Abese Sûresi 33. Ayet

فَاِذَا جَٓاءَتِ الصَّٓاخَّةُۘ  ...

Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.  (33 - 37. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَإِذَا zaman
2 جَاءَتِ geldiği ج ي ا
3 الصَّاخَّةُ kulakları sağır eden o ses ص خ خ
 

Kıyamet ve âhiretten bir kesitin son derece canlı bir tasvirini veren sûrenin bu son âyetleri, dünya hayatının geçici zevk ve tasalarını aşıp varlığının anlamı, değeri, amacı ve âkıbeti üzerine düşünebilme seviyesine ulaşmış her insanı sarsıcı gerçeklerle yüzyüze getirmektedir. Kıyamet gününde evrende meydana gelecek olan olaylar korkunç sesler çıkaracağı için ona 33. âyette “sâhha” adı verilmiştir. O gün geldiğinde aralarında akrabalık bağı bulunanların birbirinden kaçışının sebebi çeşitli şekillerde izah edilmiştir: a) Kıyamet olayları herkesi dehşete düşüreceği için o ortamda insanların birbirini düşünmeleri mümkün değildir; herkes kendi başının derdine düşer; b) Akrabalıktan doğan haklarını isteyecekleri endişesiyle insanlar birbirinden kaçarlar; c) Kişi, akrabaları onun içinde bulunduğu sıkıntılı durumu görmesin diye onlardan kaçar; d) İnsan, akrabasının içinde bulunduğu kötü durumu görmesine rağmen onlara yardım edemeyeceğini ve başlarına gelenlere engel olamayacağını bildiği için kaçar (Şevkânî, V, 446).

Bir önceki sûrede (Nâziât 79/8-9) kıyamet ve mahşerin dehşetinden dolayı bütün kalplerin korkudan neredeyse yerinden oynayacağı, gözleri korku bürüyeceği bildirilmişti. Abese sûresinin bu son âyetlerinden anlıyoruz ki inkârcı ve isyankârların korku, kaygı ve perişanlıkları devam ederken, müminlerin durumları aydınlanınca kalplerindeki korku ve kaygının yerini ferahlık ve sevinç alacak, bu sevinç yüzlerine yansıyacaktır.

 

فَاِذَا جَٓاءَتِ الصَّٓاخَّةُۘ


Fiil cümlesidir.  فَ  istînâfiyyedir. 

اِذَا şart manası taşıyan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.

إِذَا : Cümleye muzâf olan zarflardandır. Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir. 

إِذَا ‘dan sonraki şart cümlesinin fiili, mazi veya muzari manalı olur. Cevabı ise umumiyetle muzari olur, mazi de olsa muzari manası verilir: 

a)  إِذَا  fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.

b)  إِذَا ‘nın cevap cümlesi, iki muzari fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzari, emir, istikbal, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına  ف ‘nın gelip gelmeme durumu, iki muzari fiili cezm edenlerle aynıdır.

c)  Sükun üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

جَٓاءَتِ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  الصَّٓاخَّةُ  fail olup lafzen merfûdur. Şartın cevabı mahzuftur. Takdiri,  يشغل كلّ بنفسه  (Hepsi nefsiyle meşgul olur) şeklindedir.
 

فَاِذَا جَٓاءَتِ الصَّٓاخَّةُۘ


فَ , istînâfiyyedir. Şart üslûbunda haberî isnaddır. Şart cümlesi  جَٓاءَتِ الصَّٓاخَّةُۘ , müstakbel şart manalı zaman zarfı  إِذَا ’nın muzâfun ileyhidir. Müspet mazi fiil sıygasında gelerek sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih Samerrâî Tefsir, c. 2, s. 88.)

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107) 

Takdiri  يشغل كلّ بنفسه  (Herkes kendisiyle meşgul olur) olan cevap cümlesinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. 

Bu takdire göre mezkûr şart ve mahzuf cevap cümlelerinden oluşan terkip şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.

Kur’an’da çoğu yerde bu ayette olduğu gibi şartın cevabı mahzuftur.

Ayette cevabın hazfi, farklı yönlerden düşünmeyi gerektirdiği, ayrıca dinleyici ve okuyucuyu düşünce ve hayal ufkuna yönlendirdiği için mübalağa içermektedir. Îcâz metoduyla cümle daha yoğun anlamlar yüklenmiştir. (Hasan Uçar, Kur’an-ı Kerim’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Doktora Tezi)

Burada gelmek fiili mecazî manada gelmiştir. Ceza gününün vuku bulması uzak bir yerden bir şahsın gelişine benzetilmiştir. (Âşûr)

الصَّٓاخَّةُۘ , oldukça şiddetli etkisi dolayısıyla kulakları sağır eden çığlık demektir. Dilde bu kelimenin asıl anlamı, şiddetli ve ağır darbe demektir, Bunun: “Ona taşla bir darbe indirdi" tabirinden alındığı da söylenmiştir. (Kurtubî)

صَّٓاخَّ لالحدسه (Sözüne kulak kesildi.) denir ki  اصاخ له  şeklindeki kullanım da bunun gibidir. (Hal - mahal ilişkisi itibariyle) bir mecaz olmak üzere sûra üfürülmesinin es-sāhhatu  الصّاخة (kulak kabartan) diye sıfatlanması insanların (o gün) sura kulak kabartacak olmaları sebebiyledir. (Keşşâf)

الصّاخة, demir ve taş gibi katı ve pek bir şeyi, içi boş olmayan yine öyle dolgun bir şeye çarpmaktır. Bundan  الصّاخة  şiddetle çarpan demek olur. Böyle şiddetle çarpılan kayanın çarpıldığı sırada ses çıkarmasına da sahh ve o sese sahha denilir. Bundan da sahha, kuvvetli ses çıkaran, haykıran demek olur. Bundan mecazi isnad suretiyle sahha, çarpınca kulağı sağır eden şiddetli sese de denir ki, kulağa çarpıp sağır etmek manasına sahh’tan alınmıştır. (Elmalılı Hamdi Yazır)