harfi  ك  sebebiyle mecrur mahaldeki masdar harfi  مَا  ve akabindeki  مَا ظَنَنْتُمْ اَنْ لَنْ يَبْعَثَ اللّٰهُ اَحَداًۙ  cümlesi, amili  ظَنُّوا   olan mahzuf mef’ûlü mutlakına mütealliktir. Takdiri, ظنّا كظنّكم (Sizin zannınız gibi bir  zanla) şeklindedir. 

ما ’nın sılası olan  ظَنَنْتُمْ اَنْ لَنْ يَبْعَثَ اللّٰهُ اَحَداًۙ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebat, temekkün ve istikrar ifade eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 107) 

اَنْ , muhaffefe  اَنَّ ’dir. Şan zamiri, mahzuftur. Şan zamirinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

Tekid ve masdar harfi  اَنْ ’in dahil olduğu isim cümlesi  اَنْ لَنْ يَبْعَثَ اللّٰهُ اَحَداً , masdar tevilinde ظَنَنْتُمْ  fiilinin iki mef’ûlü yerindedir. Masdar-ı müevvel, sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. 

Menfî muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  لَنْ يَبْعَثَ اللّٰهُ اَحَداً  cümlesi, muhaffefe  اَنَّ ‘in haberidir. Haberin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Müsnedin ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle  marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.

Mef’ûl olan  اَحَداًۙ ‘deki nekrelik nev, kıllet ve umum ifade eder.

Ayetteki teşbih, teşbih edatı zikredildiği için mürsel, vech-i şebeh zikredilmediği için mücmeldir. Müşebbeh ظَنُّوا  fiili, müşebbehün bih  ظَنَنْتُمْ  fiilidir. 

ظَنُّوا - ظَنَنْتُمْ  kelimeleri arasında cinası iştikak ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Bu ayet ve bundan öncekinin, cinlerin sözü cümlesinden olmaları muhtemel olduğu için, bu iki ayetin, "vahiy" cümlesinden olmaları da muhtemeldir. Şimdi, eğer bu iki ayet cinlerin birbirlerine söyledikleri sözler cümlesinden ise, kelamın takdiri, "Ey cinler! İnsanlar da, sizin zannettiğiniz gibi, zannetmişler..." yok eğer, vahiy cümlesinden iseler, bu durumda da kelamın takdiri, "Ey Kureyş kâfirleri! Cinler de sizin sandığınız gibi sanmışlardı.." şeklinde olur. Bu iki takdire göre de ayet, cinlerin içinde müşrik, yahudi ve hristiyanların bulunduğuna delalet ettiği gibi, yine onların içinden öldükten sonra dirilmeyi kabul etmeyenlerin de bulunduğuna delalet eder. Bu ayetle, Brahmanizmin de ileri sürdüğü gibi, "Allah, peygamberlik için hiç kimseyi görevlendirmez..." tarzındaki bir mananın kastedilmiş olması da muhtemeldir. Bu sözü, cinlerin söylediği sözler zincirinden kabul etmek daha evladır. Çünkü, hem bu ayetten önceki, hem de sonraki ifadeler, cinlere ait ifadelerdir, binaenaleyh, cinlerin kelamı olmayan bir sözü araya sokmak uygun değildir. (Fahreddin er-Râzî)