فَـكَيْفَ تَتَّقُونَ اِنْ كَفَرْتُمْ يَوْماً يَجْعَلُ الْوِلْدَانَ ش۪يباًۗ
Yüce Allah önceki âyetlerde inkârcılıkta devam edenlerin dünyada nasıl cezalandırılacağını Firavun olayını da örnek vererek anlattıktan sonra bu âyetlerde bir misalle kıyamet gününün şiddetini ve inkârcıların o günkü hallerini tasvir etmektedir. 17. âyetin, kıyamet gününün dehşetinden dolayı çocukların yaşlanacaklarını bildirdiği veya kıyamet olayı karşısında insanların güçlerini kaybedeceklerini gösteren temsilî bir ifade olduğu şeklinde yorumlar vardır. Artık bunlardan ders çıkarıp Allah’a giden yolu seçmek insanların hür iradelerine bırakılmıştır; dileyen Allah yolunu seçerek kurtuluşa erer, dileyen de şeytanın yolunu tercih ederek cezasını bulur. Hiç kimse bu yollardan birini seçmeye zorlanmaz. Bu ve benzeri âyetler Kur’an’ın din ve vicdan özgürlüğüne ne derecede önem verdiğini göstermesi bakımından ayrıca dikkat çekicidir.
فَـكَيْفَ تَتَّقُونَ اِنْ كَفَرْتُمْ يَوْماً يَجْعَلُ الْوِلْدَانَ ش۪يباًۗ
فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, إن جحدتم يوم القيامة فكيف تتّقون عذاب الله (Eğer kıyamet gününü inkar ederseniz Allah’ın azabından nasıl korunursunuz) şeklindedir.
كَيْفَ istifham harfi تَتَّقُونَ ‘deki failin hali olarak mahallen mansubdur.
تَتَّقُونَ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.
اِنْ iki muzari fiili cezm eden şart harfidir. Şart ve cevap cümlesinde şartın vuku bulma ihtimali şüpheli veya zayıfsa kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) Şartın cevabı öncesinin delaletiyle mahzuftur.
كَفَرْتُمْ şart fiili olup sükun üzere mebni mazi fiildir. Mahallen meczumdur. Muttasıl zamir تُمْ fail olarak mahallen merfûdur. يَوْماً amili تَتَّقُونَ ‘nin mef’ûlü bihi olup fetha ile mansubdur. يَجْعَلُ fiili يَوْماً ‘nin sıfatı olarak mahallen mansubdur.
Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle hal olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَجْعَلُ damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. الْوِلْدَانَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
ش۪يباً ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. ش۪يباً sıfat-ı müşebbehe kalıbındandır.
Sıfat-ı müşebbehe; “Benzeyen sıfat” demektir. İsm-i faile benzediği için bu adı almıştır. İsm-i failin ifade ettiği anlam geçici olduğu halde, sıfat-ı müşebbehenin ifade ettiği anlam kalıcıdır. İsm-i fail değişen ve yenileşen vasfa delalet eder. Sıfatı müşebbehe sürekli ve sabit vasfa delalet eder. Bu süreklilik ve sabitlik az veya çok, bazen de sonsuza kadar devam eder. Geniş zamana delalet eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
تَتَّقُونَ fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi وقي ’dir.İftial babının fael fiili و ي ث olursa fael fiili ت harfine çevrilir.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
فَـكَيْفَ تَتَّقُونَ اِنْ كَفَرْتُمْ يَوْماً يَجْعَلُ الْوِلْدَانَ ش۪يباًۗ
فَ , mukadder şartın cevabının başına gelen rabıtadır. Cevap cümlesi olan كَيْفَ تَتَّقُونَ , istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. كَيْفَ istifham ismi, تَتَّقُونَ fiilinin failinden mukaddem haldir. Mahallen mansubdur.
Takdiri, … إن جحدتم يوم القيامة (Eğer kıyamet gününü inkar ederseniz …) olan şart cümlesinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.
