Nebe' Sûresi 3. Ayet

اَلَّذ۪ي هُمْ ف۪يهِ مُخْتَلِفُونَۜ  ...

Üzerinde anlaşmazlığa düştükleri büyük haberi (mi)?  (2 - 3. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 الَّذِي ki
2 هُمْ onlar
3 فِيهِ onda
4 مُخْتَلِفُونَ ayrılığa düşmektedirler خ ل ف
 
Nebe’ “önemli haber” demektir. Burada ise “kıyamet haberi” anlamında kullanılmıştır. Kıyamet gününde evrendeki mevcut kozmik düzenin bozulması, Allah’tan başka var olan her şeyin yok olması, öldükten sonra yeniden dirilme, hesaba çekilme vb. önemli olaylar meydana geleceği için onunla ilgili bilgilere “büyük haber” denilmiştir. “Haberden maksat kıyamet olayları değil onu bildiren Kur’an’dır veya Hz. Muhammed’in peygamberliğidir” diyenler de vardır (Ateş, X, 286; krş. Sâd 38/67). Tefsirlerde anlatıldığına göre Hz. Peygamber müşriklere Allah’ın birliğinden ve öldükten sonra dirilmenin gerçekleşeceğinden bahsedip de onlara Kur’an âyetlerini okuyunca, “Muhammed ne getirdi? Neler anlatıyor?” diye birbirlerine sormaya başlamışlar, bunun üzerine açıklanan âyetler inmiştir (Şevkânî, V, 419-420). Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 535
 

اَلَّذ۪ي هُمْ ف۪يهِ مُخْتَلِفُونَۜ


Müfred müzekker has ism-i mevsûl  اَلَّذ۪ي , önceki ayette  النَّبَأِ ‘nin ikinci sıfatı olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası هُمْ ف۪يهِ مُخْتَلِفُونَ ‘dır. Îrabdan mahalli yoktur. 

Muttasıl zamir  هُمْ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  ف۪يهِ  car mecruru  مُخْتَلِفُونَ ‘ye mütealliktir. مُخْتَلِفُونَ  mübtedanın haberi olup ref alameti  و ‘dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanırlar. 

مُخْتَلِفُونَ  kelimesi; sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan ifti’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

اَلَّذ۪ي هُمْ ف۪يهِ مُخْتَلِفُونَۜ


Önceki ayette  النَّبَأِ  için sıfat konumunda olan müfred müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ي ‘nin  sılası olan  هُمْ ف۪يهِ مُخْتَلِفُونَ  cümlesi, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  ف۪يهِ  ihtimam için amili olan haber  مُخْتَلِفُونَ ‘ye takdim edilmiştir. 

Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı  sanatıdır. 

İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi;  müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Müsned olan  مُخْتَلِفُونَ , mübalağalı ism-i fail kalıbı olan sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

İsm-i fail sübuta, istikrara ve sıfatın mevsûfa olan bağlılığına delalet eder. (Halidî, Vakafat, s. 80)

Surenin ilk üç ayetinin, surenin konusuyla olan sıkı anlam ilişkisi beraatül istihlal sanatıdır.

Berâet-i istihlâl: Kelama en güzel giriş şekillerinden biri de kelamın konusuyla alakalı bir şeyle başlamaktır. Böylece kelamın maksadına işaret edilmiş olur. (Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)

"Ki onlar bu haberde ayrılığa düşmektedirler". Burada "o haberde" mef'ûlün (tümlecin) önce gelmesi mutlak (soyut) olarak önem için veya ‘sadece’ manasını ifade etmek için olabileceğine göre bunda iki mana vardır: Önemini göstermek için olduğuna göre, kiminin inanarak, kiminin inkâr ederek, kiminin tereddüde düşerek o haber hakkında ihtilaflarını ve bu ihtilafın bile onun önemini gösterdiğini anlatır. ‘Sadece’ manasını ifade etmek için öne alınmış olduğuna göre ise, onların ihtilaf ve tartışmaları sadece o haber verilen şey hakkında olduğunu beyan ile bu ihtilaftan, haberin bir nevi doğruluğu mânâsı çıkar ki, şöyle demek olur: "Onlar onda ihtilaf ediyorlar ama, ihtilaf etmek bile, ilerde bir fayda veya zarar gelebileceği düşüncesiyle olacağından dolayı, gelecekte iyi veya kötü mutlaka bir sorumluluk günü geleceğini hissetmekten kaynaklanır ve bütün kavgalar bundan kopar. Birbirlerine soru soranların, ihtilaf edenlerin asıl farkları da o gün ortaya çıkar." (Elmalılı, Âşûr)

İnsanların, hakkında ihtilaf ettikleri, bazılarının kabul edip diğerlerinin yalanladığı bu büyük haberden maksat, Katade ve İbn-i Zeyd'e göre, "Öldükten sonra dirilmektir." İnsanlar ölümü bizzat gözleriyle gördüklerinden dolayı onu yalanlamaları mümkün değildir. Fakat öldükten sonra dirilmeyi gözleriyle görmedikleri için bu büyük haberi bazıları tasdik eder mümin olurlar bazıları da yalanlayıp inkâra düşerler.

Mücahid'e göre ise ayette zikredilen büyük haberden maksat, Kur'an-ı Kerim'dir. İnsanlar Kur’an’ı kabul edip etmemek hususunda iki kısma ayrılmış ve bu hususta ihtilafa düşmüşlerdir. (Taberî)