Târık Sûresi 17. Ayet

فَمَهِّلِ الْـكَافِر۪ينَ اَمْهِلْهُمْ رُوَيْداً  ...

Artık sen inkârcılara mühlet ver; onlara biraz zaman tanı!
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَمَهِّلِ o halde mühlet ver م ه ل
2 الْكَافِرِينَ kafirlere ك ف ر
3 أَمْهِلْهُمْ kendi hallerine bırak م ه ل
4 رُوَيْدًا birazcık ر و د
 
İnkârcılar Hz. Peygamber’i engellemek ve getirdiği dini yok etmek maksadıyla ona karşı düşmanca tavırlar sergiliyor, hatta onun varlığını ortadan kaldırmaya çalışıyorlardı; bu amaçla ona karşı komplo düzenliyor, tuzaklar kuruyorlardı. 15. âyet bunları ifade etmektedir. Allah Taâlâ’nın onlara tuzak kurması, plan hazırlaması ise “Peygambere karşı kurdukları tuzakları engelleyip, onların planlarını boşa çıkarması, kendi aleyhlerine çevirmesi ve onları cezalandırması” anlamına gelir. Müşriklerin inkârlarına ve Resûlullah’a yaptıkları kötülüklere devam ettikleri halde yüce Allah tarafından hemen cezalandırılmayıp onlara süre tanıması için Hz. Peygamber’e emir verilmesi, tövbe edip dönmedikleri takdirde cezalarının şiddetli olacağını gösterir. Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt :5 Sayfa: 599
 

فَمَهِّلِ الْـكَافِر۪ينَ اَمْهِلْهُمْ رُوَيْداً


فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, إن كادوا لك فمهّلهم (Sana hile kurarlarsa onlara mühlet ver) şeklindedir.

مَهِّلِ  sukün üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ‘dir.  الْـكَافِر۪ينَ  mef’ûlun bih olup nasb alameti ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. 

اَمْهِلْهُمْ  sukün üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ‘dir. Muttasıl zamir  هُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  رُوَيْداً  masdardan naib mef’ûlu mutlak olup fetha ile mansubdur. 

مَهِّلِ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi  مَهل ’dir.

Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.  

اَمْهِلْهُمْ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  مَهل ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.  

كَافِر۪ينَ  kelimesi, sülâsi mücerredi كفر  olan fiilin ism-i failidir.

 

فَمَهِّلِ الْـكَافِر۪ينَ اَمْهِلْهُمْ رُوَيْداً


Müstenefe olan cümlede rabıta harfi  فَ , mahzuf şartın cevabına dahil olmuştur. Cevap cümlesi olan  فَمَهِّلِ الْـكَافِر۪ينَ , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Takdiri,  إن كادوا لك (Sana hile kurarlarsa …) olan şart cümlesinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.

Mahzuf şart ve mezkûr cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

Ayetin ikinci cümlesi olan  اَمْهِلْهُمْ رُوَيْداً , önceki cümleyi tekid için istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi, kemâl-i ittisâldir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

مَهِّلِ ‘nin muradifi olan  رُوَيْداً , mahzuf mef’ûlu mutlaktan naibdir.

اَمْهِلْ  -  مَهِّلِ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları, iki sıyga arasında iltifat sanatı vardır. 

Ayette, aynı kökten iki emir fiil, iki farklı babdan ( افعال - تفعيل ) gelmiştir. Bu bab farklılığının belâgî bir sırrı olduğuna inanan Beyzâvî bu sırrı şöyle açıklar: Fiilin tekrar etmesi ve yapısının (babının) değişmesi, sükunet ve sabrın artırılması içindir. Yani Allah Teâlâ’nın  مَهِّلِ (mühlet ver) sözünden sonra tekrar  اَمْهِلْ (mühlet ver) demesi, Hz. Peygamber’i ziyadesiyle teskin etmek ve sabrını artırmak içindir. 

Çünkü birinci emir  تفعيل , ikinci emir ise  افعال  babındandır. Bu da Hz. Peygamber’i fazlasıyla teskin etmek içindir. Zira bir şeyden değişik iki ibare ile söz edildiği zaman, her birinde müstakil, değişik bir mana kastedildiği görülür. (Süleyman Gür, Kâzî Beyzâvî Tefsîrinde Belâgat İlmi ve Uygulanışı)

Dolayısıyla, mühlet ver sen bu inkârcı nankörlere; yani helak olmaları için dua etme; bu konuda acele etme, azıcık bir mühlet tanı; kendi hallerine bırak onları! Allah Teâlâ burada, Peygamber’i fazlasıyla teskin etmek ve güzelce sabretmesini sağlamak için aynı anlamda iki farklı lafız getirmiş olmaktadır. (Keşşâf)

مَهِّلِ  -  رُوَيْداً  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Küfürlerini zemmetmek ve onları küfürle suçlayarak seslenmek için, zamir makamında kafirler şeklinde zahir isim gelmiştir. Burada kâfirlerin hepsi değil, bilakis tanınan kâfirler kastedilmiştir. (Âşûr)

رُوَیۡدَ , mahzuf mef’ûlu mutlakın naibidir. Bu kelime terhimle son harfi düşürülüp, tasgir sıygasında gelmiştir. Kelimedeki tenkir, tarif edilmeksizin herhangi bir ferdi ifade eder.

Bilindiği gibi tekid, kendinden önceki cümlenin delalet ettiği mananın gerçekleştiğini yeni bir lafızla ifade eder. Yanlış anlamayı önler. Lafzî veya manevî olabilir. Bunların arasında fasıl yapmak gerekir. Yalnız burada belirtmek gerekir ki; burada bahsedilen tekid nahivdeki tekid değildir. Burada ikinci birinciyi, mana bakımından tekid eden cümledir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

رُوَيْداً (Yavaş ve ağır) demektir. رُوَيْدكَ ; mühlet ver, süre ver anlamındadır. Sondaki  كَ  eğer: افعل (Yap) emir anlamını veriyor ise gelir, başka anlamlarda getirilmez. Dal harfinin harekelenmesi ise iki sakinin arka arkaya gelmesinden ötürüdür. Bundan dolayı mastarlar gibi nasb edilmiştir. Bu ise emir anlamında küçültme lafzıdır. Zira bu küçültme; أَرْوِدْ ‘den yapılan terhimden bir küçültmedir ve bu;  أوْرَدَ  kelimesi  يُوْرِدُ ’nun masdarıdır. (Kurtubî)

Ey Resulüm! Sen şimdi o kâfirlere mühlet ver; onlardan intikam almakla meşgul olma; onların helakı için dua da etme. Yahut onların acilen helakını isteme.

Bu kelamın, Resulullah (sav) için büyük bir teselli ve kalbi için teskin olduğu gayet açıktır. (Ebüssuûd)

Sakin ve sabırlı olmaya teşviki artırmak için “mühlet ver” kelimesini ayrı ayrı lafızlarla tekrar etti. (Nesefî, Medâriku’t Tenzîl Ve Hakâîku’t Te’vîl) 

Kur’an surelerinin bitişi de girişi gibi belîğdir. Sureler o kadar güzel bir şekilde sona ermiştir ki muhatap artık başka bir şey duymak istemez. Sureler; dua-vasiyet, farzlar, tahmîd ve tehlîl, öğüt, vaat ve vaîd gibi sûrede işlenen konuya uygun bir sözle sona erer. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)

Surenin ayetlerinin hepsi, kısa seci örnekleridir.