Mürselât Sûresi 18. Ayet

كَذٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِم۪ينَ  ...

Biz suçlulara işte böyle yaparız.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 كَذَٰلِكَ böyle
2 نَفْعَلُ yaparız ف ع ل
3 بِالْمُجْرِمِينَ suçlulara ج ر م
 

Buradaki soru, âyetlerin ilk muhatabı olan Mekke müşriklerinin, Allah’a isyanları yüzünden helâk edilen Âd, Semûd vb. kavimlerin kötü âkıbetlerinden az çok haberdar olduklarını gösterir. Buna rağmen kendileri de peygamberi yalancılıkla itham edip ona isyanda ısrar ederlerse öncekiler gibi cezalandırılacakları hatırlatılmaktadır. Nitekim Hz. Peygamber’e isyanda direnen müşrikler Bedir Savaşı’yla başlayan kesin bir yok oluş sürecinden geçirilerek cezalandırılmışlardır (bk. Râzî, XXX, 272); âhiretteki cezaları da ayrıca verilecektir. 18. âyette “suçlular” diye çevirdiğimiz mücrimîn kelimesi Kur’an’da genellikle müşrikleri ifade eden bir terim olarak kullanılmıştır. Âyetin bağlamından kelimenin burada da aynı anlamda kullanıldığı anlaşılmakta; bu âyette hangi dönemde olursa olsun bütün “mücrimler”in, müşriklerin, inkârcı ve isyankârların aynı şekilde cezalandırılmalarının, yüce Allah’ın bir yasası olduğu hatırlatılmaktadır.

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 527
 

كَذٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِم۪ينَ


كَ  harf-i cerdir. مثل (gibi) demektir. Bu ibare  نَفْعَلُ  fiilinin mahzuf mef’ûlu mutlakına mütealliktir.

ذا  işaret ismi, sükun üzere mebni mahallen mecrur, ism-i mecrurdur. ل  harfi buud yani uzaklık belirten harf,  ك  ise muhatap zamiridir.  نَفْعَلُ  fiili  اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. 

نَفْعَلُ  damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ’dur. بِالْمُجْرِم۪ينَ  car mecruru  نَفْعَلُ  fiiline mütealliktir. الْمُجْرِم۪ينَ ‘nin cer alameti  ى ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanırlar. 

الْمُجْرِم۪ينَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

كَذٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِم۪ينَ


Ayet, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir.  

كَذٰلِكَ , amili  نَفْعَلُ  olan mahzuf bir mef’ûlun mutlaka mütealliktir. Cümlenin takdiri  نفعل فِعْلا مثل ذلك الفعل (Bunun benzeri bir fiil yaparız.) şeklindedir.

Bu takdire göre cümle müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.

نَفْعَلُ  fiili, azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.

Muzari fiil hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)

Burda mücrimlerden kasıt, müşriklerdir. (Âşûr)

نَفْعَلُ  fiiline müteallik car mecrur  بِالْمُجْرِم۪ينَ , ism-i fail vezninde gelerek bu özelliğin hudûs ve yenilenmesine işaret etmiştir.

Sâmerrâî, dilde ihtiyaç doğrultusunda tekide başvurulduğunu, tekide ihtiyaç yoksa sözün tekidsiz söylendiğini belirtmektedir. Aynı şekilde Kur'ânî anlatımda da sözün, bazen tekidsiz bazen de bir veya birkaç tekidle geldiğini ifade etmektedir. Örneğin Mürselât Suresindeki  كَذٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِم۪ينَ  َ[‘’İşte böyle yaparız biz (inkârcı) suçluları!’’] (Mürselat/18) ayeti tekidsiz gelirken, Sâffât Suresindeki  اِنَّ كَذٰلِكَ بِالمُرِمِينَ [‘’Biz  muhakkak ki, günaha batmış suçlulara işte böyle yaparız.’’] (Saffat/34) ayeti ise  اِنَّ  ile tekidli gelmiştir. Dolayısıyla bağlam, Mürselât Suresinde tekidi gerektirmezken, Sâffât Suresinde azap ilgili olduğu için tekidi gerekli kılmıştır. (İzzet Marangozoğlu, Fâdıl Sâlih Es-Sâmerrâî’nin Beyânî Tefsir Anlayışı)

كَذٰلِكَ  kendinden önceki bir manaya işaret eder. Ancak çoğu zaman o da müstakil bir lafız değildir. Burada hem  كَ  hem de ذٰ  işaret ismi aynı şeye işaret eder. Dolayısıyla bu durumu benzetecek yine kendisinden daha mükemmel bir şey bulunamadığını ifade eder. (Duhan Suresi Belâgî Tefsiri, Muhammed Ebu Musa, Duhan/28)

Mücrimlere yani cürüm işleyen herkese böyle, işbu ağır fiil gibi yaparız! Bunu, cürmün akıbet ve kötü tesirinden sakındırmak ve uyarmak için söylemektedir. (Keşşâf)