اِنَّهُ هُوَ يُبْدِئُ وَيُع۪يدُۚ
اِنَّهُ هُوَ يُبْدِئُ وَيُع۪يدُۚ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. هُ muttasıl zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. هُوَ يُبْدِئُ cümlesi اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
Munfasıl zamir هُوَ mübteda olarak mahallen merfûdur. يُبْدِئُ mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.
يُبْدِئُ damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. يُع۪يدُ atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur.
يُبْدِئ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi بدأ ’dir.
يُع۪يدُ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi عود ’dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
اِنَّهُ هُوَ يُبْدِئُ وَيُع۪يدُۚ
Ta’liliyye olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Ta’lil, kelamın bir sebebe bağlanarak ifade edilmesidir. Kastedilen mananın nedenini ve sebebini beyan etmek maksadıyla ziyade sözlerle yapılan ıtnâb sanatıdır.
اِنَّ ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden, اِنَّ , zamirin tekrarı ve isim cümlesi olmak üzere üç tekid içeren bu ve benzeri cümleler çok muhkem/sağlam cümlelerdir.
اِنَّ ’nin haberi olan هُوَ يُبْدِئُ cümlesi, mübteda ve haberden müteşekkil sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.
İsim cümlesi sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Aynı üsluptaki وَيُع۪يدُ cümlesi atıf harfi وَ ’la makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi tezattır.
Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
يُبْدِئُ - يُع۪يدُۚ kelimeleri arasında tıbak-ı hafiy sanatı vardır.
هُوَ يُبْدِئُ cümlesindeki fasıl zamiri takviye içindir. Yani haberi tahkik etmek içindir. Burada kasır konumunda değildir. Çünkü Allah’tan başkasının yaratmayı başlatıp geri döndüreceği iddiasında bulunana red makamı değildir. (Âşûr)
İbn Abbas şöyle dedi: ”Ateş, cehennemlikleri yer, kömür haline gelirler. Allah onları yeniden yaratır. Ayetin işaret ettiği budur. Yahut da Allah insanı topraktan yaratır, tekrar toprağa iade eder veya onu spermden yaratır, ahirette tekrar eski haline döndürür."
Allah'ın sıfatı olan المبدئ , baştan yaratıp ortaya çıkaran, المعيد ise yok olduktan sonra tekrar eski haline getiren demektir. İade, ikinci başlangıçtır.
İmam Gazali şöyle dedi: ”el-Mübdiul-muîd in manası, icad eden demektir. Fakat icad, daha önce benzeri olmayan bir şeyi ortaya koymak şeklinde olursa buna ibda, önceden benzeri varsa buna da iade denir. Allah insanları yoktan var etmiş, sonra onları mahşerde tekrar var edecektir. Her şey O'ndan gelmiş yine O'na dönecektir." (Ruhu’l Beyan)