يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ اَيَّانَ مُرْسٰيهَاۜ
Müşrikler kıyamet ve âhirete inanmadıkları için her fırsatta Hz. Peygamber’e kıyametin ne zaman kopacağını sorarak onu zor duruma düşürmeye çalışıyor, hatta nasıl olsa böyle bir şeyin imkânsız olduğunu düşündükleri için alay olsun diye kıyametin çabucak gelmesini ister görünüyorlardı. Hz. Peygamber ise onların iman etmelerine vesile olur ümidiyle, “Keşke sorularına cevap vermek mümkün olsaydı!” diye temennide bulunuyordu. Yüce Allah, “Sen onun hakkında ne söyleyebilirsin ki!”meâlindeki âyetle onun bu konuda bilgi edinme imkânının bulunmadığını, bu bilginin yalnız kendi zâtına ait olduğunu (krş. Lokmân 31/34), Hz. Peygamber’in görevinin, kıyametin ne zaman kopacağını bildirmek değil, kıyametin bir gün mutlaka geleceğine dikkat çekmek, buna inanıp âhiret kaygısı taşıyanları uyarmak ve o güne hazırlık yapmalarını teşvik etmek olduğunu vurgulamıştır.
يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ اَيَّانَ مُرْسٰيهَاۜ
Fiil cümlesidir. يَسْـَٔلُونَكَ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir كَ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. عَنِ السَّاعَةِ car mecruru يَسْـَٔلُونَ fiiline mütealliktir.
اَيَّانَ istifham ismi, zaman zarfı olarak mübtedanın mahzuf mukaddem haberine mütealliktir. مُرْسٰيهَا muahhar mübteda olup, elif üzere mukadder damme ile merfûdur. Muttasıl zamir هَاۜ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
مُرْسٰيهَا kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i mef’ûlüdür.يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ اَيَّانَ مُرْسٰيهَاۜ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Cümle, müspet muzari fiil sıygasında, lâzım-ı faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.
Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
اَيَّانَ مُرْسٰيهَا cümlesi, beyanî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. İsim cümlesi formunda gelmiş, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. İstifham ismi اَيَّانَ , zaman zarfı olarak mahzuf mukaddem habere mütealliktir. مُرْسٰيهَاۜ , muahhar mübtedadır.
İstifham harf ve isimlerinin sadaret hakkı (lafzın, sözün başında gelme özelliğine sahip olması) vardır.
اَيَّانَ مُرْسٰيهَا cümlesi istifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen, mütekellimin amacının alay etme olması sebebiyle, mecaz-ı mürsel mürekkebdir.
السَّاعَةِ kelimesi bu ayette kıyamet gününden kinayedir. السَّاعَةِ kelimesi Kur’an-ı Kerim’de belli bir zaman dilimini belirten sözlük anlamı yanında, sık sık kıyametin kopacağı vakti ifade etmek üzere de kullanılmaktadır.
اَيَّانَ azamet ve vehameti gerektiren yerler dışında kullanılmaz. Bu ayette olduğu gibi kıyamet ve yeniden diriltilme gibi hep azamet ve vehamet içeren konular için kullanılmıştır. (Mustafa Kayapınar, Belâgatta Talebî İnşâ)
مُرْسٰيهَاۜ kelimesi إرساءُها anlamında olup “ne zaman kurulacağını” demektir; Allah’ın kıyameti ne zaman kuracağını, gerçekleştirip oluşturacağını kastetmektedirler. اَيَّانَ مُرْسٰيهَاۜ ifadesinin “O saatin sonu ve karargâhı ne zaman?” anlamında olduğu da söylenmiştir; tıpkı geminin demir attığı yerin, en son ulaştığı istikrar mahalli olması gibi. (Keşşâf)