Nâziât Sûresi 8. Ayet

قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌۙ  ...

O gün birtakım kalpler (tedirginlik içinde) şiddetle çarpacaktır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قُلُوبٌ yürekler ق ل ب
2 يَوْمَئِذٍ o gün
3 وَاجِفَةٌ çarpar و ج ف
 

Yüce Allah’ın önceki âyetlerde yemin ederek gerçekleşeceğini haber verdiği kıyamet ve öldükten sonra dirilme olayları anlatılmaktadır. “O gün sarsılan şiddetle sarsılır, onu ikinci sarsıntı izler” meâlindeki 6 ve 7. âyetleri de müfessirler farklı anlamlarda yorumlamışlardır:

a) Burada, kıyamet gününde şiddetle sarsılacak olan yerküresi ile bunun ardından sarsılacak olan göklerden söz edilmektedir. Bu sarsıntıda gökler çatlar, yarılır ve parçalanır. 8-9. âyetlerde yeniden diriltilen insanoğlunun kıyamet olayı sırasında ve mahşerde içine düşeceği derin korku, dehşet, kaygı gibi olağanüstü psikolojik haller özetlenmiştir.

b) 6. âyette, sûra birinci üflemede, 7. âyette ise ikinci üflemede meydana gelecek seslerden söz edilmektedir. Sûra ilk defa üflendiğinde tamamen kâinat sarsılır, toz duman olur, kıyamet kopar; ikinci defa üflendiğinde ise yeniden dirilme olayı gerçekleşir (bilgi için bk. Şevkânî, V, 432-433). 

Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 547
 

قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌۙ


İsim cümlesidir.  قُلُوبٌ  mübteda olup lafzen merfûdur.  يَوْمَئِذٍ  zaman zarfı  وَاجِفَةٌ ‘e mütealliktir.  يَوْمَ  zaman zarfı  إذ ’e muzâftır.  يَوْمَ  ref mahallinde feth üzere mebnidir. إذ mukadder sükun ile mebni bir isimdir. Çünkü muzâfun ileyh olarak cer mahallindedir. Aldığı tenvin ise mahzuf bir cümleden ivazdır.  وَاجِفَةٌۙ  kelimesi  قُلُوبٌ ‘ün sıfatı olarak damme ile merfûdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat

Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar  2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Müfred olan sıfatlar: Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

وَاجِفَةٌ  kelimesi, sülâsi mücerredi  وجف  olan fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌۙ


Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlenin haberi sonraki ayettedir.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Bütün mamullerin cümledeki yeri, aslında amilinden sonra gelmesidir. Zaman zarfı  يَوْمَئِذٍ , ihtimam için, amili olan  وَاجِفَةٌۙ ‘ya takdim edilmiştir.

وَاجِفَةٌۙ ‘e müteallik olan  يَوْمَ  zaman zarfı,  إذ ’e muzaftır.  يَوْمَئِذٍ ‘deki tenvin mahzuf bir cümleden ivazdır. Muzâfun ileyh cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. 

يَوْمَئِذٍ  kıyamet gününden kinayedir. 

Mübteda olan  قُلُوبٌ ‘un nekre gelmesi nev, tazim ve kesret ifade eder. (Âşûr)  Mübtedanın haberi sonraki ayettedir.

قُلُوبٌ  ‘un sıfatı olan  وَاجِفَةٌۙ  ism-i fail vezninde gelerek bu özelliğin istimrar ve istikrarına işaret etmiştir. İsm-i fail vezni, müteallik almasına olanak sağlamıştır. Sıfat mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.

İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

İsm-i fail sübuta, istikrara ve sıfatın mevsûfa olan bağlılığına delalet eder. (Halidî, Vakafat, s. 80)

İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

وَاجِفَةٌۙ (titrer) yani şiddetli bir ıstırap duyar!  وَجِد  ve  وَجِف (kalp ıstırabını ifade eden) iki kardeş lafızdır.  خَاشِعَةٌۢ (yere çakılmıştır) yani zelildir. (Keşşâf)

Şayet  قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌۙ  ayetinde ifadeye nekre ile başlamak nasıl caiz olmuş? dersen şöyle derim:  قُلُوبٌ (gönüller) kelimesi mübteda olmak üzere merfû, وَاجِفَةٌۙ (titrer) kelimesi ise onun sıfatıdır; arkadan gelen  اَبْصَارُهَا خَاشِعَةٌۢ  ise bunun (yani mevsuf nekrenin) haberidir. Tıpkı  وَلَعَبۡدࣱ مُّؤۡمِنٌ خَیۡرࣱ مِّن مُّشۡرِكࣲ  [İmanlı bir köle, müşrik bir erkekten o hoşunuza gitse de daha iyidir.] (Bakara 2/221) ayetindeki gibi. (Keşşâf)