Mürselât Sûresi 31. Ayet

لَا ظَل۪يلٍ وَلَا يُغْن۪ي مِنَ اللَّهَبِۜ  ...

“Üç kola ayrılmış gölgeye gidin ki, o ne gölgelendirir ne de alevden korur.”  (30 - 31. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 لَا
2 ظَلِيلٍ gölgelendirmez ظ ل ل
3 وَلَا ve ne de
4 يُغْنِي korumaz غ ن ي
5 مِنَ -den
6 اللَّهَبِ alev-
 

O gün hesaplar görülüp herkesin gideceği yer belli olduktan sonra görevliler inkârcılara, dünyada yalan saymış oldukları cehenneme doğru yürümeleri için âyetlerde geçtiği gibi hitap edeceklerdir. Müfessirler “üç parçalı gölge”den maksadın cehennem yakıtlarının çıkardığı, üçe ayrılmış yoğun duman olduğunu söylemişlerdir (Taberî, XXIX, 146). Âyetlerde cehennemin fırlattığı kıvılcımların benzetildiği “kasr” kelimesinin farklı anlamları bulunmakla birlikte (bk. Râzî, XXX, 277; Şevkânî, V, 415-416) bunlar içinde cehennem tasvirine en uygun olanı “hurma kütüğü” olduğu için meâlde bu anlam tercih edilmiştir.

Kıraat farkları dikkate alınarak 32 ve 33. âyetlere şöyle de mâna verilmiştir: “Cehennem, kütükler gibi kocaman kıvılcımlar fırlatır. Her bir kıvılcım birer sarı (kızgın) deve gibidir” (Şevkânî, V, 416).

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 530
 

لَا ظَل۪يلٍ وَلَا يُغْن۪ي مِنَ اللَّهَبِۜ


لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. لَا ظَل۪يلٍ  önceki ayetteki  ظِلٍّ ‘in sıfatı olup kesra ile mecrurdur. لَا يُغْن۪ي  atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur. 

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata “hakiki sıfat”, dolaylı olarak niteleyen sıfata da “sebebi sıfat” denir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يُغْن۪ي  fiili  ي  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.  مِنَ اللَّهَبِ  car mecruru mukadder mef’ûlün mahzuf sıfatına mütealliktir. Takdiri, لا يدفع شيئا من اللهب (Ateşten hiç bir şeyi def edemez.) şeklindedir.
 

لَا ظَل۪يلٍ وَلَا يُغْن۪ي مِنَ اللَّهَبِۜ


Ayet önceki ayetin devamıdır. Nefy harfi  لَا ‘nın dahil olduğu  ظَل۪يلٍ  önceki ayetteki, ظِلٍّ  için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı  sanatıdır.

وَلَا يُغْن۪ي مِنَ اللَّهَبِۜ  cümlesi atıf harfi  وَ ‘la müfret sıfat olan  لَا ظَل۪يلٍ ‘e kemâl-i ittisaf nedeniyle atfedilmiştir.

Sıfatlar arasında  و  atıf harfinin zikri, mevsûfun bu sıfatla kemâl manada vasıflandığına delalet ederken; atıf harfinin terki, mevsûfta zikredilen bütün sıfatların toplandığına delalet eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi) 

Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Muzari fiil hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Ne gölgelendirir ifadesi, onlarla alay eden ve gölgelerinin müminlerin gölgesi gibi olmadığını belirten bir tarizdir. (“Ne de korur” anlamındaki) لَا يُغْن۪ي  cer mahallindedir; yani alevin sıcaklığından hiçbir şeyi onlardan uzaklaştıracak değildir demektir. (Keşşâf)

ظِلٍّ  - ظَل۪يلٍ  kelimeleri arasında cinas-ı iştikak ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. 

ظَل۪يلٍ  kelimesindeki tenvin tazim ifade eder.

O, ne gölgelendirir cümlesi sıcağa karşı gölgelemez demektir. Anılan gölgenin, cehennem sıcağından gölgelemeyen bir gölge olarak nitelendirilmesi, onları kaplayan azaba gölge denilmesi, kendileri ile alay içindir. Çünkü gölge insanı sıcağın şiddetine karşı korur, serinliği ve esintisinden yararlanılır. Onlara gölgeye girmelerinin emredilmesi, gölgenin serinliğinden istirahat etmeleri şöyle dursun, içinde bulundukları azabı ve harareti iyice artırır. (Rûhu’l Beyân)