وَالنَّازِعَاتِ غَرْقاًۙ
Allah Teâlâ bazı varlıklara yemin ederek sûrenin ana konusu olan kıyamet ve öldükten sonra dirilme olayının mutlaka gerçekleşeceğini vurgulamıştır. Müfessirler, adlarına yemin edilen bu varlıkların neler olduğu konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.
a) Bunların hepsi meleklerdir. İlk âyette “batmak üzere yükselenler” diye çevrilen nâziât kelimesinin anlamları içinde “kuyudan kova ile su çekenler” mânası da vardır. İnsanların ruhlarını bedenlerinden çekip çıkaran ölüm meleği ve yardımcıları bu sıfatla nitelendirilmiştir. Sözlükte “boğmak” anlamına gelen garkan kaydı, burada ölüm meleklerinin inkârcıların ruhlarını şiddetle çekip çıkarmalarını, “Sakin ve düzenli hareket edenler” diye çevrilen nâşitât ise müminlerin ruhlarını incitmeden hafifçe çekip alan melekleri ifade eder. “Yüzdükçe yüzenler”den maksat ise ya Allah’ın emrini yerine getirmek için gelip giderken ufuklarda denizde yüzer gibi hareket eden veya dalgıcın denizde yüzdüğü gibi insan bedeninde yüzerek ruhunu çıkartan meleklerdir. “Yarıştıkça yarışanlar” ise müminlerin ruhlarını cennete, kâfirlerin ruhlarını cehenneme götürürken birbirleriyle yarışan meleklerdir. “Emri, uygun yol ve yöntemle yerine getirenler”e gelince bunlar da evrenin nizamında Allah tarafından kendilerine verilen işleri yerine getiren meleklerdir.
b) İnsanların ruhlarıdır. Ölüm anında bedenlerinden zorlukla veya kolaylıkla ayrıldıkları, hızla ruhlar âlemine vardıkları, ruhlar âlemindeki makamlarına yarışırcasına gittikleri ve işleri yöneten meleklerin katına yükseldikleri için bu vasıflarla anılmışlardır.
c) Gaziler anlatılmaktadır. Yayları iyice gererek ok attıkları, oklarını kolayca fırlattıkları, karada hızla yürüdükleri ve denizde yüzdükleri, düşmanla savaşta yarışırcasına vuruşarak ileri geçtikleri ve savaş işlerini yürüttükleri için bu sıfatlarla nitelenmişlerdir.
d) Yıldızlardan söz edilmektedir. Bir ufuktan doğup diğerinden battıkları, bir burçtan diğerine yavaş ve düzenli bir şekilde akıp gittikleri, yörüngelerinde yüzerek yol aldıkları, hızları farklı olduğundan yarışır gibi birbirlerini geçtikleri ve Allah’ın koyduğu kanunlar uyarınca işlevlerini yerine getirdikleri için bu vasıflarla nitelenmişlerdir. Biz bu anlayışa daha yakın bir çeviri yapmış olduk.
Râzî âyetlerde bu mânaların hepsinin mevcut olma ihtimalinin bulunduğunu söylemiştir (daha fazla bilgi için bk. XXXI, 27-32; Şevkânî, V, 430-432; Elmalılı, VIII, 5552-5556; Ateş, X, 302-303).
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 545-547وَالنَّازِعَاتِ غَرْقاًۙ
وَ harfi cer olup, kasem harfidir. وَالنَّازِعَاتِ car mecruru mahzuf fiile mütealliktir. Takdiri, أقسم (Yemin ederim) şeklindedir. غَرْقاً masdardan naib mef’ûlu mutlak olup fetha ile mansubdur.
Kasemin cevabı mahzuftur. Takdiri, لتبعثنّ أيّها الكافرون. (Ey kâfirler, muhakkak ki diriltileceksiniz.) şeklindedir.
النَّازِعَاتِ kelimesi, sülâsi mücerredi نزع olan fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَالنَّازِعَاتِ غَرْقاًۙ
Kelama en güzel giriş şekillerinden biri de kelamın konusuyla alakalı bir şeyle başlamaktır. Böylece kelamın maksadına işaret edilmiş olur. Surenin bu ilk ayeti berâat-i istihlâl sanatının güzel bir örneğidir. Çünkü muhatabın dikkatini celbeder ve dinlemeye teşvik eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belagat Dersleri Bedî’ İlmi)
Ayet ibtidaiyye olarak gelmiştir.
وَ , kasem harfidir. Muksemun bih olan النَّازِعَاتِ mecruruyla birlikte, takdiri اقسم (Yemin ederim) olan mahzuf fiile mütealliktir. Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.
Kasemin cevabı mahzuftur. Takdiri, لتبعثنّ أيّها الكافرون (Ey kâfirler muhakkak ki diriltileceksiniz.) şeklindedir. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.
Cümle mahzuf cevabıyla birlikte kasem üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır.
Ayette geçen beş fiil ile: şiddetle çekmek, yavaşça çekmek, yüzüp gitmek, yarışıp geçmek ve iş çevirmek gibi bu beş işi yapanlara yemin edilmiş, cevabı da daha sonra gelenlerden elde edilen karine ile bilindiği için zikredilmemiştir ki, "Bunlar olacak, o kıyamet ve öldükten sonra dirilme gerçekleşecek." demektir. Bu beş fiilin ilk üçü olan şiddetle çekmek, yavaşça çekmek ve yüzüp gitmek arasında bir sıralama gözetilmeyip وَ bağlacıyla bağlanmış; geçmek ve iş çevirmek fiilleri ise فَ ile birbirlerine ve öncekilere bağlanmakla fiilde veya zikirde bir sıralama gözetilerek ifade edilmişlerdir ki, bununla bu iki fiilin öbürlerinin neticesi ve gayesi gibi olduğu anlatılmış demektir. (Elmalılı)
النَّازِعَاتِ , ism-i fail vezninde gelerek bu özelliğin hudûs ve yenilenmesine işaret etmiştir.
غَرْقاً kelimesi, mef’ûlu mutlaktan naib masdardır.
غَرْق kelimesi, إغراق manasına masdar ismidir. إغراق , suya daldırıp boğmak, bir kabı doldurmak, dolmuş hale getirmek ve yayı şiddet ve aşırılıkla doldura doldura çekmek demektir. Bu manalardan hareketle herhangi bir şeyde aşırı gitmek, uzağa gitmek manalarında kullanılır. (Elmalılı - Âşûr)
وَ kasem (yemin) içindir. Kasem ise, kendine kasem edilenin şanının büyüklüğüne delalet eder. Allah Teâlâ bu büyüklüğe dikkat çekmek için mahlukatından istediği şeye kasem eder. (Rûhu’l Beyân)
Allah, tırnak ve parmaklarından ve her bir kılın altından sökercesine kâfirlerin cesetlerinden ruhları söküp çıkaran melekler topluluğuna yemin etmiştir. Tıpkı kökleri toprağın her bir yanına dağılmış ağaçların söküldüğü, ıslak yünden çok taraklı şişlerin çıkarıldığı, canlı hayvanın derisinin yüzüldüğü ve insanın kılıçla bin defa hatta daha fazlasıyla vurulması gibi. (Rûhu’l Beyân)