اِنَّٓا اَعْتَدْنَا لِلْـكَافِر۪ينَ سَلَاسِلَا۬ وَاَغْلَالاً وَسَع۪يراً
اِنَّٓا اَعْتَدْنَا لِلْـكَافِر۪ينَ سَلَاسِلَا۬ وَاَغْلَالاً وَسَع۪يراً
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. نَّا mütekellim zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. اَعْتَدْنَا cümlesi اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
اَعْتَدْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur. لِلْـكَافِر۪ينَ car mecruru اَعْتَدْنَا fiiline mütealliktir.
سَلَاسِلَا۬ mef’ûlun bih olup müntehel cumû’ siygası olduğundan tenvin almamıştır. Gayri munsariftir. اَغْلَالاً ve سَع۪يراً atıf harfi وَ ‘la سَلَاسِلَا۬ ‘e matuftur.
Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.Gayri munsarif “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir. Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsariftir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَعْتَدْنَا fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi عتد ’dir. Aslı أعْدَدْنا şeklindedir. Her iki şekli de yaygın olarak kullanılır.
İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
كَافِر۪ينَ kelimesi, sülâsi mücerredi كفر olan fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِنَّٓا اَعْتَدْنَا لِلْـكَافِر۪ينَ سَلَاسِلَا۬ وَاَغْلَالاً وَسَع۪يراً
Ayet, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir.
اِنَّ ile tekid edilmiş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden, اِنَّ , isim cümlesi ve isnadın tekrarı ile tekid edilen bu ve benzeri cümleler muhkem/sağlam cümlelerdir.
İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
اِنَّ ‘nin haberi olan اَعْتَدْنَا لِلْـكَافِر۪ينَ سَلَاسِلَا۬ cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlenin azamet zamirine isnadı tazim ifade eder.
Cümlede müsnedin mazi fiil sıygasında cümle olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)
Fiil azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. اَعْتَدْنَا fiiline müteallik olan car mecrur لِلْـكَافِر۪ينَ , durumun onlara has olduğunu vurgulamak için mef’ûl olan سَلَاسِلَا۬ ‘ya takdim edilmiştir.
Mef’ûlun bih olan سَلَاسِلَا۬ , müntehel cumû’olması sebebiyle tenvin almamıştır. اَغْلَالاً ve سَع۪يراً kelimeleri سَلَاسِلَا۬ ’ya atfedilmiştir. Cihet-i camiâ, temâsüldür. Bu kelimelerdeki nekrelik nev ve kesret ifade eder.
Cümlede istiare sanatı vardır. اَعَدَّ fiili, aslında güzel şeyler için kullanılır. İstiare yoluyla, kâfirleri bekleyen akıbetin korkunçluğu için mübalağa yapılmıştır.
[Gerçekten biz, kâfirler için zincirler hazırladık, onunla çekilirler bukağılar, onunla bağlanırlar ve çılgın bir ateş, onunla da yakılırlar.] Zikirleri sona bırakıldığı halde tehditlerini öne alması, korkutmanın daha önemli ve daha yararlı olmasındandır. Bir de sözü mü'minlerin zikri ile başlatmak ve sonlandırmak daha güzeldir. (Beyzâvî)
اِنَّٓا اَعْتَدْنَا لِلْـكَافِر۪ينَ سَلَاسِلَا۬ [Doğrusu biz, kâfirler için zincirler hazırladık] ayetinde leff ü neşri müşevveş vardır. Çünkü Yüce Allah önceki ayette önce şükredeni daha sonra inkar eden nankörü zikretti. Sonra bu ayette, birincisini değil de ikincisini tekrar zikretti. Bunda tertipsiz bir leff ü neşr sanatı vardır. (Safvetü’t Tefâsir)