تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُۜ
Yüce Allah’ın önceki âyetlerde yemin ederek gerçekleşeceğini haber verdiği kıyamet ve öldükten sonra dirilme olayları anlatılmaktadır. “O gün sarsılan şiddetle sarsılır, onu ikinci sarsıntı izler” meâlindeki 6 ve 7. âyetleri de müfessirler farklı anlamlarda yorumlamışlardır:
a) Burada, kıyamet gününde şiddetle sarsılacak olan yerküresi ile bunun ardından sarsılacak olan göklerden söz edilmektedir. Bu sarsıntıda gökler çatlar, yarılır ve parçalanır. 8-9. âyetlerde yeniden diriltilen insanoğlunun kıyamet olayı sırasında ve mahşerde içine düşeceği derin korku, dehşet, kaygı gibi olağanüstü psikolojik haller özetlenmiştir.
b) 6. âyette, sûra birinci üflemede, 7. âyette ise ikinci üflemede meydana gelecek seslerden söz edilmektedir. Sûra ilk defa üflendiğinde tamamen kâinat sarsılır, toz duman olur, kıyamet kopar; ikinci defa üflendiğinde ise yeniden dirilme olayı gerçekleşir (bilgi için bk. Şevkânî, V, 432-433).
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 547تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُۜ
تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُۜ cümlesi الرَّاجِفَةُ ‘in hali olarak mahallen mansubdur.
Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim). (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Fiil cümlesidir. تَتْبَعُهَا damme ile merfû muzari fiildir. Muttasıl zamir هَا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. الرَّادِفَةُ fail olup lafzen merfûdur.
الرَّادِفَةُ kelimesi, sülâsi mücerredi ردف olan fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُۜ
Fasılla gelen ayet, önceki ayetteki الرَّاجِفَةُ ’nun halidir. Fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir.
Hal, cümlede failin, mef'ûlün veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlarla yapılan ıtnâb sanatıdır.
Cümle müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.
Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
تَتْبَعُهَا fiilinin faili olan الرَّادِفَةُۜ , ism-i fail vezninde gelerek bu özelliğin hudûs ve yenilenmesine işaret etmiştir.
Bu da ردف ’dir ki, birinciden sonra gelen, onu izleyen hadisedir. Bu ise, ikinci üflemedir. Çünkü o, birinciden sonra gelir. İrşad'da Ebussuûd der ki: ”Öldükten sonra dirilme ancak ikinci üflemeden sonra olmasına rağmen, iki büyük hadisenin cereyan ettiği açıklanmak suretiyle günün dehşetini beyan için zamanın uzunluğu nazara alınmıştır. Birincinin meydana gelişinde hayatta hiçbir canlı kalmaz, ölür; ikincide de dirilip kalkmayan hiçbir ölü kalmaz." (Rûhu’l Beyân)