Kıyamet Sûresi 12. Ayet

اِلٰى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍۨ الْمُسْتَقَرُّۜ  ...

O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِلَىٰ Rabbinin
2 رَبِّكَ ر ب ب
3 يَوْمَئِذٍ o gün
4 الْمُسْتَقَرُّ varıp durulacak yer ق ر ر
 

Yüce Allah Hz. Peygamber’in şahsında insanlığa hitap ederek kıyamet koptuğu gün artık Allah’ın huzurundan başka kaçıp sığınılacak, varıp durulacak bir yerin bulunmadığını haber vermektedir. O gün herkes Allah’ın huzurunda toplanacak ve dünyada yapıp ettikleri ve yapması gerektiği halde yapmadıkları iyi ve kötü ne varsa hepsi ona haber verilecektir. Bununla birlikte insan görünüşte cezadan kurtulmak için çeşitli mazeretler ileri sürse de 15. âyetin bildirdiğine göre, gerçekte kendisi hakkında yine kendisi tanıklık edecek, gerçeği gizlemesi mümkün olmayacaktır. İsrâ sûresinin 14. âyetinde de bazı müfessirler, insanın kendisi hakkında tanıklık etmesini, organlarının şahitlik yapması (bk. Nûr 24/24; Yâsîn 36/65) olarak açıklamışlardır.

 

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 507
 

اِلٰى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍۨ الْمُسْتَقَرُّۜ


İsim cümlesidir.  اِلٰى رَبِّكَ  car mecruru mübtedanın mukaddem haberi olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

يَوْمَئِذٍ  zaman zarfı mahzuf habere mütealliktir.  يَوْمَ  zaman zarfı,  إذ ’e muzaftır.  يَوْمَ  ref mahallinde feth üzere mebnidir.  إذ  mukadder sükun ile mebni bir isimdir. Çünkü muzafun ileyh olarak cer mahallindedir. Aldığı tenvin ise mahzuf bir cümleden ivazdır. Takdiri, يوم إذ برق البصر ... (Gözlerin şimşek gibi çaktığı gün) şeklindedir.

الْمُسْتَقَرُّ  muahhar mübteda olup lafzen merfûdur. الْمُسْتَقَرُّ  kelimesi sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan istif’âl babının ism-i mef’ûludur.

 

اِلٰى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍۨ الْمُسْتَقَرُّۜ


Ta’liliyye olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Ta’lil cümleleri ıtnâb sanatı babındandır. 

Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.

Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.  اِلٰى رَبِّكَ  car mecruru, mahzuf mukaddem habere mütealliktir.  الْمُسْتَقَرُّ  muahhar mübtedadır.

Car mecrurun takdimi kasr ifade etmiştir. (Âşûr) Kasr, mübteda ve haber arasındadır. Takdim kasrında takdim edilen her zaman maksûrun aleyh, tehir edilen ise maksûrdur. اِلٰى رَبِّكَ  maksurun aleyh/sıfat,  الْمُسْتَقَرُّۜ  maksûr/mevsûf olmak üzere, kasr-ı mevsûf ale’s-sıfattır.

Yani müsnedün ileyhin, takdim edilen bu müsnede has olduğu ifade edilmiştir.O gün kulların karargahı, tamamen senin Rabbindir; yani O’ndan başkasında karar kılamaz, yönelemezler. Veya kulların işleri O’nun hükmüne bakar; başkası o hususta hüküm veremez; tıpkı [Kimin, bugün hükümdarlık?] (Gāfir 40/16) ayetindeki gibi. Veya karar kılacakları cennet veya cehennemi belirlemek senin Rabbine aittir; yani bu konu tamamen O’nun iradesine bağlıdır; dilediğini cennete, dilediğini cehenneme koyar. (Keşşâf)

Mecrur haber, vasıf kuvvetindedir. Haber olarak gelen mecrurlar, zarflar, mübtedanın bununla vasıflandığını ifade ederler. Nahiv alimlerinin açıkladığı gibi kelamda  كائِنٍ  benzeri bir müstekar takdiriyle husûl ve sübut ifade eder. (Âşûr, Şuarâ/113)

Veciz ifade kastına matuf  رَبِّكَ  izafetinde, Hz. Peygamber’e ait zamirin Rabb ismine muzâfun ileyh olması Peygamberimize tazim teşrif ve destek içindir. 

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır. 

يَوْمَ  zaman zarfı,  إذ ’e muzâftır.  يَوْمَ  ref mahallinde feth üzere mebnidir.  إذ , muzâfun ileyh olarak cer mahallindedir. Aldığı tenvin ise mahzuf bir cümleden ivazdır. 

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Bütün mamullerin cümledeki yeri, aslında amilinden sonra gelmesidir. Zaman zarfı  يَوْمَئِذٍۨ , ihtimam için amili olan الْمُسْتَقَرُّۜ ‘ya takdim edilmiştir.

يَوْمَئِذٍ  kıyamet gününden kinayedir.

Muahhar mübteda  الْمُسْتَقَرُّۜ , masdar vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir.

İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden isim cümlesi ve takdim kasrı olmak üzere üç tekid içeren bu ve benzeri cümleler çok muhkem/sağlam cümlelerdir.

الْمُسْتَقَرُّۜ , bir yerde durma manasına mimli masdardır. ‘Durma yeri’ manasında yer bildiren bir isim de olabilir. Yani o gün her kim olursa olsun kulların sığınma kararı ancak Rabbin olan yüce Allah'adır. Ondan kaçmak isteyenler de o gün ondan başka sığınacak hiçbir sığınak bulamazlar. Son karar ona veya onun emrine varılmaktır. Başka bir mânâ ile, o gün insanların varacakları karargâh cennet mi yoksa cehennem mi? Bunu tayin etmek rabbine aittir. Bu hitap, o gün kaçacak yer arayan insana değil, muhatapların efendisi olan Hazret-i Peygamber (sav)'edir, dolayısıyla da bütün insanlara bir hakikatı açıklamaktadır. (Elmalılı, Âşûr)