Mürselât Sûresi 41. Ayet

اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي ظِلَالٍ وَعُيُونٍۙ  ...

Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, gölgeler içinde ve pınar başlarındadırlar.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّ şüphesiz
2 الْمُتَّقِينَ muttakiler ise و ق ي
3 فِي altındadır
4 ظِلَالٍ gölgeler ظ ل ل
5 وَعُيُونٍ ve çeşme başındadırlar ع ي ن
 

Râzî, Şevkânî gibi müfessirler, sûrenin bütünündeki konuların uyumunu dikkate alarak bu âyetlerde âhiretteki durumları özetlenen “takvâ sahipleri” ile bilhassa Allah’a ortak koşmaktan sakınan müminlerin kastedildiğini belirtirler. Râzî âyetteki takvâ kelimesinin itaatkâr olan ve olmayan bütün müminleri kapsadığını önemle hatırlatır (XXX, 281-282; Şevkânî, V, 417). Ancak gerek takvâ kavramının Kur’an-ı Kerîm’deki genel anlamı gerekse burada “takvâ sahipleri”nin niteliğini ve ödüllerini açıklayan 43-44. âyetler, kavramın burada da hem imanı hem itaati kapsadığını göstermektedir.

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 531
 

اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي ظِلَالٍ وَعُيُونٍۙ


İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. الْمُتَّق۪ينَ  kelimesi  اِنَّ ‘nin ismi olup nasb alameti ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.  

ف۪ي ظِلَالٍ  car mecruru  اِنَّ ‘nin mahzuf haberine mütealliktir.  عُيُونٍۙ  atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur.

مُتَّق۪ينَ  sülâsi mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan iftiâl babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي ظِلَالٍ وَعُيُونٍۙ


Ayet, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir.  اِنَّ  ile tekid edilmiş sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. 

Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.  ف۪ي ظِلَالٍ  car mecruru,  اِنَّ ‘nin mahzuf haberine mütealliktir.

اِنَّ ’nin ismi olan  الْمُتَّق۪ينَ , mübalağalı ism-i fail kalıbı olan sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

İsm-i fail sübuta, istikrara ve sıfatın mevsûfa olan bağlılığına delalet eder. (Halidî, Vakafât, Tevbe Suresi, 120-121, s. 80)

İsim cümleleri zamandan bağımsız sübut ifade ederler. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa  asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

ف۪ي ظِلَالٍ  ibaresindeki  ف۪ي  harfinde istiare vardır. Bilindiği gibi  فِی  harfi zarfiye manası içerir. Ayette  ظِلَالٍ , içi olan bir şeye benzetilerek istiare yapılmıştır. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır. Burada  ف۪ي  harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü  gölge, hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Mübalağa için bu üslup kullanılmıştır. 

عُيُونٍ  kelimesi  ظِلَالٍ ’e matuftur. Kelimelerdeki nekrelik tazim ve nev ifade eder.

الْمُتَّق۪ينَ , sülâsisi  وقي  olan fiilin  افتعال  babında ism-i failidir.

الْمُتَّق۪ينَ ‘deki marifelik istiğrak içindir. Çünkü müttakilerden her biri gölgeliklerde olacaktır. (Âşûr)

Bana göre onların gölgede olmaları, büyük bir rahatlık içinde olmalarından kinayedir. Çünkü gölge istirahat içindir. (Ruhu’l Beyan)