İnşikak Sûresi 8. Ayet

فَسَوْفَ يُحَاسَبُ حِسَاباً يَس۪يراًۙ  ...

Hesabı çok kolay bir şekilde görülecek,
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَسَوْفَ yakında
2 يُحَاسَبُ hesaba çekilecektir ح س ب
3 حِسَابًا bir hesapla ح س ب
4 يَسِيرًا kolay ي س ر
 

Ayetteki “kitap”tan maksat, kişinin dünya hayatında yapmış olduğu iyi veya kötü amellerle ilgili bilgileri içeren “amel defteri”dir. “Kitabı sağından verilenler” ise müminlerdir. Kur’an-ı Kerîm, insanların dünyada yapmış oldukları doğru-yanlış, hayır-şer, iyi-kötü her türlü inanç, söz ve davranışların görevli melekler tarafından anında kaydedildiğini bildirmektedir (yine bk. Kāf 50/17; İnfitâr 82/10-13). İşte amellerin kaydedildiği bu defterler âhirette ortaya konulacak (bk. Kehf 18/49), cennetliklere sağından, cehennemliklere de solundan veya arkasından verilerek, kişiye kitabını kendisinin okuması emredilecektir (bk. İsrâ 17/14; Vâkıa 56/1-10). Birçok kültürde olduğu gibi Kur’an’ın ilk muhatapları olan Araplar’ın kültüründe de “sağ” kavramı iyi, hayırlı, uğurlu şeyleri ifade ettiği için burada da iyilerin ödülleri olarak sembolik bir anlam taşımaktadır. Sonuçta kitabın sağdan verilmesi, kişinin mutlu olacağını ifade eder. Bunlar dünyada Allah’ın rızâsına uygun hareket ettikleri için hesapları kolay olur. Hz. Peygamber kolay hesabın, ince elenip sık dokunmadan yapılan bir yoklama olduğunu ifade etmiştir (Buhârî, “Tefsîr”, 84). Bu sebeple kitabı sağından verilen kimse sevinçli ve mutlu olarak yakınlarına döner. Yakınlarından maksadın ne olduğu hususunda, cennette olan komşuları, aynı nimet ve ikramlara nâil olan cennet arkadaşları, kendisinden önce cennete gitmiş olan dünyadaki eş ve çocukları vb. değişik açıklamalar yapılmıştır. Bütün bunların ortak noktası, Yüce Allah tarafından ödüle lâyık görülmüş saygın bir kişi olmanın mutluluğunu yaşayacak olmasıdır (meselâ bk. Şevkânî, V, 472).

Kitabın arkadan veya sol tarafından verilmesi de kişinin inkârcı ve bedbaht olduğunu ifade eder. 11. âyette belirtildiği üzere bu sonunculara amel defterleri verildiğinde “Eyvah! Keşke bana kitabım verilmeseydi de hesabımın ne olduğunu bilmeseydim!” diyerek acı içinde kıvranacaklar (bk. Hâkka 69/25-26), ölüp yok olmayı temenni edeceklerdir. Ancak 12. âyette âhiretteki pişmanlığın fayda vermeyeceği ve cezalarını çekmek üzere cehenneme girecekleri ifade edilmiştir. Çünkü bunlar dünyada Allah’a ve âhiret gününe inanmayan, O’nun rızâsına uygun hareket etmeyen ve rablerine hiç dönmeyeceklermiş gibi sorumsuzluk içinde yaşayan, kısacık hayatlarını sadece zevk ve eğlence içerisinde geçirerek israf eden kimselerdir. Oysa 15. âyette belirtildiği üzere yüce Allah insanı görüp gözetlemekte ve bütün yapıp ettiklerini izlemektedir, âhiretteki karşılığını da buna göre verecektir.

 

فَسَوْفَ يُحَاسَبُ حِسَاباً يَس۪يراًۙ


فَ  harfi,  اَمَّا ‘nın cevabının başına gelen rabıta harfidir.  سَوْفَ  gelecek zamana işaret eder. Alimler bu edatı tesvif -erteleme diye isimlendirmişlerdir. Vaat veya tehdit bulunan yani istenen veya hoşlanılmayan bir fiile delalet eden bir muzari fiilin  başına geldiklerinde tekid-vurgu olurlar. 

فَسَوْفَ يُحَاسَبُ حِسَاباً يَس۪يراًۙ  cevap cümlesi mübteda  مَنْ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur.

