Târık Sûresi 7. Ayet

يَخْرُجُ مِنْ بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَٓائِبِۜ  ...

Bu su, bel ile kaburga kemikleri arasından çıkar.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 يَخْرُجُ çıkan خ ر ج
2 مِنْ
3 بَيْنِ arasından ب ي ن
4 الصُّلْبِ bel ص ل ب
5 وَالتَّرَائِبِ ve kaburga kemikleri ت ر ب
 
Öldükten sonra dirilmeyi ve âhiret hayatını inkâr eden insanın, kendi yaratılışına bakarak ibret alması ve öldükten sonra yeniden dirilmeyi (ba‘s), dolayısıyla âhiret gerçeğini buna göre değerlendirmesi istenmektedir. “O su, bel ve göğüs kafesi arasından çıkar” diye çevirdiğimiz 7. âyeti müfessirlerin çoğunluğu, “erkeğin bel kemiği ile kadının kaburga kemiğinden çıkar” şeklinde yorumlamışlardır (Taberî, XXX, 92-93; İbn Kesîr, VIII, 396). Hz. Peygamber’in “Erkek ve kadından hangisinin suyu üstün gelirse çocuk ona benzer” (Müslim, “Hayz”, 33) anlamındaki hadisi de bu ikili işlevi ifade eder. Zira hadis çocuğun, eşlerin her ikisinin “suyunun” birleşmesinden yani sperm ile onun döllediği yumurtadan meydana geldiğini gösterir. Kur’an, buna “katışık (karışımlardan oluşan) meni” anlamında nutfetün emşâc (İnsan 76/2) demektedir. Biz 7. âyetin ilgili kısmını “bel ve göğüs kafesi” diye çevirmeyi uygun bulduk. Çünkü göğüs kafesi içinde akciğer ve kalp, bel kemiğinin (omurga) içinde ise omurilik vardır. Bu kemikler hem vücudun sınırlarını çizer gibidir hem de en hayatî organları içinde barındırmaktadır. Âyette bunlar zikredilerek insan vücudu kastedilmiş, meni ve yumurtanın erkek ve kadın vücudunda oluştuğuna, çocuğun da bunların birleşmesi sonucunda, varoluşunun ilk aşamasına girdiğine işaret edilmiştir (yaratılış safhaları için bk. Hac 22/5; Mü’minûn 23/12-14; Gāfir 40/67; Kıyâmet 75/36-39; Alak 96/1-2). 8. âyette insanı yukarıda anlatıldığı şekilde meniden yaratıp mükemmel bir varlık haline getiren yüce yaratıcının onu öldükten sonra diriltmeye de kadir olduğu vurgulu bir şekilde ifade edilmektedir. Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt :5 Sayfa: 597-598
 

يَخْرُجُ مِنْ بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَٓائِبِۜ


يَخْرُجُ  cümlesi  مَٓاءٍ ‘in ikinci sıfatı olarak mahallen mecrurdur. 

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat

Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar  2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Müfred olan sıfatlar: Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Fiil cümlesidir.  يَخْرُجُ  damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.  مِنْ بَيْنِ  car mecruru  يَخْرُجُ  fiiline mütealliktir. 

الصُّلْبِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.  التَّرَٓائِبِ  atıf harfi  وَ ‘la makabline matuftur.

 

يَخْرُجُ مِنْ بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَٓائِبِۜ


Ayet kemâl-i ittisâl nedeniyle fasılla gelmiştir. Cümle önceki ayetteki  مَٓاءٍ  için ikinci sıfattır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. İstimrar, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir.

Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

مِنْ بَيْنِ الصُّلْبِ  car mecruru,  يَخْرُجُ  fiiline mütealliktir.  الصُّلْبِ , mekân zarfı  بَيْنِ ’nin muzâfun ileyhidir.  التَّرَٓائِبِ  kelimesi  الصُّلْبِ ye matuftur.

التَّرَٓائِبِۜ  -  الصُّلْبِ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır. Sırt kemiği ile göğüs kemiği birbirine uyumludur. Sırt kemiği tekil, göğüs kemiğinin çoğul gelmesi kadının göğüs kemiğiyle çevresinin ve onu kuşatan şeylerin de kastedilmesi dolayısıyladır. (https://tafsir.app/aljadwal/85/19, Mahmut Sâfi, Îrab)

‘’Bel ile göğüs kaburgalarının arasından çıkar” buyurmuştur. Erkeğin beli ile kadının  تَّرَٓائِبِۜ  denilen göğüs kemikleri arasından çıkar. (Beyzâvî) 

بَيْنِ  (arasında) sözünün söylenmesi, meninin bedenin her tarafından süzülüp meydana gelmesine işarettir. Bundan dolayı genellikle çocuk, ana ve babaya benzer. Erkeğin menisi sırtında, kadın menisi de göğüs kemikleri arasında birikir ve yerlerinden hareket ederler. Sıcaklık o menileri adeta pişirip beyaz hale getirir. Omurga meni ile dolunca meni oradan çıkmak ister. (Ruhu’l Beyan)