Nebe' Sûresi 1. Ayet

عَمَّ يَتَسَٓاءَلُونَۚ  ...

Birbirlerine neyi soruyorlar?
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 عَمَّ hangi şeyden?
2 يَتَسَاءَلُونَ birbirlerine soruyorlar س ا ل
 
Nebe’ “önemli haber” demektir. Burada ise “kıyamet haberi” anlamında kullanılmıştır. Kıyamet gününde evrendeki mevcut kozmik düzenin bozulması, Allah’tan başka var olan her şeyin yok olması, öldükten sonra yeniden dirilme, hesaba çekilme vb. önemli olaylar meydana geleceği için onunla ilgili bilgilere “büyük haber” denilmiştir. “Haberden maksat kıyamet olayları değil onu bildiren Kur’an’dır veya Hz. Muhammed’in peygamberliğidir” diyenler de vardır (Ateş, X, 286; krş. Sâd 38/67). Tefsirlerde anlatıldığına göre Hz. Peygamber müşriklere Allah’ın birliğinden ve öldükten sonra dirilmenin gerçekleşeceğinden bahsedip de onlara Kur’an âyetlerini okuyunca, “Muhammed ne getirdi? Neler anlatıyor?” diye birbirlerine sormaya başlamışlar, bunun üzerine açıklanan âyetler inmiştir (Şevkânî, V, 419-420). Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 535
 

عَمَّ يَتَسَٓاءَلُونَۚ


Fiil cümlesidir.  عَمَّ  harf-i ceri  عَنْ ve istifham harfi  ماَ’ dan oluşmuştur.  عَمَّ  car mecruru  يَتَسَٓاءَلُونَ  fiiline mütealliktir. Soru harfi  ماَ ‘ya harf-i cer birleştiği için  ماَ ’nın elifi düşmüştür. 

يَتَسَٓاءَلُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. 

يَتَسَٓاءَلُونَ  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tefâ’ul babındadır. Sülâsîsi سأل ‘dir. 

Tefâ’ul babı müşareket manasında kullanılır. Müşareket, bir işin iki kişi veya iki grup arasında yapıldığını anlatır. Fail ile mef'ûl aynı işi yapmıştır. Müşareket babı olan mufaale babıyla bu bab arasındaki fark: Mufaale babında lafızda fail olan, işi başlatan ve galip durumunda olandır. Bu babda ise fail ile mef'ûl arasında işi yapma konusunda müsavilik (eşitlik) olandır. Bu sebeple tefaul babında her ikisi de faillikte aynı olup mağlup olan olmadığından bazen mef'ûl zikredilmez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

عَمَّ يَتَسَٓاءَلُونَۚ


Kelama en güzel giriş şekillerinden biri de kelamın konusuyla alakalı bir şeyle başlamaktır. Böylece kelamın maksadına işaret edilmiş olur. Surenin bu ilk ayeti berâat-i istihlâl sanatının güzel bir örneğidir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi) 

Ayet ibtidaiyye olarak gelmiştir. İstifham üslubunda talebî inşaî isnaddır. 

İstifham üslubunda olmasına rağmen cümle vaz edildiği soru anlamından çıkmıştır. Kastın, cevap beklemek değil, konunun önemini vurgulamak olduğu için cümle mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Soru sorarak cevap beklemesi muhaldir. Bu sebeple istifhamda tecâhül-i ârif sanatı vardır.

عَمَّ , harf-i cer  عن ve istifham harfi  ما ’dan oluşmuştur. Harf-i cere birleştiği için  ما ’nın elifi düşmüştür.  عَمَّ  car mecruru  يَتَسَٓاءَلُونَ  fiiline mütealliktir.

Gunnede müşterek oldukları için nun mîm'e idgam edilmiş  عَمَّاَ  olmuştur. Sonra  لم  ve  بم  de olduğu gibi elif hazf edilmiştir. Çünkü onlar da aslında; لِما  ve  بِما ‘dır. Bu da, ya istifham olanı ile başka şey olan  ما ‘yı ayırmak için, yahut da çok kullanıldığından ötürü hafiflik içindir. Buradaki belirsizlik ya sorulan şeyin önemi ve dehşetine ya da alışılmış cinslerin sınırından çıkıldığına işaret içindir. Soru ise hakiki manasında olmayıp, sadece ta'zîrn içindir. Manası ise: ”Hangi büyük şeyden?" demektir.  (Rûhu’l Beyân, Âşûr))

عَمَّ  sözündeki kapalılık konunun önemini göstermek içindir. "Hangi büyük meseleyi?" demek olur. "Ne için, neden dolayı birbirlerine soruyorlar?" demek olabileceğini de söylemişlerdir. Her iki durumda da bunu birbirlerine soranların maksadı gerek olumlu gerek olumsuz, gerek alay, gerek ciddi olsun her halde inanmayanların dahi bundan önemli bir telaş duyduklarını ve meselenin aslında büyük bir mesele olduğunu bildirir. (Elmalılı)

Sanki çok önemli olduğu için cinsi gizlenmiş de ondan sorulmuştur. Zamir de Mekke halkına râcidir. Çünkü onlar kendi aralarında öldükten sonra dirilmeden sorarlardı. Ya da alay ederek onu Resulullah (sav)'e ve müminlere sorarlardı. (Beyzâvî)