Târık Sûresi 16. Ayet

وَاَ‌ك۪يدُ كَيْداًۚ  ...

Ben de bir tuzak kurarım.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَأَكِيدُ ben de kuruyorum ك ي د
2 كَيْدًا bir tuzak ك ي د
 
İnkârcılar Hz. Peygamber’i engellemek ve getirdiği dini yok etmek maksadıyla ona karşı düşmanca tavırlar sergiliyor, hatta onun varlığını ortadan kaldırmaya çalışıyorlardı; bu amaçla ona karşı komplo düzenliyor, tuzaklar kuruyorlardı. 15. âyet bunları ifade etmektedir. Allah Taâlâ’nın onlara tuzak kurması, plan hazırlaması ise “Peygambere karşı kurdukları tuzakları engelleyip, onların planlarını boşa çıkarması, kendi aleyhlerine çevirmesi ve onları cezalandırması” anlamına gelir. Müşriklerin inkârlarına ve Resûlullah’a yaptıkları kötülüklere devam ettikleri halde yüce Allah tarafından hemen cezalandırılmayıp onlara süre tanıması için Hz. Peygamber’e emir verilmesi, tövbe edip dönmedikleri takdirde cezalarının şiddetli olacağını gösterir. Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt :5 Sayfa: 599
 

وَاَ‌ك۪يدُ كَيْداًۚ


وَاَ‌ك۪يدُ كَيْداً  cümlesi hal olup mahallen mansubdur. Fiil cümlesidir.  اَ‌ك۪يدُ  damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنا ’dir.  كَيْداً  mef’ûlu mutlak olup fetha ile mansubdur.

Mef’ûlu mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlu mutlak harf-i cer almaz. Harf-i cer alırsa hal olur. Mef’ûlu mutlak cümle olmaz. Mef’ûlu mutlak üçe ayrılır:

1. Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.

2. Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlu mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.

3. Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir. Adedini belirten mef’ûlu mutlak  فَعْلَةً  vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.

مَرَّةً  kelimesi de mef’ûlu mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
 

وَاَ‌ك۪يدُ كَيْداًۚ


Ayet, haldir. Hal cümleleri anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır. 

Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. İstimrar, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Fiil, Allah Teâlâ’nın zatına isnadla tazim edilmiştir.

اَ‌ك۪يدُ - كَيْداً - يَك۪يدُونَ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. 

اِنَّهُمْ يَك۪يدُونَ كَيْداًۙ  cümlesiyle,  وَاَ‌ك۪يدُ كَيْداًۚ  cümlesi arasında mukabele ve müşakele sanatları vardır.

كَيْداً  kelimesinin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. 

Önceki ayette hile anlamına gelen  كَيْد  lafzı, kâfirler için hakiki anlamda kullanılmıştır. Ancak bu ayette Allah’a nispet edilen  كَيْد  lafzı ise, hakiki anlamda kullanılmamıştır. Çünkü Allah’ın hileye ihtiyacı yoktur. Allah hile kurmaktan münezzehtir. Burada Allah’a nispet edilen  كَيْد ’den maksat, işlenen suça şekil ve benzeriyle karşılık vermektir. Dolayısıyla bu ayette müşâkele sanatı kullanılmıştır. (Mehmet Soysaldı,Kur’an-ı Kerim’de Müşâkele Sanatı) 

Ben de bir tuzak kurarım. Ben de onlara karşı kurtulamayacakları bir tuzak kurarım. Bilmedikleri yönden onlara fırsat veririm, onlar bu fırsatla aldanırlar. Fani, zayıf ve aciz birinin hilesi, güçlü kuvvetli ve ezelî olan Allah'ın hilesiyle boy ölçüşemez. Dünyada kılıç, ahirette ise ateşle intikam almanın tuzak olarak isimlendirilmesi, müşâkele kabilindendir. Yani yaptıkları fiillerin karşılığı olarak kullanılmaktadır. Aksi halde tuzak; hile ve desise demek olduğu için hakiki manası kastedilerek Allahü teâlâ ya isnad edilemez. Bir şeyin cezasının o şeyin kendisinin adıyla söylenmesi yaygın bir ifadedir. Buna müşâkele denir.

Önceki ayetteki tekid, haberin garipliğinden dolayıdır. Bunun için arkadan gelen  وأكِيدُ كَيْدًا  ifadesi tetmim, idmâc ve onu işitenler için uyarıdır.

وَاَ‌ك۪يدُ كَيْداً  cümlesi Resulullahı (sav) yardımla takviye etme, ona sebat verme vaadidir. (Âşûr) Dolayısıyla idmâc vardır. 

Dünyada kılıç, ahirette ise ateşle intikam almanın tuzak olarak isimlendirilmesi, müşâkele kabilindendir. Yani yaptıkları fiillerin karşılığı olarak kullanılmaktadır. Aksi halde tuzak; hile ve desise demek olduğu için hakiki manası kastedilerek Allah Teâlâ’ya isnad edilemez. Bir şeyin cezasının o şeyin kendisinin adıyla söylenmesi yaygın bir ifadedir. Buna müşâkele denir. (Ruhu’l Beyan)