فَاِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌۙ
Arapça’da “geldiği yola geri dönme” mânasındaki deyim 10. âyette “öldükten sonra tekrar dirilip önceki hale dönme” anlamında kullanılmıştır. Müşrikler kemikleri bile çürümüş insanların tekrar dirilmesini imkânsız buluyor, dolayısıyla öldükten sonra dirilmeyi inkâr ediyorlardı. 10-12. âyetler onların öldükten sonra dirilme konusundaki düşünce ve tutumlarını dile getirmektedir. “Mahşer” diye çevirdiğimiz 14. âyetteki sâhire kelimesi “geceyi uykusuz geçiren, sahra, düz alan” anlamlarına gelir. Mahşerde korkudan kimsenin gözüne uyku girmeyeceği için ona da sâhire denilmiştir.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 547فَاِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌۙ
فَ istînâfiyyedir. اِنَّـمَٓا kâffe ve mekfufedir. Kâffe; men eden, alıkoyan anlamında olup buradaki ma-i kâffeden kasıt ise اِنَّ harfinden sonra gelen ve onun amel etmesine mani olan مَا demektir.
اِنَّـمَٓا , kâffe (durduran, engelleyen anlamında ismi faildir) ve mekfûfe’dir.Usul ve beyan alimlerinin Cumhuruna göre kâffe olan مَٓا harfi, اِنَّ ile birlikte nafiye olur ve bu da hasr için kullanılma sebebidir. Çünkü اِنَّ ispat, مَٓا nefy içindir. Bu ikisinin tek bir şey için kullanılması caiz değildir, çünkü aralarında tenakuz vardır. https://www.arapcadilbilgisi.com/
Cumhura göre إنما hasr ifade eder ve maksûrun aleyh cümlenin sonunda bulunur. https://islamansiklopedisi.org
Munfasıl zamir هِيَ mübteda olarak mahallen merfûdur. زَجْرَةٌ haber olup lafzen merfûdur. وَاحِدَةٌ kelimesi زَجْرَةٌ ‘ün sıfatı olup damme ile merfûdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat 2. Sebebi sıfat. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata “hakiki sıfat”, dolaylı olarak niteleyen sıfata da “sebebi sıfat” denir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
فَاِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌۙ
فَ , istînâfiyye, ayet müstenefedir. Kasr edatı اِنَّمَا ile tekid edilmiş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
İki tekid hükmündeki kasr, mübteda ve haber arasındadır. Kasr-ı mevsuf ale’s-sıfattır. هِيَ mevsuf/maksûr, زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ sıfat/maksûrun aleyhtir.
اِنَّمَا kasr edatı, siyakında açıkça veya zımnen bir sorunun olduğu ayetlerde cevap olarak gelir. Muhatap konunun cahili değildir ve doğruluğuna itiraz etmiyordur ya da bu konuma konulmuştur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
زَجْرَةٌ bütün cinslere işaret eden masdar kalıbında gelerek mübalağa ifade etmiştir.
زَجْرَةٌ için sıfat olan وَاحِدَةٌ , mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Şayet bu ifade neye binaen söylenmiştir? dersen şöyle derim: Hazfedilmiş bir cümleyle ilintilidir; anlamı şöyledir: [Ey inkârcılar] o dönüşü zor saymayın! Zira o tek bir sert komuta bakar; yani bu dönüşün mutlak izzet ve celâl sahibi Allah’a zor geleceğini sanmayın! Zira O’nun kudretine göre bu çok ama çok kolaydır; o ancak tek bir haykırışa bakar! Sert komut la da Sûr’a ilk üfürüş kastedilmektedir. (Keşşâf)
فَاِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌۙ cümlesi, onların inkârlarına karşılık Allah tarafından bir cevap ve mukadder bir hükmün sebebidir. Yani: O diriltmeyi Allah'a zor gelir sanmayın. O'nun kudreti içinde o, kolaydır. O ancak tekrar etmeyen bir sayhadır ki, yerin içinde oldukları halde onu işitirler. O, ikinci üflemedir. (Rûhu’l Beyân)