اَلسَّمَٓاءُ مُنْفَطِرٌ بِه۪ۜ كَانَ وَعْدُهُ مَفْعُولاً
Yüce Allah önceki âyetlerde inkârcılıkta devam edenlerin dünyada nasıl cezalandırılacağını Firavun olayını da örnek vererek anlattıktan sonra bu âyetlerde bir misalle kıyamet gününün şiddetini ve inkârcıların o günkü hallerini tasvir etmektedir. 17. âyetin, kıyamet gününün dehşetinden dolayı çocukların yaşlanacaklarını bildirdiği veya kıyamet olayı karşısında insanların güçlerini kaybedeceklerini gösteren temsilî bir ifade olduğu şeklinde yorumlar vardır. Artık bunlardan ders çıkarıp Allah’a giden yolu seçmek insanların hür iradelerine bırakılmıştır; dileyen Allah yolunu seçerek kurtuluşa erer, dileyen de şeytanın yolunu tercih ederek cezasını bulur. Hiç kimse bu yollardan birini seçmeye zorlanmaz. Bu ve benzeri âyetler Kur’an’ın din ve vicdan özgürlüğüne ne derecede önem verdiğini göstermesi bakımından ayrıca dikkat çekicidir.
اَلسَّمَٓاءُ مُنْفَطِرٌ بِه۪ۜ
Ayet, يَوْماً ‘nin ikinci sıfatı olarak mahallen mansubdur.
Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle hal olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
İsim cümlesidir. اَلسَّمَٓاءُ mübteda olup lafzen merfûdur. مُنْفَطِرٌ haber olup lafzen merfûdur. بِ sebebiyye veya zarfiyyedir. بِه۪ car mecruru مُنْفَطِرٌ ‘e mütealliktir.
مُنْفَطِرٌ sülâsi mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan infiâl babının ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
كَانَ وَعْدُهُ مَفْعُولاً
İsim cümlesidir. كَانَ nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. وَعْدُهُ izafeti كَانَ ‘nin ismi olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir هُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. مَفْعُولاً kelimesi كَانَ ‘nin haberi olup lafzen mansubdur.
مَفْعُولاً kelimesi, sülâsi mücerredi فعل olan fiilin ism-i mef’ûlüdür.
اَلسَّمَٓاءُ مُنْفَطِرٌ بِه۪ۜ
Ayet يَوْماً için ikinci sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
Mübteda ve haberden müteşekkil sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.
İsim cümlesi sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
اَلسَّمَٓاءُ mübteda, مُنْفَطِرٌ haberdir.
Müsned olan مُنْفَطِرٌ , ism-i fail vezninde gelerek bu özelliğin istimrar ve istikrarına işaret etmiştir.
İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
İsm-i fail sübuta, istikrara ve sıfatın mevsûfa olan bağlılığına delalet eder. (Halidî, Vakafat, s. 80)
بِه۪ car mecruru مُنْفَطِرٌ ’e mütealliktir. بِ harf-i ceri sebebiyyedir.
بِ harf-i ceri في manasındadır ve sebep içindir. (Âşûr)
كَانَ وَعْدُهُ مَفْعُولاً
Cümle istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Nakıs fiil كَان ’nin dahil olduğu, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.
كَان ’nin haberi, isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri 5, Duhan Suresi s.124)
Müsnedün ileyh izafet şeklinde gelerek az sözle çok anlam ifade etmiştir. وَعْدَهُ izâfetinde Allah’a ait zamire muzâf olması vaat için tazim ve teşrif ifade eder.
Bir başka görüşe göre وَعْدُهُ izafetindeki muzâfun ileyh يَوْماً ’e aittir. Bu durumda günün, وَعْدُ masdarına izafesi istiaredir. Gün, iradesi olan bir canlıya benzetilmiştir. İstiare sanatı yoluyla günün azameti, şiddeti mübalağalı bir şekilde ifade edilmiştir.
[O gün, gökyüzü çatırdamaktadır.] Bu ifade de kıyamet gününü şiddetle nitelemektedir. Gökyüzü bütün azamet ve sağlamlığına rağmen o gün çatırdıyorsa diğer varlıkların hali ne olur? (Keşşâf)
وَعْدُهُ (Ona dair vaat) ifadesinde masdar mef‘ûle muzāf olmuştur; zamir gün kelimesine aittir. Masdarın faile muzâf olması da mümkündür ki o fail de Yüce Allah’tır ve malum olduğu için mef‘ûl burada zikredilmemiştir. (Keşşâf)
كانَ وعْدُهُ مَفْعُولًا cümlesi يَوْمًا için ikinci bir sıfattır. (Âşûr)