Cin Sûresi 6. Ayet

وَاَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِنَ الْاِنْسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقاًۙ  ...

“Doğrusu insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazılarına sığınırlardı da, cinler onların taşkınlıklarını artırırlardı.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَأَنَّهُ ve doğrusu
2 كَانَ idi ك و ن
3 رِجَالٌ (bazı) erkekler ر ج ل
4 مِنَ -dan
5 الْإِنْسِ insanlar- ا ن س
6 يَعُوذُونَ sığınırlardı ع و ذ
7 بِرِجَالٍ bazı erkeklere ر ج ل
8 مِنَ -den
9 الْجِنِّ cinler- ج ن ن
10 فَزَادُوهُمْ ve onların artırırlardı ز ي د
11 رَهَقًا şımarıklığını ر ه ق
 

وَاَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِنَ الْاِنْسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقاًۙ


وَ  atıf harfidir. İsim cümlesidir.  اَنَّ  masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur. İsmini nasb haberini ref yapar, cümleye masdar anlamı verir.  هُ  muttasıl zamiri  اَنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.  كَانَ  ile başlayan isim cümlesi  اَنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.  

كَانَ  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.  كَانَ ’nin ismi  رِجَالٌ  olup lafzen merfûdur. 

مِنَ الْاِنْسِ  car mecruru  رِجَالٌ ‘un mahzuf sıfatına mütealliktir.  يَعُوذُونَ  fiil cümlesi  كَانَ ’nin haberi olarak mahallen mansubdur.  

يَعُوذُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.  بِرِجَالٍ  car mecruru  يَعُوذُونَ  fiiline mütealliktir.  مِنَ الْجِنِّ  car mecruru  رِجَالٍ ‘in mahzuf sıfatına mütealliktir.

فَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder.  فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

زَادُو  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul وَ ’ı fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  رَهَقاً  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

 

وَاَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِنَ الْاِنْسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقاًۙ


وَ , atıf harfidir. Tekid ve masdar harfi  اَنَّ ’nin dahil olduğu cümle, masdar tevilinde olup önceki ayetteki masdar-ı müevvel cümlesine matuftur. Masdar-ı müevvel, sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.  

اَنَّ ‘nin haberi olan  كَانَ رِجَالٌ مِنَ الْاِنْسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِنَ الْجِنِّ  cümlesi, nakıs fiil  كان ’nin dahil olduğu sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

كان ’nin ismi olan  رِجَالٌ ‘un nekreliği muayyen olmayan cins ifade eder.

مِنَ الْاِنْسِ  car mecruru  رِجَالٌ ’un mahzuf sıfatına mütealliktir. Sıfatın hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.

كَانَ ’nin haberi olan  يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِنَ الْجِنِّ  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

كَانَ ’nin haberinin muzari fiil olması, geçmişte belirli bir süre devam edip biten eylem olduğuna veya geçmişte mûtat olarak yapılan ve âdet haline getirilen davranış olduğuna işaret eder. Fail onu sürekli yaptığından âdet haline getirmiştir. (Arap Dilinde كَان Fiili Ve Kur’an’da Kullanımı M. Vecih Uzunoğlu)

كَان ’nin haberinin muzari fiili olarak gelmesi durumun yenilenerek tekrar ettiğine işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, s. 103)

مِنَ الْجِنِّ  car mecruru  بِرِجَالٍ ’in mahzuf sıfatına mütealliktir.

فَزَادُوهُمْ رَهَقاًۙ  cümlesi atıf harfi  فَ  ile  اَنَّ ’nin haberine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasındaki anlam bütünlüğü barizdir. Vaslda, atfedilen cümlelerin her ikisinin de aynı tür olması vaslın güzelliklerinden kabul edilmiştir. Fakat burada fiil cümlesiyle fiilin tekrarı ve yenilenmesi, isim cümlesiyle de sabitlik kastedilerek fiil cümlesi isim cümlesine atfedilmiştir. 

Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)

Mef’ûl olan  رَهَقاًۙ ‘deki nekrelik nev ve kesret,  رِجَال  kelimelerindeki nekrelik ise muayyen olmayan cins ifade eder.

الْاِنْسِ - الْجِنِّ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr ve tıbâk-ı îcab sanatları vardır. 

رِجَالٌ  kelimesinin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. 

