وَاَغْطَشَ لَيْلَهَا وَاَخْرَجَ ضُحٰيهَاۖ
Öldükten sonra dirilmeyi inkâr edenlerin dikkatleri, yeri ve göğü ile evrene çevrilerek, böylesine geniş ve kompleks olan, düzenli ve uyumlu işleyen varlıklar dünyasını yaratan kudretin insanları da öldükten sonra tekrar diriltebileceğine işaret edilmiştir. Başka bir âyette göklerin ve yerin yaratılmasının insanların yaratılmasından daha büyük bir olay olduğu açıkça ifade buyurulmuştur (Mü’min 40/57). Allah’ın gökleri direksiz yaratması (bk. Ra‘d 13/2), geceyi zifiri karanlık, gündüzü ise aydınlık kılması (Bakara 2/164; Nebe’ 78/10-11), yeryüzünü üzerinde yaşanacak bir şekilde yaratıp gerek insanların gerekse hayvanların beslenmesi için her türlü nimetlerle donatması O’nun sonsuz kudretini ve öldükten sonra insanları diriltebileceğini gösteren çok sayıdaki kanıtlardan bazılarıdır.
وَاَغْطَشَ لَيْلَهَا وَاَخْرَجَ ضُحٰيهَاۖ
Ayet, atıf harfi وَ ‘la رَفَعَ ‘ya matuftur. Fiil cümlesidir. اَغْطَشَ fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.
لَيْلَهَا mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir هَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. اَخْرَجَ atıf harfi وَ ‘la رَفَعَ ‘ya matuftur.
ضُحٰيهَا mef’ûlün bih olup elif üzere mukadder fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir هَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اَغْطَشَ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi غطش ’dir.
اَخْرَجَ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi خرج ‘dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
وَاَغْطَشَ لَيْلَهَا وَاَخْرَجَ ضُحٰيهَاۖ
Ayetin ilk cümlesi olan وَاَغْطَشَ لَيْلَهَا , atıf harfi وَ ile önceki ayetteki رَفَعَ سَمْكَهَا cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekküne ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)
وأغْطَشَ لَيْلَها cümlesi 28. ayetteki رَفَعَ سَمْكَها cümlesine değil, 27. ayetteki بَناها cümlesine matuftur. Çünkü geceyi karartmak ve ışığı çıkartmak البِناءُ (kurmak) ile açıklanan şey değildir. (Âşûr)
Aynı üslupta gelen وَاَخْرَجَ ضُحٰيهَاۖ cümlesi, hükümde ortaklık nedeniyle makabline atfedilmiştir. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.
اَغْطَشَ - ضُحٰيهَاۖ ve ضُحٰيهَاۖ - لَيْلَهَا gruplarındaki kelimeler arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.
اَغْطَشَ ve لَيْلَهَا kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
افعال babındaki اَغْطَشَ ve اَخْرَجَ fiilleri arasında muvazene sanatı vardır.
[Gündüzünü ağartmıştır.] O göğün güneşinin ışığını bariz kılmıştır. Nitekim [Yemin ederim güneşe ve en parlak haline!] (Şems 91/1) ayeti de buna delalet etmekte olup ضُحٰيهَاۖ ile Allah “Onun ışığına andolsun!” demeyi kastetmektedir. Arapların; ضُحٰي (kuşluk) vakti sözü, güneşin parıldayıp, gücünün kıvama erdiği vakit için söylenir. Ayette, gece ve güneşin göğe nispet edilmesi, gecenin göğün gölgesi, güneşin ise (ışığıyla) göğün boşluğunu delen bir kandil olması sebebiyledir. (Keşşâf)
إخْراجُ الضُّحى (Işığın çıkartılması): Işığın nurunu vurgulamaktır. Çıkartmak aslında içinde bulunduğu bir yerden olur. Ortaya çıkarmak manasında yaygın olarak kullanılan bir istiaredir. (Âşûr)
Gündüz, kuşluk olarak ifade edilmiş; çünkü kuşluk vakti, günün en şerefli ve en hoş vaktidir. Bundan dolayı minnet makamında onun zikredilmesi, daha haklı olur. Zaten gecenin, önce zikredilmesinin sırrı da budur. Zira karanlıktan sonra aydınlığın verilmesi, daha tam ve mükemmel bir nimet ve ihsan olur.
Gece ve gündüz, göğe izafe edilmiş çünkü onların oluşmalarının dönüşümü, gökteki hareketlere bağlıdır. (Ebüssuûd)