ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْاٰخِر۪ينَ
Buradaki soru, âyetlerin ilk muhatabı olan Mekke müşriklerinin, Allah’a isyanları yüzünden helâk edilen Âd, Semûd vb. kavimlerin kötü âkıbetlerinden az çok haberdar olduklarını gösterir. Buna rağmen kendileri de peygamberi yalancılıkla itham edip ona isyanda ısrar ederlerse öncekiler gibi cezalandırılacakları hatırlatılmaktadır. Nitekim Hz. Peygamber’e isyanda direnen müşrikler Bedir Savaşı’yla başlayan kesin bir yok oluş sürecinden geçirilerek cezalandırılmışlardır (bk. Râzî, XXX, 272); âhiretteki cezaları da ayrıca verilecektir. 18. âyette “suçlular” diye çevirdiğimiz mücrimîn kelimesi Kur’an’da genellikle müşrikleri ifade eden bir terim olarak kullanılmıştır. Âyetin bağlamından kelimenin burada da aynı anlamda kullanıldığı anlaşılmakta; bu âyette hangi dönemde olursa olsun bütün “mücrimler”in, müşriklerin, inkârcı ve isyankârların aynı şekilde cezalandırılmalarının, yüce Allah’ın bir yasası olduğu hatırlatılmaktadır.
ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْاٰخِر۪ينَ
Fiil cümlesidir. ثُمَّ tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir. ثُمَّ edatı mertebe açısından terahi manasınadır. Yani; aralıklarla, zaman içinde serpiştirilerek peyderpey olabilecek durumları bildirmektedir.
Matuf ve matufun aleyh arasında hem sıra olduğunu hem de fiillerin meydana gelişi arasında uzun bir sürenin bulunduğunu gösterir. Süre bakımından فَ harfinin zıttıdır. ثُمَّ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
نُتْبِعُهُمُ damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نَحْنُ ’dur. Muttasıl zamir هُمُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. الْاٰخِر۪ين ikinci mef’ûlun bih olup nasb alameti ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle irablanırlar.
نُتْبِعُهُمُ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi تبع ’dır.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.
ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْاٰخِر۪ينَ
ثُمَّ harfiyle gelen cümle, istînafiyyedir. ثُمَّ atıf değil, rütbeten terahî ifade eder. Müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede fiil azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.
Muzari fiil teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
الْاَوَّل۪ينَۜ - الْاٰخِر۪ينَ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.
ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ (Sonra onların peşine takarız!) ifadesi, başlangıç cümlesi olarak merfû‘ olup Mekkelileri tehdit etmekte; “Bunların daha sonra gelen benzerlerine de öncekilere yaptığımızı yapacağız! Onları da öncekilerin girdiği yola sokacağız; çünkü öncekiler gibi bunlar da yalanlıyor!” demek istemektedir. (Keşşâf)