İnsan Sûresi 29. Ayet

اِنَّ هٰذِه۪ تَذْكِرَةٌۚ فَمَنْ شَٓاءَ اتَّخَذَ اِلٰى رَبِّه۪ سَب۪يلاً  ...

İşte bu bir öğüttür. Dileyen, Rabbine ulaştıran bir yol tutar.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّ şüphesiz
2 هَٰذِهِ bu
3 تَذْكِرَةٌ bir öğüttür ذ ك ر
4 فَمَنْ kimse
5 شَاءَ dileyen ش ي ا
6 اتَّخَذَ tutar ا خ ذ
7 إِلَىٰ varan
8 رَبِّهِ Rabbine ر ب ب
9 سَبِيلًا yolu س ب ل
 

Bu sûrede anlatılanların insanlar için uyarıcı öğütler olduğu ifade buyurulmuş, bunlardan ders çıkarıp Allah’a giden yolu seçmek ise insanların hür iradelerine bırakılmış; böylece insanın din ve vicdan özgürlüğüne sahip olduğuna, bu bakımdan hiç kimsenin bu yollardan birini seçmesi için baskı altında tutulamayacağına işaret edilmiştir. Bununla birlikte başka yerlerde olduğu gibi burada da kulun irade, tercih ve kararından söz edilirken Allah’ın iradesinin mutlaklığı da hatırlatılmış; böylece kulların, rableri karşısında da hür ve bağımsız oldukları gibi hem din hem de mantık bakımından saçma olan bir fikre kapılmaları engellenmek istenmiştir. Çünkü kullara tercih ve karar kabiliyetini veren de Allah’tır, bunu her an yaratarak devam ettiren de Allah’tır. Âyette kulun dilemesinin Allah’a nisbet edilmesinin anlamı budur. Hem ilgili âyet ve hadislerin bütünü hem de akıl, bir inanç ve davranışa mecbur kılınmış insanın ondan sorumlu tutulmayacağı sonucunu vermektedir. İlk bakışta farklı bir hüküm ve sonuç ifade eden âyet ve hadislerin bu genel ilke çerçevesinde anlaşılması ve yorumlanması gerekir. Buna göre Allah kullara dileme, tercihte bulunup karar verme imkânını bahşetmiştir; insanın sorumluluğunun temeli de budur. Allah’ın rızasına göre hareket etmeyi tercih edenler O’nun rahmetine ve cennetine nâil olurlar, aksi yolu tutanlar ise cehenneme giderler. 

Son âyetteki “zalimler”den maksat inkârcılardır. Zulüm kavramı gerek burada gerekse başka birçok âyette, “doğru ve gerekli olandan sapmak; dolayısıyla yanlış, asılsız bir şeye inanmak, haksız bir iş yapmak” anlamında kullanılır ve genellikle inanç, ibadet ve ahlâkta hak yoldan sapmışlığı ifade eder. Sûrenin bütününde insanın yaratılışına değinildi; ona doğru ve yanlış yolun tanıtıldığı belirtildi; müminlerin ve inkârcıların davranış özelliklerinden söz edildi; amaç ise akıllı ve iyi niyetli insanın bütün bu aydınlatıcı açıklamalardan nasibini almasını sağlamaktır.


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 523
 

اِنَّ هٰذِه۪ تَذْكِرَةٌۚ 


İsim cümlesidir. اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  هٰذِه۪ٓ  işaret ismi  اِنَّ ‘nin ismi olarak mahallen mansubdur.  تَذْكِرَةٌ  kelimesi  اِنَّ ‘nin haberi olup lafzen merfûdur. 


 فَمَنْ شَٓاءَ اتَّخَذَ اِلٰى رَبِّه۪ سَب۪يلاً


فَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder.  فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

مَنْ  iki muzari fiili cezm eden şart ismi olup mübteda olarak mahallen merfûdur.  شَٓاءَ  fiili mübteda  مَنْ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur. 

شَٓاءَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. 

فَ  karînesi olmadan gelen  اتَّخَذَ  cümlesi şartın cevabıdır.  اتَّخَذَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.  اِلٰى رَبِّه۪  car mecruru  اتَّخَذَ  fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir  ه۪  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  سَب۪يلاً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  

اتَّخَذَ  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi  أخذ ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.

 

اِنَّ هٰذِه۪ تَذْكِرَةٌۚ 


Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. اِنَّ  ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden,  اِنَّ  ve isim cümlesi ile tekid edilen bu ve benzeri cümleler muhkem/sağlam cümlelerdir.

İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Cümlede  اِنَّ ‘nin isminin işaret ismiyle marife olması işaret edileni tazim ifade eder. İsm-i işaret, müsnedün ileyhi göz önüne koyarak onu net bir şekilde gösterip mertebesinin yüceliğini belirtmiştir. 

İşaret isminde istiare vardır. Tecessüm ve cem’ ifade eden  هٰذِه۪  ile zikre işaret edilmiştir. 

Bilindiği gibi işaret ismi, mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Beyan İlmi)

Müsned olan  تَذْكِرَةٌ , masdar vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir.

Gerçekten bu bir öğüttür ifadesinde geçen  هٰذِه۪ ; sureye veyahut geçen ayetlere işaret eder. (Beyzâvî) 


 فَمَنْ شَٓاءَ اتَّخَذَ اِلٰى رَبِّه۪ سَب۪يلاً


فَ , atıf harfidir. Cümle makabline atfedilmiştir. Şart üslubunda gelen cümlenin haber manalı olması bu atfı mümkün kılmıştır. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi  مَنْ شَٓاءَ , şarttır. Şart ismi  مَنْ  mübteda, mazi fiil sıygasıyla gelen  شَٓاءَ  cümlesi haberdir.

Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih Samerrâî Tefsir, c. 2, s. 88.) 

Şart isimleri, ism-i mevsûller gibi umum ifade eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 112)

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)

فَ  karînesi olmadan gelen cevap cümlesi  اتَّخَذَ اِلٰى رَبِّه۪ سَب۪يلاً۟  müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Mahzuf ikinci mef’ûle müteallik olan car mecrur  اِلٰى رَبِّه۪ , ihtimam için ilk mef’ûl olan  سَب۪يلاً۟ ‘e takdim edilmiştir

Mef’ûlün hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. 

Veciz ifade kastına matuf  رَبِّه۪  izafetinde Rabb isminin muzâf olmasıyla  ه۪  zamirinin ait olduğu kişi şeref kazanmıştır.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

سَب۪يلاً۟ ’in nekreliği tazim ifade eder. Bu kelimede istiare vardır.  سَب۪يلاً۟  kelimesi yol demektir. Hedefe ulaştırması bakımından benzer oldukları için din, yola benzetilmiştir. Müşebbeh (müsteârun leh) islam hazf edilmiş, müsteârun minh yol kalmıştır.