يُحَاسَبُ  damme ile merfû meçhul muzari fiildir. Naib-i faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.  حِسَاباً  mef’ûlü mutlak olup fetha ile mansubdur.

Mef’ûlu mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlu mutlak harf-i cer almaz. Harf-i cer alırsa hal olur. Mef’ûlu mutlak cümle olmaz. Mef’ûlu mutlak üçe ayrılır:

1. Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.

2. Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlu mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.

3. Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir. Adedini belirten mef’ûlu mutlak  فَعْلَةً  vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.

مَرَّةً  kelimesi de mef’ûlu mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يَس۪يراً  kelimesi  حِسَاباً ‘nin sıfatı olup fetha ile mansubdur. 

يُحَاسَبُ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi  حسب ’dir. 

Mufâale babı fiile müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar. Müşareket (İşteşlik – ortaklık): Bir işin iki kişi veya iki grup arasında yapıldığını anlatır. Fail ile mef’ûl aynı işi yapmıştır. Ayrıca fail işi başlatan ve galip gelendir. (sonuçlandırandır). Bazen de müşareket olmayıp tek taraflı olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 
 

فَسَوْفَ يُحَاسَبُ حِسَاباً يَس۪يراًۙ


Cümleye dahil olan  فَ ,  harfi, önceki ayetteki  اَمَّا ‘nın cevabının başına gelen rabıta harfidir.  سَوْفَ  ile tekid edilmiş, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. Şartın cevabı olan bu cümle, aynı zamanda mübtedanın haberidir. Haberin muzari fiil sıygasında cümle olarak gelmesi hükmü takviye hudûs, istimrar ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber inkârî kelamdır. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.

سَوْفَ  gelecek zamana işaret eder. Alimler bu edatı tesvif (erteleme) diye isimlendirmişlerdir. Vaat veya tehdit bulunan, yani istenen veya hoşlanılmayan bir fiile delalet eden bir muzari fiilin başına geldiklerinde tekid (vurgu) olurlar.

İbnu Bâşbâz:  سَوْفَ  kelimesi çoğunlukla, tehdit ve vaîd ifade eden sözlerde, سَ  de vaat ifade eden cümlelerde kullanılır.  سَوْفَ  bazan vaat ifade eden cümlelerde,  سَ  de vaîd ifade eden cümlelerde bazan kullanılır, der. (İtkan c.1 s.447) 

سَوْفَ  harfi fiilin gelecekte gerçekleşeceğini belirtir. Çoğunlukla uzak gelecek kastedilir ve bu kullanım yaygındır. (Âşûr)

يُحَاسَبُ  fiili meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.

Kur’an-ı Kerim’de tehdit, uyarı ve korkutma manası olan fiiller genellikle meçhul sıyga ile gelir. 

Meçhul bina, naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)

Ayetteki,  يُحَاسَبُ (muhasebe edilecek) kelimesi ile ilgili bir müşkil vardır: "Çünkü "muhasebe" en az iki kişi arasında olur. Oysa kıyamet günü insanın, Rabbine karşı isteyeceği bir hakkı yoktur ki bir taraf olarak O'ndan hesap istesin? Buna şu şekilde cevap verilir: Kul "Allahım ben falanca günahı işledim" der. Böylece bu, Rabbi ile kulu arasında bir muhasebe olmuş olur. Bunun delili ise, Allahü teâlâ'nın kıyamette özellikle kafirlerle konuşmayacağını belirtmiş olmasıdır. Böylece bu, Hak teâlâ'nın, kendisine itaat edenlerle, itaatkar kulun da O'nunla konuşacağına delalet etmiş olur. Dolayısıyla da bu karşılıklı konuşma, bir muhasebe olmuş olur. (Fahreddin er-Râzî)

حِسَاباً ‘deki nekrelik, nev ifade eder.

حِسَاباً  için sıfat olan  يَس۪يراً , mübalağalı ism-i fail kalıbı olan sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

الحِسابُ اليَسِيرُ [Hesabın kolay olması] ; amellerinin kendisine tartışmasız olarak sunulması, böylece amellerinin salih olması halinde, bekleme vaktinin uzun olmaması ve cennete acele olarak girmesidir. Kolay hesap,  عَدَمِ المُؤاخَذَةِ  kınama, suçlama olmamasından kinayedir. (Âşûr)