Burada cin hakkında ricâl yani erkekler (adamlar) kelimesinin kullanılması çok dikkat çekicidir. Bazıları şöyle der: Cinler için رِجَال /erkekler, adamlar deyimi kullanılmaz. Bu ayette geçen  رِجَال  kelimelerinin ikisinden de maksat, insanlardan olan erkeklerdir ki, buna göre mananın şöyle olması gerekir: İnsanlardan bir takım kişiler cinlerin şerrinden yine bazı insanlara sığınıyorlardı. Mesela, "bu vadinin cininden Huzeyfe'ye sığınıyorum." diyorlardı. Buna göre, "cinlerden" sözü, "insanlardan" sözündeki gibi açıklayıcı mahiyette "adamlar"ın sıfatı değil, bir başlangıç olarak "sığınıyorlar" fiiline bağlı bir mef'ul (dolaylı tümleç)dür. Bu sığınış ise, ölmüş veya diri bir adamın ismine ve ruhaniyetine veya kahinlere başvurmak gibi, fiilen o adamın kendisine başvurmak suretiyle de olabilir. Bu mana da güzel bir manadır. Bu yorumda, cinlerin erkekliğini ve dişiliğini gösteren bir yön yoktur. Fakat alimlerin çoğunluğu, bunlarin ikisinin de "erkekler"i açıklayıcı mahiyette onun sıfatı olmasını daha açık görerek, "bu ayetin zahiri, cinlerin erkekleri ve dişileri bulunduğunu ve onların erkeklerine de "ricâl" denildiğini gösterir" demişlerdir. Şu halde, hiçbir hayvanın erkeğine "racül" denilmediği düşünülürse, burada insan karşılığı zikredilen cinlerin başka bir hayvan olmayıp insanların içinde gizli yaratıklar olmaları gerekeceğini düşünmek lazım gelir. Onun için biz, cinler hakkında kullanılan "ricâl" tabirini, hakikatleri itibarıyla değil, görünüşleri itibariyle olmasına yorumlamak istiyoruz. Özetle, insanlardan bir takım erkekler, cinlerden bir takım erkeklere her ne şekilde olursa olsun sığınıyorlardı, da o sığınan insanlar cinlerin kibir ve taşkınlıklarını artırıyorlardı. (Elmalılı)

Bazıları şöyle der: "Bir adam ıssız bir vadide yatmak veya konup geçmek istediği ve başına bir tehlike gelmesinden korktuğu zaman yüksek sesle, "Ey bu vadinin azizi! Ben senin itaatinde bulunan beyinsizlerden sana sığınıyorum." der ve böylece o vadideki cinninin kendisini koruyacağına inanırdı. Şüphesiz bu inançtaki kişiler başı sıkıldıkça veya herhangi bir amaca ermek istedikçe, işi, önce cinne sığınmak olur. Ebû Hayyan'ın zikrettiği gibi Mukatil şöyle demiştir: Araplarda cinne sığınmak Yemen'de bir kavimden başladı, sonra Beni Hanife'ye geçti, sonra Araplar'da yaygın hale geldi. (Elmalılı)

رَهَقاًۙ , asıl manasında örtmek, sarıp bürümek demek olduğu gibi, bir adamın arkasından yaklaşıp çakmak manasına ve sefâhet yani, hafiflik ve ahmaklık manasına, kötülük ve kargaşa, zulüm ve haksızlık yapmak, haram ve yasak işleri yapmaya koyulup onlarla uğraşmak mânâlarına geldiğinden tefsirciler; günah, cüret ve taşkınlık, hafiflik, geçimsizlik, kibir ve büyüklenme manalarına yorumlamışlardır. Yani o adamlar cinlere sığınmakla cinleri şımartıyor, onların hafiflik ve taşkınlığa cesaretlerini artırıyor; bu şekilde azgın cinler de Allah hakkında bile yalanlar uydurarak cinlere ve insanlara zulüm ve sataşmalarını artırıyorlardı. İnsanlar onlara sığınarak kurtulmak isterlerken, böyle yapmakla onlara yüz verip daha çok tuzaklarına düşüyorlardı. Demek ki insanlara fenalığı cinlerden çok asıl kendileri yapmış oluyor. Cinler insanlara yine insanlar vasıtasıyla zarar veriyorlar. Onları alet ediniyorlar, onların sığınmasından kuvvet alarak sataşma ve otoritelerini artırıyorlar. Şu halde insanlar yalnız Allah'a sığınsalar da cinlere hiç önem vermeselerdi cinler onları saramazlardı. (Elmalılı, Âşûr)