Cin Sûresi 5. Ayet

وَاَنَّا ظَنَنَّٓا اَنْ لَنْ تَقُولَ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلَى اللّٰهِ كَذِباًۙ  ...

“Şüphesiz biz, insanların ve cinlerin Allah hakkında asla yalan söylemeyeceklerini sanıyorduk.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَأَنَّا ve elbette biz
2 ظَنَنَّا sanmıştık ظ ن ن
3 أَنْ
4 لَنْ asla
5 تَقُولَ söylemeyeceklerini ق و ل
6 الْإِنْسُ insanların ا ن س
7 وَالْجِنُّ ve cinlerin ج ن ن
8 عَلَى karşı
9 اللَّهِ Allah’a
10 كَذِبًا yalan ك ذ ب
 

Mücâhid’e göre cinlere Allah hakkında asılsız şeyler söyleyerek onları Allah’tan başkasına tapmaya davet eden “beyinsiz”den maksat İblîs’tir (bk. Kurtubî, XIX, 9); İblîs Allah’a eş, ortak ve çocuk isnadında bulunur, cinler de ona inanırlardı; ama Kur’an’ı dinleyip bilinçlendikten sonra artık ona inanmaktan vazgeçmişlerdir (Taberî, XIX, 68). Beyinsiz, yalnız İblîs değil, “Cinlerin inkârcı ve itaatsiz olanlarıdır” şeklinde açıklanmıştır (Şevkânî, V, 351).

Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 474
 

وَاَنَّا ظَنَنَّٓا اَنْ لَنْ تَقُولَ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلَى اللّٰهِ كَذِباًۙ


وَ  atıf harfidir. İsim cümlesidir.  اَنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  نَا  mütekellim zamiri  اَنَّ ‘nin ismi olarak mahallen mansubdur.  ظَنَنَّٓا  fiili  اَنَّ ’nin haberi olarak mahallen mansubdur. 

ظَنَنَّٓا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. ظَنَنَّٓا  sanmak anlamında kalp fiillerindendir.

Kalp fiilleri (iki mef’ûl alan fiiller); bir mef’ûl ile manası tamamlanamayıp ikinci mef’ûle ihtiyaç duyan fiillerdir. Bu fiiller isim cümlesinin önüne gelirler, mübteda ve haberi iki mef’ûl yaparak nasb ederler. 3 gruba ayrılırlar:

1. Bilmek manasında olanlar.

2. Sanmak manası ifade edenler, kesine yakın bilgi ifade ederler. “Sanmak, zannetmek, saymak, kendisine öyle gelmek” gibi manalara gelir.

3. Değiştirme manası ifade edenler. Aynı anlama gelmedikleri halde görevleri itibariyle onlara benzerliklerinden kalp fiilleri adı altına girmişlerdir.

Değiştirme manasına gelen fiiller ‘etti, yaptı, kıldı, edindi, dönüştürdü, değişik bir hale getirdi’ gibi manalara gelir.

Bilgi ve zan fiillerinden sonra bazen  اَنَّ ’li ve  اَنْ ’li cümleler gelir, bu cümleler iki mef’ûl kabul edilir. Bilmek, sanmak ve değiştirme manasına gelen bu fiiller 3 şekilde gelebilir: 1) İki mef’ûl alanlar, 2) İki mef’ûlünü masdar-ı müevvel cümlesi olarak alanlar, 3) İki mef’ûlü hazif olanlar. Kalp fiilleri iki mamûlü arasında olduğunda amel etmeleri de etmemeleri de caizdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَنْ  tekid ifade eden muhaffefe  اَنَّ ’dir. İsmi olan şan zamiri mahzuftur. Takdiri;  أنه  şeklindedir.  لَنْ تَقُولَ  cümlesi  اَنْ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.  

اَنْ  ve masdar-ı müevvel  ظَنَنَّٓا  fiilinin iki mef’ûlü yerinde olarak mahallen mansubdur.  

لَنْ  muzariyi nasb ederek manasını olumsuz istikbale çeviren tekid harfidir.  

تَقُولَ  fetha ile mansub muzari fiildir.  الْاِنْسُ  fail olup lafzen merfûdur.  الْجِنُّ  atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur.

عَلَى اللّٰه  car mecruru  تَقُولَ ‘deki failinin mahzuf haline mütealliktir.  كَذِباً  masdardan naib mef’ûlu mutlak olup fetha ile mansubdur. Takdiri, قولا كذبا  (Yalan bir söz) şeklindedir.

Mef’ûlu mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlu mutlak harf-i cer almaz. Harf-i cer alırsa hal olur. Mef’ûlu mutlak cümle olmaz. Mef’ûlu mutlak üçe ayrılır:

1. Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.

2. Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlu mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.

3. Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir. Adedini belirten mef’ûlu mutlak  فَعْلَةً  vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.

مَرَّةً  kelimesi de mef’ûlu mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
 

وَاَنَّا ظَنَنَّٓا اَنْ لَنْ تَقُولَ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلَى اللّٰهِ كَذِباًۙ


وَ , atıf harfidir. Tekid ve masdar harfi  اَنَّ ’nin dahil olduğu cümle, masdar tevilinde olup önceki ayetteki masdar-ı müevvele matuftur. Sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.  

اَنَّ ‘nin haberi olan  ظَنَنَّٓا اَنْ لَنْ تَقُولَ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلَى اللّٰهِ كَذِباًۙ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.  اَنْ , muhaffefe  اَنَّ ’dir

Şan zamiri, mahzuftur. Muhaffefe  اَنَّ ’nin haberi olan  لَنْ تَقُولَ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلَى اللّٰهِ كَذِباًۙ  cümlesi, menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.

اَنْ  ve  لَنْ  olmak üzere iki tekid unsuru ihtiva eden masdar-ı müevvel,  ظَنَنَّٓا  fiilinin iki mef’ûlü yerindedir. 

اَنْ ’in haberinin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır.  تَقُولَ  fiilinin failinden mahzuf haline müteallik olan car mecrur  عَلَى اللّٰهِ , ihtimam için mef’ûl olan  كَذِباًۙ ‘e takdim edilmiştir.

كَذِباً ‘deki tenvin nev ve kıllet ifade eder. Menfî siyakta nekre umum ve şümule işarettir.

الْجِنُّ - الْاِنْسُ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr ve tıbâk-ı îcab sanatları vardır.

ظَنَنَّٓا  diye başlayan bu kısım, o beyinsizlerinin saçmalıklarına bu vakte kadar ne sebeple aldanmış olduklarını açıklamaktadır. (Elmalılı)

Bu ayet, en beyinsizlerini taklit ettikleri için, Allah'a karşı bir özür beyanıdır. Yani sanki şöyle dediler: ”Biz Allah'a ebediyyen hiç kimsenin iftira etmeyeceğini zannediyorduk. Ama Kur'an'ı dinleyip de gerçek önümüzde açılınca bildik ki onlar Allah'a iftira ediyorlar." (Rûhu’l Beyân)