Nebe' Sûresi 35. Ayet

لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً وَلَا كِذَّاباًۚ  ...

Orada ne bir boş söz işitirler, ne de bir yalan.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 لَا
2 يَسْمَعُونَ işitmezler س م ع
3 فِيهَا orada
4 لَغْوًا boş söz ل غ و
5 وَلَا ve ne de
6 كِذَّابًا yalan ك ذ ب
 

Yeri geldikçe belirtildiği, özellikle bir kutsî hadiste de ifade buyurulduğu üzere, 31. âyette “müttakiler” şeklinde anılan itaatkâr müminler için âhirette hazırlanan nimetler, lütuf ve ikramlar “gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiçbir beşer aklının tam olarak tasavvur edemeyeceği türdendir” (Buhârî, “Tevhîd”, 35; Müslim, “Îmân”, 312). Çünkü bütünüyle âhiret gayb alanıdır; gaybı da Allah’tan başkası bilemez (bk. Bakara 2/3). Bununla birlikte, Allah Teâlâ, kullarının uhrevî nimetlere dair yaklaşık bir fikir edinmelerini sağlamak ve onlarda bir arzu uyandırmak için, birçok âyette olduğu gibi burada da idrak ve anlama gücüne göre temsilî bir anlatımla bu dünyada en çok ihtiyaç duydukları, arzuladıkları, sevdikleri nesneler ve hazlardan örnekler vermiştir. Bu anlatımda Kur’an’ın ilk muhataplarının beklentilerinin dikkate alındığı da söylenebilir; kezâ bu anlatımdan, âhirette cennete girmeyi hak eden her bir insana, dünyadaki ameline, zihnî ve ruhî kemaline, mutluluk anlayışına ve beklentisine göre neleri istiyor ve bekliyorsa onların verileceği sonucunu çıkarmak da mümkündür (ayrıca bk. Fussılet 41/30-33).

Bunlar rabbinin bol bol lutfettiği karşılıktır, bağıştır” diye tercüme ettiğimiz 36. âyete, “Bunlar rabbinden, amellerine göre hesap ve takdir edilmiş bolca mükâfatlardır” şeklinde de mâna verilmiştir (İbn Âşûr, XXX, 47-48). Burada kapalı bir şekilde ifade edilmiş olan amellerin karşılığının, başka âyetlerde Allah’ın lutfu olarak on katı (En‘âm 6/160), 700 katı (Bakara 2/261), hatta hesapsız (Zümer 39/10) bir şekilde kat kat verileceği bildirilmiştir. 26. âyette azgınlara verilecek cezanın dünyada yaptıklarına uygun bir karşılık olduğu bildirilmişti. Burada da müminlerin yaptıklarına karşılık olarak verilecek ödülün Allah’ın bolca lutfu ve bağışı olduğu belirtilmektedir. 36. âyette müminlere âhirette verilecek nimetlerin niceliğini bildiren hisâben kelimesi, “çok, bol bol, yeter deyinceye kadar” şeklinde yorumlandığı gibi, “yeterli, kâfi miktarda, amellerin miktarına göre, hak edişe göre” şeklinde de açıklanmıştır. Ancak meâlde biz, kısmen birbirinden farklı olan bu iki yorumdan ilkini tercih ettik. Çünkü ödülün, amellere göre kat kat fazlasıyla, hatta hesapsız verileceğini bildiren âyetler de vardır (Bakara 2/261; Zümer 39/10; Gāfir 40/40) ve bu âyetlerde ahirette ödüllerin hak edişe göre ölçülü değil, Allah’ın razı olduğu kullarına, ölçüye ve hesaba sığmaz lütufları olarak verileceği belirtilmektedir.

Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 539-540
 

لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً وَلَا كِذَّاباًۚ


Fiil cümlesidir. لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  يَسْمَعُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.  ف۪يهَا  car mecruru يَسْمَعُونَ ‘deki failin mahzuf haline mütealliktir. 

لَغْواً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  لَا  zaid harftir. لَا  nefy harfinin tekrarı olumsuzluğu tekid içindir.  كِذَّاباً  atıf harfi وَ ‘la  لَغْواً ‘e matuftur. 
 

لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً وَلَا كِذَّاباًۚ


Beyanî istînâf cümlesi olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. 

Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. لَا يَسْمَعُونَ  fiiline müteallik olan car mecrur  ف۪يهَا , ihtimam için mef’ûl olan  لَغْواً ‘e takdim edilmiştir. Mef’ûl ve ona atfedilen  لَا كِذَّاباًۚ ‘deki nekrelik umum ve şümule işaret eden cins içindir. 

لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً وَلَا كِذَّاباًۚ  sözündeki mecrur zamirin  كَأْساً ‘e ait olması caizdir. Bu durumda  ف۪ي  harf-i ceri mecazen zarfiye manasındadır. Pişman olanın bardaktan su içmesi meknî istiare yoluyla bardağın içine dalmaya benzetilmiştir. ف۪ي  harfi tahyil veya ta’lil içindir. (Âşûr) 

Masdar vezninde gelen  لَا كِذَّاباًۚ ‘deki nefy harfi  لَا , olumsuzluğu tekid eden zaid harftir. 

لَغْواً - كِذَّاباًۚ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Buradaki zamir, "cennet"e racidir, yani, Onlar cennette, hoşlanmayacakları hiçbirşey duymazlar demektir. (Fahreddin er-Râzî)