Nâziât Sûresi 39. Ayet

فَاِنَّ الْجَح۪يمَ هِيَ الْمَأْوٰىۜ  ...

Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır.  (37 - 39. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَإِنَّ elbette
2 الْجَحِيمَ cehennemdir ج ح م
3 هِيَ onun
4 الْمَأْوَىٰ barınağı ا و ي
 

Bu birkaç kısa âyette âhiretteki büyük kaybı veya büyük kurtuluşu hazırlayan olumsuz ve olumlu tutumların çok veciz bir özeti yapılmıştır. “Azgınlık” diye çevirdiğimiz “tuğyân” kavramı Tûr sûresinde (52/33) “akıllı ve ağırbaşlı düşünüp davranma” mânasındaki “hilm”in karşıtı olarak kullanılır; bu da Câhiliye insanının işin önünü sonunu hesap etmeyen, fevrî, bilinçsiz, inatçı ve inkârcı tutumunu ifade eder. Böyleleri genellikle anlık yaşadıkları için fâni dünyanın ötesine bakmazlar. İşte 39. âyette bunların kötü âkıbeti hatırlatılmaktadır. Bu kümenin son iki âyetinde ise, Allah’ın huzurunda dünyada yaşadığı hayatın hesabını vereceğini düşünerek geçici heveslerini bir yana bırakıp sorumlu bir hayat geçirenlerin büyük ödüle ve kurtuluşa kavuşacakları müjdelenmektedir. 

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 550
 

فَاِنَّ الْجَح۪يمَ هِيَ الْمَأْوٰىۜ


فَ  ta’liliyyedir. İsim cümlesidir. اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  الْجَح۪يمَ kelimesi  اِنَّ ‘nin ismi olarak lafzen mansubdur. 

هِيَ  fasıl zamiridir. Zamiru’l Fasl (ضَمِيرُ الفَصْلِ  Ayırma Zamiri): Umumiyetle mübteda marife, haberse nekre gelir: Ancak, haber mübteda gibi marife olunca çoğu defa aralarında -îrabdan mahalli olmayan- bir zamir bulunur. Haber ile sıfatı birbirinden ayırdığı için buna “zamiru’l fasl” (ضَمِيرُ الفَصْلِ  ayırma zamiri) denir.

Zamirler ne mevsuf ne de sıfat olurlar. Bundan dolayı marife olan iki ismin arasına girince iki ismin arası açılır; sıfat – mevsuf olma durumları ortadan kalkar, mevsuf mübteda, sıfat da haber olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

الْمَأْوٰى  kelimesi  اِنَّ ‘nin haberi olup elif üzere mukadder damme ile merfûdur.
 

فَاِنَّ الْجَح۪يمَ هِيَ الْمَأْوٰىۜ


37. ayetteki mahzuf haber için ta’liliyye olarak gelen ayetin fasıl sebebi, şibh-i kemâli ittisâldir. Ta’lil cümleleri anlamı zenginleştirmek için yapılan ıtnâb sanatıdır. Ayetin 37. ayetteki şart cümlesinin cevabı ve  مَنْ ’in haberi de olması caizdir.

اِنَّ  ve fasıl zamiriyle tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.  الْجَح۪يمَ  tekid harfi  اِنَّ ‘nin ismi,  الْمَأْوٰىۜ , haberidir.  هِيَ  fasıl zamiridir. 

Müsned olan  الْمَأْوٰىۜ ‘nın marife gelişi, sahip olduğu özelliğin kemâline işaret eder.

İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden fasıl zamiri, isim cümlesi ve müsnedin harf-i tarifle marife gelmesi olmak üzere üç tekid içeren bu ve benzeri cümleler çok muhkem/sağlam cümlelerdir.

الْمَأْوٰىۜ 'daki lâm-ı tarif izafetten bedel değildir. Ne var ki azgının, o sığınağın sahibi olduğu ve örnekteki adamın kendisinden başkasının gözünü yumamayacağını bilindiği için izafet terk edilmiştir;  الْمَأْوٰىۜ  lafzının başına lam-ı tarif gelmesi marifelik kazandırmak içindir; çünkü bilinen, tanınan şeydir. هِيَ  zamiri ise ya  اِنَّ 'nin ismiyle haberi arasına girmiş olan fasıl zamiridir ya da mübtedadır. (Keşşâf)