اِلٰى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍۨ الْمَسَاقُۜ۟
Can boğaza gelip de hasta ölmek üzere olduğunda çevresindekiler, “Bunu ölümden kurtaracak bir şifacı yok mu?” diye sorarak son bir çarenin bulunup bulunmadığını araştırırlar. Bir yoruma göre de ölüm meleği, “Bunun ruhunu rahmet melekleri mi yoksa azap melekleri mi götürecektir?” diye sorarlar. Bu telâş arasında ölmek üzere olan kişi artık yakınlarından ve dünya hayatından ayrılma zamanının geldiğini anlar; ecel geldiğinde can çıkıp gider. “Bacaklar birbirine dolaşır” ifadesi, “Artık ölen kişinin dünya ile ilgisi kesilmiş, âhiret hayatına, ilâhî huzura yönelmiştir” şeklinde açıklanmıştır. Bundan sonra kendi iradesiyle hareket etme imkânı yoktur. Allah katında durumu dünyada yaptıklarına göre değerlendirilir; müminlerden ise cennete, inkârcılardan ise cehenneme gönderilir.
اِلٰى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍۨ الْمَسَاقُۜ۟
Ayet, mukadder إذا ‘nın cevabı için tefsiriyedir. Takdiri, إذا بلغت التراقي.. تساق إلى حكم ربّها (Can boğaza geldiğinde yalnızca rabbinin hükmüne sevk edilir.) şeklindedir.
İsim cümlesidir. اِلٰى رَبِّكَ car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
يَوْمَئِذٍ zaman zarfı مَسَاقُ ‘ye mütealliktir. يَوْمَ zaman zarfı إذ ’e muzâftır. يَوْمَ ref mahallinde feth üzere mebnidir. إذ mukadder sükun ile mebni bir isimdir. Çünkü muzâfun ileyh olarak cer mahallindedir. Aldığı tenvin ise mahzuf bir cümleden ivazdır. Takdir: يوم إذ بلغت التراقي وقيل من راق وظن أنه الفراق والتفّت الساق بالساق (Can boğaza geldiği, kurtarıcı nerede denildiği ve ayrılığın anlaşıldığı, ayakların birbirine dolandığı gün) şeklindedir.
الْمَسَاقُ muahhar mübteda olup lafzen merfûdur.
اِلٰى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍۨ الْمَسَاقُۜ۟
26. Ayetteki إذا ’nın mukadder cevabı için tefsiriyye olarak gelmiştir. Fasılla gelen ayetin fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Yani; إذا بلغت التراقي.. تساق إلى حكم ربّها. (Can boğaza geldiğinde yalnızca rabbinin hükmüne sevk edilir.)
Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. Car mecrur اِلٰى رَبِّكَ , mahzuf mukaddem habere mütealliktir. الْمَسَاقُ muahhar mübtedadır.
الْمَسَاقُۜ۟ , masdar vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir.
Haberin takdimi ihtimam içindir. (Âşûr)
Mübteda olan الْمَسَاقُ ‘ın elif lâmla marifeliği cins içindir. İçinde merdud olan kâfir insanların da olduğu bütün insanları kapsar. (Âşûr)
Veciz ifade kastına matuf رَبِّكَ izafetinde, Hz. Peygamber’e ait zamirin Rabb ismine muzâfun ileyh olması Peygamberimize tazim, teşrif ve destek içindir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
يَوْمَ zaman zarfı, إذ ’e muzaftır. 26. ayetteki إذا ’dan bedel olan يَوْمَئِذٍ ‘deki tenvin mahzuf bir cümleden ivazdır.
Takdir: يوم إذ بلغت التراقي وقيل من راق وظن أنه الفراق والتفّت الساق بالساق (Can boğaza geldiği, Kurtarıcı nerede denildiği ve ayrılığın anlaşıldığı, ayakların birbirine dolandığı gün) şeklindedir. Muzâfun ileyh cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
يَوْمَئِذٍ kıyamet gününden kinayedir.
İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Buradaki gayri tam cinas الساق - المساق (bacak ve gidişat, yön) kelimeleri arasında vuku bulmuş. Ancak ikinci kelimedeki م harfinin fazlalığından ötürü cinas-ı nakıstır. Yani eksiktir. (Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi, Itnâb-îcâz)