Mahzuf şart ve mezkûr cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.
اِنْ كَفَرْتُمْ cümlesi tefsiriyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir.
Cümle şart üslubundadır. Müspet mazi fiil sıygasında olan كَفَرْتُمْ şeklindeki şart cümlesinin cevabı mahzuftur. Cevabın hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Mezkûr şart ve mahzuf cevabından müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.
اِنْ , vuku bulması nadir olan durumlarda kullanılan şart harfidir.
Şart edatı اِنْ , mazi fiilin başına gelebilir. Bu durumda, hasıl olmamış bir şeyi hasıl olmuş gibi göstermeyi, ya da fiilin gerçekleşmesi konusundaki şiddetli arzuyu ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Kur’an’da çoğu yerde bu ayette olduğu gibi şartın cevabı mahzuftur.
Ayette cevabın hazfi, farklı yönlerden düşünmeyi gerektirdiği, ayrıca dinleyici ve okuyucuyu düşünce ve hayal ufkuna yönlendirdiği için mübalağa içermektedir. Îcâz metoduyla cümle daha yoğun anlamlar yüklenmiştir. (Hasan Uçar, Kur’an-ı Kerim’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Doktora Tezi)
Bilinen ve tahmini kolay olan hususları zikrederek ibareyi uzatmamak, dikkati asıl önemli yere yönlendirmek, karineye dayanarak terk edilen şeyleri muhatabın düşünce ve hayal gücüne bırakarak anlam zenginliği kazanmak gibi sebeplerle hazfe başvurulur. (TDV İslam Ansiklopedisi Îcâz Bah.)
يَجْعَلُ الْوِلْدَانَ ش۪يباًۗ cümlesi تَتَّقُونَ fiilinin mef’ûlü olan يَوْماً için sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
الْوِلْدَانَ birinci, ش۪يباًۗ ikinci mef’ûldür. Kelimeler arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.
Burada يَجْعَلُ fiili, mecâz-ı aklî yoluyla gün kelimesine isnad edilmiştir. Halbuki maksat hakiki fail olan Allah Teâlâ’dır. Allah Teâlâ hakiki faildir ama fiili, o gün işlemektedir. Dolayısıyla hakiki fail ile zaman ifade eden kelime arasında bir mülabeset vardır. Bunun için zamaniyye denilen mecâz-ı aklî ile fiil, zamana isnad edilmiştir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
[Çocukları (dehşetiyle) ihtiyara çeviren] ifadesi şiddet bildiren bir deyimdir. Zorlu günler için; يوْمٌ يُشِيبُ نَوَاسِيَة الأطفال (bebeklerin perçemlerini ağartan bir gün) denir. Bunun aslı şudur: Dertler ve tasalar bir insanın üzerine yığılınca saçlarının ağarması hızlanır. (Keşşâf)
Pek iyi, küfürde kalmaya devam ederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek o günden kendinizi nasıl koruyabileceksiniz?"
Yani o günün şiddetli dehşeti ve perişanlığı çocukları bile ak saçlı ihtiyarlara çevirecek.
Bu ifade ya hakikattir, yahut temsildir. Zira kederler ve üzüntüler insana çökünce kuvvetleri zayıflar ve çabuk ihtiyar olurlar. (Ebüssuûd)
يَجْعَلُ الوِلْدانَ شِيبًا sözünü يَوْم (güne) atfetmek iki adımlı (seviyeli) bir mecaz-ı aklîdir. Çünkü o gün, çocukların saçlarının beyazlamasına neden olan dehşetlerin (korkuların) yaşandığı gündür ve korkular geleneksel (örfî) olarak saçların beyazlamasına neden olur. (Âşûr)
Ağarmış saç bu dehşetten (korkudan) kinayedir. Dolayısıyla ayette iki mecaz-ı aklî bir arada gelmiştir. يَجْعَلُ الوِلْدانُ شِيبًا sözündeki bir kinaye ve bir mübalağa (abartı) vardır. (Âşûr)